BEKLENMEDİK MUTLULUK

4.2K 159 27
                                    

Yine geç bir bölüm yine ben. Merhaba. Sizi özledim. Yazı yazabileceğim sadece salı ve perşembe günü var. Onlarda ödev günlerim. Nalet. Herneyse bahane sunmak istemem ama olaylar böyle. Neyse.
İyi okumalar.

《 》 《 》 《 》 《 》 《 》 《 》 《 》

Huzurluydum. Şu an ne olursa olsun huzurluydum. Onun kolları huzurdu, güvendi, güzeldi. Duvardaki yazı, yaklaşan sonum, odadaki ceset. Hepsi aklımdan silinmişti.

Ruhuma bir el dokunmuş gibiydi. Kalbimi aralamış ve ulaşılamaz olan ruhuma dokunmuştu. Yıllardır gizlemekten usanmadığım, ürkek ve narin ruhum bugün korkularıyla yüzleşiyordu.

Şimdiyse bütün ürkekliğini atmış, silahlarını kuşanmış ölümü bekliyordu. Kalbim onun en önemli silahıydı. Ama en zayıf savaşcıydı da. O piyondu. Sonuna ulaşırsa vezir olurdu. Ruhum herşeye rağmen ileri adım atıyordu. Herşeyi riske atmak artık kolaydı. Ölüm kolaydı. Ölüm yakındı. Her zaman bu kadar yakındı. Ama bu kadar belli etmezdi kendini.

Abime biraz daha sokuldum. Ruhumu teslim eder gibi kollarımı ona sararken tek yapabileceğim gözleri kapatmaktı. Ama yapmadım. Yapamadım. Gözlerimi sonumu hatırlatan ve duyuran yazıya diktim. O kadar göz alıcıydı ki. Abimi kendimden uzaklaştırdım.

Ölmüş müydü? İntikam yeminleri ettiğim o adam ölmüş müydü? Ruhumu derinden parçalayıp öylece yok mu olmuştu? Peki bundan sonra ne olacaktı? Onun sonunu bulup kendimi teslim mi edecektim? Savaş sona mı erecekti? Bu belirsizlik o kadar zordu ki. Yanlış soruyu doğru çözmeye çabalamak gibiydi. Emin olmadığım şeyler üzerinden yeni fikirler üretmek, bunu yapamazdım. Bunu ne devam ettirebilirim ne de son buldurabilirim.

Abimde bende kalkanlarımızı ortaya çıkarmıştık. Göz yaşlarımız usulca bizi terk ediyordu. Onlar da bittiğinde yalnızdık. Birbirine bağlı iki yalnız.

Yazıya yaklaştıkça kendimi hem kapana kısılmış hem de daha güçlü hissediyordum. Kan izleri tazeydi. Yerçekimine yenik düşen damlalar aşağı doğru bir yol alıyordu. Bu benim için iyiydi. Kan bana güç veriyordu. Ama orada belki de birgün benim kanlarımın bıraktığı izler olacaktı. Bu benim için ne kadar iyiydi?

"Aramaya başlayalım mı?"

Abim kafasını sallayarak beni onayladı. Belki ceset iyi durumdaydı? Hiç olamaz mıydı?

Bir saattir buradaydık. Adamlarımızı da çağırmıştık. Ama yoktu. Ceset yoktu. Neredeydi? Her yer kandı. Onun kan izlerini bulmak... İmkansız.

Prenses'im... O dışında kimse bunu bana demezdi. Onu hatırlamak içimden bir ürperti geçmesine neden oldu.
Ondan korkmuyordum, kendimden korktuğum kadar. Ondan korkuyordum, bilinmezliğinden korkuyordum, ölümden korkmadığım kadar.

"Eve gidelim. Yoruldum."

"Tamam." Derin bir nefes aldı. Tam bir şey söyleyecekken ne demek istediğini anladım. Elimi kaldırdım.

"Pelin'e ve yakınımızdakilere söylemeyelim. Boşuna telaşa düşmesinler. Sonuçta bize hiçbir şey olmayacak." Sessizce kafasını salladı. Yorgundu. Ve yapabileceği en kötü şeyi yapıyordu. Umudunu kaybediyordu.

Eve vardığımızda ikimizde direk odalarımıza çıktık. Pelin yüzümüzdeki ifadeyi görünce sessizliğini korumuştu. Şu an benim yatağımda birbirimize sarılmış yatıyorduk. Biz böyledik, sessizce ufak sarılmamızın bize hissettirdiği duyguların yaralarımızı onarmasını beklerdik.

Uyku. Şu an tek ihtiyacım olan şeydi. Ama mutluluk gibiydi. Ben ona yaklaştıkça o benden kaçıp saklanıyordu. Yapacak bir şey yoktu. Uykusuz günler geri gelmişti.

SADİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin