ON-ALTINCI BÖLÜM

1.6K 130 115
                                    


Jin'in anlatımıyla.

Akşam üstü bahçede salıncakta oturmuş, başımı Taehyung'un omuzuna koymuştum. Yüzümdeki gülümsemeyle Jimin ve Jungkook'u bahçedeki çiçekleri sularken, birbirini ıslatarak gülüşlerini izliyordum. Jungkook çiçek sulamak yerine Jimin'i ıslatmaya başlamasıyla kahkahaları büyük bahçeye yayılmıştı.

Kendimi bu bir hafta içinde, onlara daha yakın olmuştum. Ama Taehyung'la her yakınlaştığım da kalbim deli gibi çarpıyor, kızarıyordum.
Taehyung beni anladığı için, fazla ileri gidememiştik. Saçlarımda hissettiğim öpücükle huzurla gözlerimi kapattım. Beni her öpüşün de, sanki ilk kez öpüyor gibi hisediyordum. 

Jimin ve Jungkook'a daldığım sırada, Taehyung'un elini elimin üstün de hissettim. Daha sonra da elimi kavrayıp dudaklarına götürdü ve avcumun içini öptü. Mutlulukla yanağımı Taehyung'un omuzuna sürtüp kokusunu derince içime çektim. Sağ elimi Taehyung'un beline saracakken elim yine silahına değdi.

Aklıma gelen şeyle elimi geri çekip Taehyung'a baktım.
"Silahına bakabilir miyim?" Diye sordum çekinerek. Merak etmiştim. Şimdiye kadar hep uzaktan görmüş -babamın korumalarının belindeydi- ama hiç dokunamamıştım.

Taehyung'un yüzünden anladığım kadarıyla, dediğime şaşırmıştı. Ama bir şey demeden belindeki silahı çıkartıp, elime verdi. Silahı eline aldığım gibi, bu kadar ağır olacağını düşünememişti.
Biraz incelemiş daha sonra da, Taehyung'a döndüm.

"Bir kursun bir adamı bitirmeye yeter, değil mi?" Diye sordum, Taehyung'un gözlerinin içine bakarak.
Taehyung'un derin bir nefes aldığını gördüm. Taehyung'u izlerken Jimin ve Jungkook'un gülüşmelerini duymuyordum.
"Iki tane. Biri vurulanın, diğeri vuranın. Kötü bir şey bu, ver bana." Demişti elimdeki silaha uzanırken. Taehyung'un sesindeki sesindeki hüznü hissetmiştim. Önceden neler yaşadığını çok merak ediyordum, hiç kimse böyle bir hayatı seçmez.

"O zaman niye atmıyorsun? Neden saklıyorsun?" Ilgiyle sormuştum.
Taehyung omuzlarını yenilmişlikle düşürdü ve elimdeki silahı alıp, beline yerleştirdi.

"Güvenliğimiz için herşey." Demişti yorgun bir ses tonuyla, ardından Jikook ikilisini izlemeye dönmüştü. Beni kendine çekerek. Ben de dediği şeyle düşüncelerime dalmıştım. Babamın her yerde bizi aradığını biliyordum. Eğer babamın burda olduğumu bilirse, neler olacağını hayal bile etmek istemiyordum. Taehyung'u kendisinden alıp götüreceklerdi. Ve belki bir daha onu görememe ihtimalim vardı. Onsuz olma düşüncesi nefesimi kesmeye yetmişti. Hem Taehyung beni o insanların yanına bırakmaz, ne yapıp eder beni yanına tekrar yanına giderdim.  

~~~

Gecenin ilerleyen saatlerine kadar, kendi aramızda oyunlar oynamış ve film izlemiştik. Bu bir hafta içinde, hayatımda hiç olmadığım kadar kendimi mutlu hissediyordum. Taehyung'un bana olan davranışları ve bakışları o kadar güzeldi ki, onun yanında dünyadaki en değerli mücevheri gibi hissediyordum.

Yemek yerken kendi tabağından önce, benim tabağıma yiyecekleri bırakıyor ve 'hepsini ye' diyordu.
Dışarı çıkarkken kendi elleriyle bana bir şeyler giydiriyor ve 'hastalanma' diyordu. Bana bir bebek gibi davranıyor ve ona bir şey dememe izin vermiyordu. korkuyordum. Bu güzel şeylerin sonu gelecek ve kötü şeyler yaşanmasından çok korkuyordum.

Koltukta yan yana oturuyorduk, Jimin ve Jungkook'la sohbet ederken, Taehyung'u dalarken fark ediyordum. Ama onu sıkmamak için, nedenini sormadım. Ikinizde babama yakalanmak istemiyorduk, ama tedirgin hisediyorduk. Ben kendi düşüncelerime dalmışken, Jungkook'un sesini duymuştum. Ayağa kalkıp saatine bakmıştı. Ben de duvardaki saatte baktığında, saattin nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamamıştım.

Zengin ve Fakir TAEJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin