Onu buraya çekmek için uğraşırken neden şimdi gitsin istiyordum? Belli ki kötü şeyler yaşıyordu, bir de neden ben zorlaştıracaktım hayatını? Aslında tek istediğim onu tanımaktı. Neden normal insanlar gibi davranamıyordum? Cevabını biliyordum. Ben arkadaşların birbirini tanıdığı kadar değil, o olabilecek kadar onu bilmek istiyordum. Tanrım, bu kitap artık sadece benim değil, ikimizin de laneti olacak.Sorusuna cevap vermediğimi fark ederek başımı salladım. "Ben odanı hazırlayayım." Onu aşağıda bırakıp misafir odasına çıktım. Dolapta nevresim takımı ararken buraya doğru gelen ayak seslerini duyabiliyordum. Katlanmış her şeyi bozarken o da omzunu pervaza yaslamış beni izliyordu. Göz ucuyla bakıp gülümsedim. "Burada yokmuş."
Odadan çıkacağımda kenara çekildi. "Yordum seni de." dedi mahçup bir tonla. Lütfen benimle böyle konuşma diye yalvarmak istiyordum ona. Ama sadece "Olur mu öyle şey?" demekle yetindim.
Yatak odasına girdiğimde peşimden geldi. Dolabı açtığımda o da oymalı kapıya yasladı sırtını. Bir an kilitli olup olmadığını hatırlayamadığımda panikle ona doğru döndüm. Nefesimi tuttuğumun farkında değildim. Neyse ki bakışları odada turluyordu da beni görmemişti. Tuttuğum nefesimi dışarı verdim. Kilitlemiştim.
Sonunda dolaptan açık mavi bir nevresim takımı çıkardığımda uzattığı ellerinin üzerine bıraktım. "Hangi odayı istersin?" Sanki çok seçenek varmış gibi sorduğum soruya "Ortadaki olur." diyerek cevap verdi. Tekrar misafir odasına girdiğimizde elindeki çarşafı aldım. Bir ucundan ben, diğer ucundan o tutarken kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Yeni tanıştığım ve özellikle bir amaç doğrultusunda tanıştığım bir insanla çarşaf sermek en sevdiğim aktiviteler arasına girmişti artık. Üzgün olduğu için yüzümde ufak bir tebessüm oluşmasına bile izin vermezken onun gülüşünü duyduğumda bakışlarımı Feza'ya çevirdim. Gözlerinden yaşlar akıtarak gülerken ben de ona karşılık verdim ama içimi de bir tedirginlik kaplamadı diyemeyeceğim. Kesinlikle deliydi bu çocuk.
Onun becerikliliği sayesinde yatak çabucak hazır olduktan sonra ona rahat kıyafetler vermek için odama gittim. O da yine arkamdan geldi. Ben kıyafet ararken Feza da çerçevelerdeki resimleri ve küçükken yaptığım resimleri inceliyordu. Onu gerçekten anlayamıyordum. Hatta bu kısa sürede bile çözemediğim tek insan olabilirdi. Geçen gün koltuğun ucunda oturan o değildi sanki ya da daha demin ağlamamak için kendini zor tutan. Beni tedirgin ettiğini söylerken çok ciddiydim.
"O zamanlar gerçekten gülümsüyormuşsun." Ellerimde kıyafetlerle ona döndüğümde o da bana baktı. Demek şimdi sahte olduğumu düşünüyordu. Bunu ben bile anlamazken.
"Şimdi gerçek değil mi yani?" Yanına adımlayıp elimdekileri ona verdim. Omuzlarını silkti. "Bakışları tanırım." Gözlerimin içine baktı. "Gerçekten mutlu olduğunda ya da üzüldüğünde nasıl hissettirdiklerini bilirim." Sanki gözlerimden ruhumu okuyormuşçasına daha da dikkat kesildi. "Senin bakışlarında gördüğüm şeyse sadece gölge." Biraz geriye çekilirken bakışları hala üzerimdeydi. Ona rol yapamayacağımı o an anladım. Çünkü yalan söyleyemeyecek tek şey bakışlardı.
Ne diyeceğimi bilmiyordum. "Uykun geldi mi?" diye sordum konuyu değiştirmek adına. Başını iki yana salladı. Onunla daha fazla vakit geçirmek istemezken buldum kendimi. Beni tanımasını istemiyordum. Dönüştüğüm şeyi bilmesini de. Kendi gerçekliğiyle sahteliğimi yüzüme vurmasını da.
"O zaman ne yapmak istersin?" Madem bakışlarımdan çözüyor her şeyi şimdi de anlasın onu görmek istemediğimi. Birkaç saniye düşündükten sonra "Film var mı?" diye sordu. Tamam Ozan, sakin ol.
"Yıllar önceden kalan cd'ler var. Hala çalışırlar mı bilmiyorum." Yalan söylemiyordum. "Anladım." dercesine başını salladı. Ama ben neden bana güvendiğini anlayamıyordum. Daha yeni tanışmıştık, hakkımda hiçbir şey bilmiyordu. Artık kuşkulu bakışları yoktu gözlerinde. Belki de ben onu çözemeden o beni çözüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgesinde Bakışlar//Gay
Novela JuvenilHiç bulunmayan sayfalar, hiç okunmayan cümleler ve hiç duyulmamış olması dilenen sözcükler... Hayatımıza ansızın girip, öylece çıkıp giden insanlar... Yoruldum. En çok da kendimi ararken kayboldum. Acıklı bi romanın son sayfası, posta kutusunda kala...