Uzun bir aradan sonra merhaba. Hep aynı şeyler biliyorum. Uzatmıyayım. Bölümün sonundaki nota bakarsanız çok güzel olur.
《 》 《 》 《 》 《 》 《 》 《 》
"Yapabileceğimiz bir şey yok. Hem belki bize yardımcı olur. Tek başımıza ona karşı savaşamayız. Anla artık bunu. Sandığın kadar güçlü değilim. Hiç bir zaman olmadım. Olamam."
Hüzünle bana bakıyor olması umrumda değildi. Ne kadar yardım olursa şansımız o kadar artardı. Düşmanımız olsa bile bize yardımcı olurdu. Olmak zorundaydı. Biliyorum. Abimi kırıyorum, ama böyle olması gerekiyor. Tek başımıza savaşamayız. Onu tek başımıza yenemezdik.
"Tamam... Kabul ediyorum."
Derin bir nefes aldı. Onun için bunun ne kadar zor olduğunu biliyordum. Uzun bir süredir ölüm yeminleri ettiği o adamın şu an bizim yanımızda savaşmasından bahsediyorduk sonuçta. Kolay bir şey değildi.
"Ama bir sorun var. Asla onun yanında ayrılmam. Her an ihanet edebilir."
Usulca kafamı salladım. Haklıydı. Ondan her şeyi beklerdim artık. Yaptığı onca şey, yaşattığı o dayanılmaz acılar...
Düşüncesi bile yaramın sızlamasına sebep oldu.Abime sırnaşıp iyice yanına sokuldum. Sanki ne kadar yakın olsakta yeterli değildi. Kafamı birazcık kaldırıp baktığımda abim gözlerini kapatmıştı. Yüzünde ufak bir gülümse varla yok arasındaydı. Ama oradaydı. Hissediyordum bunu.
Bir kolunun altında ben diğerinde Pelin. Hepimiz sağlıklı sayılırdık. Yan yanaydık.Duyduğum kesintisiz öksürük sesiyle uyukladığım yerden hafif bir şekilde sıçradım.
Görkem sırtını dikleştirmeye çabalayıp öksürüyordu. Bu öksürük o kadar şiddetliydi ki nefes almasına engel oluyordu. Abim yanına giderken ben de hemen mutfağa koştum. Biraz su belki iyi gelirdi.
Abim onu oturacak bir pozisyonda koltuğa yerleştirmiş ve ifadesizce karşısına geçip oturmuştu. Sessiz bir şekilde olanları izliyordu.
Yavaş bir şekilde elimdeki suyu içirdim. Evet suyu ben içirdim. Öksürükleri yüzünden öylesine titriyordu ki bardağı tutamazdı.Bardağı geri mutfağa götürdüğümde bardaktaki kanlar dikkatimi çekti. Neyse dedim. Sonuçta peşimden düşmeyen doktor gelecekti. O bir şeyler yapardı.
"Dediğim gibi dinlenmesi lazım. En az beş gün."
"Tamam. Bakarız."
Doktor -evet hala adını bilmiyorum- kolumdan tutup beni dışarıya sürükledi. Bu hakkı ona kim vermişti?
"Bu kim?"
Bana hesap mı sormuştu? O? Bana? Derin bir nefes aldım. Sinirlenmiyecektim. Sonuçta o kadar gün benimle uğraşmıştı.
"Beni bıçaklayan adam."
Yüzündeki dehşet ve şaşkınlık ifadesi o kadar komikti ki. Aynı bir fok balığı gibi sevimli duruyordu.
"Nasıl yani? Sen şimdi ona yardım mı ediyorsun?"
"Evet. Olaylar karışık, belki bir gün anlatırım." Bir süre düşündüm, kafamı salladım. Bu kendimi ikna eder veya onaylar gibi bir şeydi. "Tabi yaşarsam."
Sanırım sonra anlatırım dediğim için olayı deşmek istemiyordu. "Bu bir çıkma teklifi mi?"
"Neden olmasın?" diyerek bahçeden dışarı ittim. İçeri doğru yürürken yüzündeki şaşkınlık sayesinde gülüyordum. Tabi ki de onunla çıkmayacaktım. Ben kimseye bağlanamazdım. Ama takılıp gezebilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADİST
De TodoBilinenler yanlıştı. Karanlık masumdu, saftı. Her şeyi içinde gizlerdi. Üzüntüleri, sevinçleri, yaşanmışlıkları... Bir ışıkta dağılacak kadar narin, ışığı yutacak kadar güçlü. O karanlıktı... Kuralları yıkıp kendi kurallarını oluşturan. O bendim. K...