ON-SEKİZİNCİ BÖLÜM

1.3K 118 83
                                    


Jin'in anlatımıyla.

Altı ay geçmişti, Taehyung'un ölümünden sonra. Ben o günün ardından evimde gözlerimi açmıştım. Babamın bana söylediği şey 'doktorlar kurtaramamış' olduğuydu. Bu kadardı. Iki kelimeydi, beni büyük krizler ve ilaçlar almama sebep olan.

O günden sonra kimseyle konuşmaz ve yemek yiyemez olmuştum. Gittikçe zayıflıyordum, ama bu benim için önemli değil di. Önemli olan onun ölümünü kabulenemiyor olmamdı. Kabul etmiyordum da ve eğer ölmediyse, benim için gelsin istiyordum. Ona ihtiyacım vardı. Bu halimi belki duyar ve kendini suçlayıp gelsin istiyordum. Uzun bir süre bekledim ve hiç uyuyamadım geceleri. Ama gelmemişti.

O günden sonra kalbimin durduğu ve atmadığını inanıyordum. Bilmeden yaşama sebebim olmuştu O ve ölümünden dolayı hiç bir şey yapmak gelmiyordu içimden. Âdeta ölü gibiydim. Bedenen yaşıyor, ama ruhen ölü. Taehyung'u her düşündüğüm gibi nefesim kesiliyor ve ağlama krizlerine giriyordum. Yüzlerce kez yaşadım bunu, ama her seferinde ilk kezmiş gibi açıyordu kalbim.

Bir gün onu görürsem, önce bir sürü kızardım. Belki küfür bile ederdim. Ayrıca bana bunları yaşattığı için de, ona küserdim. Sonra da dayanamaz, kocaman sarılır ve o özlediğim kokusunu içime çekerdim.

Onu özlüyordum, bundan hayaller kuruyordum. Her şeyini özlüyordum, bana gösterdiği kare gülüşü özelikle. Onunsuz dayanamıyorum. Bu sahte insanların içinde, boğuluyor gibiydim.

Yatağımdan çıkmıyordum. Tek başıma yürüyemez ve yemek yiyemez hale gelmiştim, bu bir kaç ay içerisinde. Babamın özel hastaneden getirttiği hemşireler, benim ihtiyaçlarımı gideriyorlardı. Gece gündüz, yani başımdalar ve biran bile tek başıma olmama izin vermiyorlardı.

Bir çok gece krizlerim tutuğunu söylemişti annem. Hatırlamıyordum. Hatırlamak istemiyordum belki. Ama yanımdaki hemşireler, kendi araların da konuşurlarken duymuştum.
Taehyung'u istediğimi ve onun ölmediğini ağlayarak sayıklıyormuşum.

Altı ay geçmesine rağmen, hala alışamamıştım onsuzluğa ve kendimi de toparlayamamıştım. Gün içerisinde tek başıma evin içinde yürüyemiyordum. Kendilerine destek alıp yürümem için, yanımda her zaman hemşireler vardı.

Ken ve ailesi her hafta ziyaretime geliyorlar dı ve arada annemle düğünle ilgili konuşuyorlardı. Ken ise her gün gelir ve nasıl olduğumu sorardı. Ama Taehyung'un beni kaçırması ve neler yaşadığımı hiç sormamıştı.
Sanki hiç kaçırılmamışım gibi davranıyor ve nişanlıyız diye, bana yakın davranmaya devam ediyordu.

Taehyung gibi değildi bakışları. Onun gibi aşkla bakmıyordu bana.
Beni sevmediği aşikardı. Ama bir insan neden sevmediği biriyle evlenmek istesin ki? Önceden Ken'i sevdiğimi sanardım. Aşkın nasıl bir duygu olduğunu bilmiyordum ve ona olan sevgimin aşk olduğunu sanmıştım. Yanılmışım.

Taehyung'un gözleri, sesi, nefesi, kalp atışı benim için aşk'mış. Benim aşkım Taehyung'muş. Ölmüş olsa bile, ona karşı her gün daha da büyüyen sevgim di aşk. Ona olan özlemim ve hasretim di aşk. Bu duygu bana acı çektirmiş olsa bile, benim için paha biçilemez değerdeydi. Benim için Taehyung, en güzel duygum ve iyikimdi.

Şu anda ise odamdan duvarlara tutunarak çıkmaya çalışıyordum. Hâlâ ağrılarım vardı, ama yürüyemeyecek kadar değildi. Merdivenlere ulaştığımda, alt katta olan büyük salondan kahkaha sesleri geliyordu. Anladığım kadarıyla yine Ken ve ailesi buradaydı. Arada babamın ve pislik amcamın sesi de geliyordu.

Derin bir nefes alıp, merdivenlerin korkuluklarına tutunarak bir kaç basamak indim. O sırada annem beni görmüş olacak ki, -hemşirelere- söylenerek yanıma ulaştı ve koluma girdi. Ona destek olmam için.
"Tek başıma niye aşağıya iniyorsun? Hemşire nerde?" Sesiz kaldım ve dediklerini umursamadım.

Zengin ve Fakir TAEJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin