"Ben eve gidiyorum abi, Pelin evdeyse onla barışayım."
"Tamam sorun çıkarsa haber ver bu arada baloya bu suratla mı gitmeyi planlıyorsun." dedi. Balo ne alaka ya hem ne olacak ki yüzüm biraz dağı-"Lanet olsun mezuniyet balosu değil mi? " Piç smile yapıp kafa salladı. Ya lanet olsun lanet lanet neden baloya iki gün kala sadistliğim tutuyor ki. Normal de bu tarz şeyleri önemsemem ama Pelin bu sefer beni kesinlikle parçalayacak."Pelin evde misin?" dediğim anda biri sülük gibi boynuma yapıştı. "Özür dilerim."
"Bende özür dilerim" bizim için bu kadardı işte. Geri çekildi ve suratıma mal mal bakmaya başladı "Nazlı seni parçalamam için dua etmen lazım." "Ya sorun yok yanağımı fondötenle de kapatırız ama dudağım birazcık(!) sorun olabilir." "Birazcık mı?" "Her neyse."
"Karşı taraf nasıldı?" eğlenceli kısmın o da farındaydı.
"En son ölü gibi yatıyordu." diyerek kahkaha attım sonra olanları başından sonuna kadar anlattım."Başına büyük bela aldın bence." "Ben belanın ta kendisiyim bebek."
"Dalga geçme ciddi konu." "Banane ya ne olacaksa olsun. Hadi gel elbise bakmaya gidelim." hemen arabaya doğru uçtu biliyordum işte. Onu en iyi bu plan susturuyordu.Arabada yol boyunca konuştuğumuz tek konu "Bence Görkem senden hoşlanıyor." oldu. Mal ya mal bu çocuk.
"Hadi Naz şu mağzaya da bakalım" Bu gireceğimiz 9. mağazaydı ama hala elimizde ayakkabı ya da elbise yoktu. Lanet olsun bu hayat, lanet olsun bu sevgim, ben seni çok sevmiştim sen neden böyle yaptın. "Ya yeter ama"
"Bu dükkanda da bir şey bulamazsak eve gidiyoruz Pelin anladın mı?" Tamam anlamın da kafasını salladı. Çünkü; biliyordu eve gitmezsek mağazayı başına yıkardım.
Sonun da mağazadan çıkabilmiştik ben siyah bir elbise almıştım. Pek şaşırtıcı değil ha? Straplez, mini, göğsümün biraz aşağısında altın sarısı bir kemer vardı. Etek aslında dardı ve bacaklarıma yapışıyordu ama eteğin üstünde kat kat tüller vardı ve bu onu birazcık kabarık gösteriyordu. Ve açıkçası baya dikkat çekici bir elbiseydi kendime ilk defa bir şey yakıştırıyordum.
Pelin'in elbisesi maviydi. Çok açık bir maviydi. Eteğinin başladığı yerde kahverenginin açık tonlarında bir kemer vardı. Düz bir elbiseydi fakat göğsünün arasında başlayan ve omuzlarına kadar devam eden mavi bir şifon vardı aslında göğüs arasında devam ediyordu kemerinin orada başlıyordu ve omuzlarına kadar devam ediyordu. Ah bu konularda pek iyi değilim. Pelin'in üstünde çok hoş duruyordu. Onunla yine mavi ve siyahtık. Şu huyumuzdan asla vazgeçemiyorduk.
Ben altın rengi platform bir topuklu almıştım -aslında almaya Pelin zorladı bu tarz konularda onun sözü geçer- Pelin de kahverengi -kemeriyle aynı tonda- bir platform topuklu almıştı. Arabaya kadar sessizliği koruduk ama bir sorun var. Balo yarın saat kaçta onu bilmiyorum.
"Balo yarın saat kaçta?" Arabanın içine binerken sormuştum. "Akşam dokuzda başlıyor, senin yanına altı da geleceğim kendi kuaför işlerimi halletmiş olurum sen kuaföre gitmeyeceğin için senin saçını yapacağım ve suratını düzelteceğiz anladın mı?" Tamam anlamında kafamı salladım. Ne çok konuşmuştu ya." Ben ne çok konuştum ya" İkimizde aynı şeyi düşünüyorduk. İkimizde malca sırıttığımıza göre yine aynı şeyi düşünmüştük.
"Eee baloya kiminle gidiyorsun?" diye sordum. "Aşkım tabi ki senle gideceğim başka kimle gidebilirim ki?" "Yılışık." "Başkasıyla mı gideyim yani?" diyip resmen hani şu yavru kedi denilen ama yavru ite benzeyen bakışı attı "Tamam lan tamam beraber gidiyoruz anladım."
Bu arada it dememe bakmayın itleri çok seviyorum. Hatta benim de bir tane var. Sibirya kurdu. Ama minicik bir yavru çünkü Pelin köpeklerden korkuyor. Prens'e bile zor alıştırdım. Minicik köpekten korkuyo ama bana saldırıyor. Pislik.
Eve geldiğimizde ikimiz de kendimizi yatağa attık. Yorgunluktan ne zaman uyuya kaldığımı bile hatırlamıyorum.
Bir kaç saat sonra bir ayının pardon Pelin' in dürtmesiyle uyandım. "Kalksana hayvan bugün balo günü ve saat beş hadi." Yok artık saat beş yani bildiğimiz saat 17.00'ydi. Oha. Hemen ayağa kalktım, hazır ola geçtim, elimi başıma koydum ve "Emret komutanım!" diye bağırdım.
"Aferin asker. Hep böyle ol." dedi ve gülümsedi. "Lan bir dakika senin burada bir saat önce ne işin var?"
"Uyanamayacağını bildiğim için erken geldim." Kız haklı büyük ihtimal altıda gelseydi ben hala uyuyor olurdum ve Pelin beni kırkk sekiz yerimden bıçaklayıp, kanıma bonzai karıştırıp, gelinlik giydirip çalılarını arasına atardı."Hadi o zaman bana cicilerimi getir." dedim. O da sonra bir anne edasıyla terlik fırlattı. "Kalk kendin al." Böyle olduğunda çok tatlı oluyordu. "Pelin ırıspılık yapma git getir işte ben ütüsünü falan bozarım." derken Pelin koşa koşa almaya gitti. İşte adamı böyle yola getirirler be.
Pelin içeri geldiğinde yeni fark ettim. Kız giyinip gelmiş lan. Çokta güzel olmuş, kimin kankası be. Elbise üstünde o kadar hoş duruyordu ki. Daha önce de anlattığım gibi elbise maviydi, tonu çok şeker bir maviydi ama elbisenin göğüs kısmındaki yırtmaç elbiseyi cesur gösteriyordu. Ve Pelin saçlarını topuz yaptırarak iyi bir seçim yapmıştı.
"Beni incelemen bittiyse kendi elbiseni giyer misin?" dedi." Yeni fark ettim de çok taş kızsın." dedim mal mal sırıtarak." Bunu iltifat olarak mı anlamalıyım yoksa hakaret olarak mı?" dediğinde ne zaman elime verdiğini bilmediğim elbiseyle birlikte banyoya koştum ve koşarken bağırdım "Nasıl anlamak istersen öyle anla bebek."
Arkamdan bağırdığını duymuştum. Ama çok geçti. Banyonun kapısını kilitlemiştim bile.
Tüm hazırlıkları bitirdiğimizde yola koyulduk. Suratım çokta kötü gözükmüyordu. Pelin bir şaheser yaratmıştı. Dayak yememe rağmen kendimi güzel buluyordum ki bu çok nadir olurdu ve şuan o anlardan birindeydik.
Balo mekanına doğru yaklaşıyorduk. Müzik sesi rahatsız edici derecede yüksek değildi. Bu iyiydi. Çünkü fazla sese dayanamıyordum. İnsanların sakız çiğnerken, yemek yerken ağzını şapırdatması, birini kulağımın dibinde konuşması bunlar cidden çok iğrenç geliyor. Kim olduğu umrumda olmadan saldırıya geçiyorum. Abim, Pelin ya da benim için önemli herhangi biri. O an hiçbir şey umrumda olmuyor. Sanki kendimden geçmiş gibi öfkeyle doluyorum. Ve genelde maalesef dişlerimi kullanıyorum. Etlerini koparacak kadar çok basınç uyguluyorum ve ağzıma yavaşça bir sıvı değiyor, biraz sonrada kan tadı gelmeye başlıyor. Bunlar benim kontrolüm dışında oluyor.
Aslında ilk başlar da bunu hafife alıyorduk. Ama bir süre sonra insanların sesine dayanamaz olmuştum. Ve bu çok kötüydü. Kendimi bir odaya kapatmıştım. Herhangi bir ses duyduğumda çıldırıyordum. Kendimden geçiyor ve etrafa zarar veriyordum. En sonunda psikolojik destek alarak kurtulmuştum. Ama hala anılar aklımda taze ve hala bu konuda hassasım.Konu biraz saptı galiba. Neyse. Balo mekanı çok güzel gözüküyordu. Siyah bir binaydı ve üstünde rengarenk ışıklar ahenkle dans ediyordu. Burada durup binanın dışını izleyebilirdim. Pelin kolumdan çekiştirerek arabadan indirdi ve "Bekle bizi parti biz geliyoruz" diye bağırdı. Bu kız tam bir deli. Aynı ben. " Evet Pelin, evet şimdi herkes durup bizi bekleyecek değil mi?" dedim ve güldüm. Çünkü Pelin'i göt etmek çok güzel.
Kapı kapalıydı. Kapıyı açtık ve içeri doğru yürümeye başladık. Çoğu kişinin gözü bizim üstümüzdeydi. Gözlerinde eğlenir bir ifade vardı. Ama sanki bunu belli etmeye korkar gibilerdi. Müzik durdu ve herkes bize döndü.
Pelin bana dönüp kapak yaptı. O rahattı ama ben gerilmeye başlamıştım. Bana en yakın kıza seslendim. "Gel buraya." bu kızla kavgalıydık o yüzden emir vermiştim. Yoksa daha kibar olabilirdim. Ürkek adımlarla bana doğru yürüdü. Ayakkabısının topukları tok ama titrek sesler çıkarıyordu. Çünkü kız kendinden emin yürümüyordu.
Yanımıza vardığında "Neler oluyor burada?" dedim. Eliyle ürkekçe sahneyi ve yanındaki Görkem'i gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADİST
De TodoBilinenler yanlıştı. Karanlık masumdu, saftı. Her şeyi içinde gizlerdi. Üzüntüleri, sevinçleri, yaşanmışlıkları... Bir ışıkta dağılacak kadar narin, ışığı yutacak kadar güçlü. O karanlıktı... Kuralları yıkıp kendi kurallarını oluşturan. O bendim. K...