ON-DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

1.8K 157 82
                                    

Jin önünde ki nöbet polise, baka kalmıştı. Taehyung onu bıraktığından beri, kaç dakika geçtiğini hesaplayamamıştı.
Yüzüde maske ve şapka olduğu için, polis onu tanıyamamıştı. Bu onun için iyidi.

Jin bir süre gözlerini kapatı, sakin olmaya ihtiyacı vardı. Ne söyleyeceğini, ne yapacağını şaşırmıştı.

"Bayım, bir sorun mu var?" Diye sormuştu, karşısındaki polis. Ama Jin gerginlikten ne dediğini tam olarak anlamamıştı.
Başka bir polis geldi, arkadaşının yanına ve sorunun ne olduğunu sormuştu.

Jin korktuğu için, etrafındaki sesleri net duymuyordu. Kendini toparlamak adına, kapalı gözlerini birbirine bastırıp açıp kapatmıştı bir kaç kez. Kalbi deli gibi artıyor ve elleri titriyordu. Jin kendine biraz olsun geldiğin de, ellerini yumruk yapmıştı. Titrediğini fark etmemeleri ve kuşkulanmamaları için.

Bir an düşündü ne istediği ile ilgili.
Geri dönmek istemiyor, ama Taehyung'la birlikteyken de, artık saklanmak istemiyordu.
Heran babası -polisler- kendilerini bulma ihtimaliyle, korkarak yaşamak istemiyordu. Ne yapacağını bilemiyor ve bu Jin'in sinirini bozuyordu.

Şu anda her şeyi bitirip, babasının telefonunu araya bilir ve bir daha Taehyung'u göremeye bilirdi.
Bunu düşündüğü gibi, kalbin de tarif edemediği bir ağrı, acı hissetmişti.

Kalbi Taehyung'a geri dönmesini söylüyordu. Ama beyni istenmediği yerde kalmaması gerektiğini söylüyordu. Jin için, karma karışıktı her şey. Kalbinin sesini dinlemek istiyordu. Taehyung'u bir kez daha görmek ve yanında olmak istedi.

"Bayım? Bayım?" Jin başını kaldırıp, kendisine seslenen polise baktı. Kendisini toparlayıp konuştu.
"Bir saniye. Bir görüşme yapmam lazım." Polisin bir şey demesine izin vermeden bir kaç adım onlardan uzaklaştı.

Kendisini boş gözlerle izleyen polislere dönüp, Taehyung'un kendi ellerine tutuşturduğu telefonu gösterdi.

Iki polis başlarıyla Jin'i onaylayıp, önlerine dönmüş ve kendi aralarında konuşmaya başlamazlardı. Jin bir anda hangisini seçeceğine karar vermişti.
Göz ucuyla arkasındaki polislere bakıp, içinden 'tam sırası' dedi ve geldiği yöne koşmaya başladı.
Polisler Jin'in arkasından bağırsalar bile, Jin onlara bakmamış aksine daha da hızlanmıştı.

Bir kaç sokak koşmuştu yakalanmamak için. Polislerin arkasından gelip gelmediğini bilmeden koşuyordu.
Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Ama yapmıştı.

Bir sokağa girip duvara bir süre yaslanarak soluklandı. Sonra arkasına baktığında kimseler olmadığı için, rahat bir nefes vermişti.

Nefesleri düzene girdiği gibi, geldiği yoldan geri yürümeye başladı. Hatırladığı kadarıyla doğru yoldaydı. Eğer kamyonetin olduğu sokağa hızlı giderse, Taehyung'u durdurur ve belki yanında kendisini de alır giderlerdi burdan. Bunun olmasını umdu, ilk kez kendi için bir şeyler yapmak istemişti. Bir kokla gibiydi önceden, sadece denileni yapıyor. Başka bir şey yapmasına izin verilmiyordu.

Hızla yürümeye başladı. Taehyung'a yetişmek için, var olan bütün gücünü toplayıp koşmaya başladı.
'Ona yetişmeliyim.' Diyordu içinden.
Belki bu fırsat bir daha eline geçemez, diye korkup daha da hızlandı.

Nefesiz kalınca kadar koştu, gecenin karanlığında. Biraz dinlenmek için yavaşlayıp bir binanın duvarına elini koyup soluklandı. Cılız sokak lambaları olmasıydı, belki hatırlayamazdı bütün yolu.

Vakit kaybetmeden tekrar koşmaya devam etti. Kamyoneti park ettikleri sokağa bir iki sokak kalınca, Jin ağlama, daha çok iç çekme sesleri işitti.
Merak etmişti, bakmak istedi.

Zengin ve Fakir TAEJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin