4th chapter'engagement

273 26 10
                                    

Yorum ve oylarınızı bekliyorum~~

4 yıl sonra

Genç kız odasının kapısını çarparak kapatıp yatağına oturdu ve başını ellerinin arasına aldı. Hayır,hayır ağlamamalıydı. Ağlamak çaresizlikti. Ağlamak pes etmekti. Eun Byeol çaresiz değildi, olmayacaktı da...

Derin bir nefes aldı ve kafasındaki olumsuz düşünceleri atmak için başka şeylerle ilgilenme kararı aldı. Odasının mavi duvarlarına baktı. Sonra gözleri odasının içindeki geniş giyinme dolabına kaydı. İçinde her genç kızın sahip olmak isteyeceği envaiçeşit kıyafetler vardı. Herkes için çok değerli olan eşyaları, Eun Byeol için manasızdı. Genç kızı mutlu etmiyorlarsa ne değerleri olabilirdi ki?

Dışarıdan bakıldığında Eun Byeol zengİn ailenin hiçbir şeyden memnun olmayan, şımarık, doyumsuz kızıydı ama insanların bilmediği,  hayatları boyunca hissetmediği tonla şey vardı. Evet,  Eun Byeol'ün maddi olarak her şeyi vardı fakat maneviyatı? Maneviyatı asla dolmayacak bir kuyu gibiydi, ne yaparsa yapsın dolmuyordu o boşluk.

"Byeol,bu akşam hazırlanıyor ve o yemeğe geliyorsun." Babasının sessiz ama güçlü sesiyle Eun Byeol gülmeye başladı. Babası her zamanki gibi istediğini yaptırmaya çalışıyordu. 

Çok farklı biriydi. Hayattaki tek amacı para kazanmak ve arzuladığı şeylere ulaşmaktı fakat hayat bu değildi ki genç kız için. Hayat; bazen yorulduğun an durmak ve nefes almaktı, üzüldüğünde birinin omzunda el alem ne der ne demez diye düşünmeden umursuzca ağlamaktı ya da sadece mutlu olmak adına çalışmaktı. Yalnızca bedenini maddiyatla doyurmak değildi.

Byeol Bay Min'i onayladı. Başka seçeneği yoktu. Bu evden her ne kadar gitmek istese de gidemezdi çünkü henüz reşit değildi ve onu bulmaları çocuk oyuncağıydı. Gözlerini odasında dolaştırdı ve hep baktığı annesinin fotoğrafına baktı. Gözlerinden yaşlar yavaşça akmaya başladı. Hep böyle olurdu annesinin fotoğrafına baktığında; yüzünde buruk bir gülümseme ve gözlerinde bir kaç damla yaş...

"Anne sen olsaydın yanımda mutlu olmayı becerir miydim acaba? Ya da güçlü olabilir miydim hayatın acımasızlığı karşısında? Keşke yanımda olsan ve dizlerine sarılıp ağlasam."

Bay Min, bugün Eun Byeol'ü yanına çağırmış ve işbirliği yapacağı bir şirketle akşam yemeği yeneceğini söylemişti . Byeol o yemeğe gitmek istemiyordu çünkü o ailenin kendisinden beş yaş büyük oğullarının ona karşı olan laubali tavırları midesini bulandırıyordu.

Byeol ayağa kalkıp giyinme odasına gitti ve pek de iddialı olmayan, sade bir elbise giyindi. Yüzüne hafif bir makyaj yapıp düz, siyah saçlarını açık bıraktı. Odasından hızlı olmaya çalışarak çıktı ve arabalarının orada onu bekleyen babasının yanına gitti.

En Byeol babasının hiçbir duygu barındırmayan yüzüne baktı ve arabaya bindi.

"Olabildiğince gülümse ve somurtma insanların yanında." Eun Byeol patronu misali ona emir veren babasını yalnızca başıyla onayladı. Eun Byeol olabildiğince babasıyla muhatap olmaz, ona bulaşmazdı çünkü gerçekten fazlasıyla dengesiz biriydi. Ne yapacağının belli olmayışı biraz korkutuyordu genç kızı.

Lüks bir restoranın önünde durdular. Baba sahte gülümsemeyle kızının kapısını açtı. Kız gülümsedi.

En sahtesinden.

Restorana girdiler. Görevliler üzerindeki kabanları aldı baba- kızın. Onlar için ayrılmış olan masaya gittiler. Diğer şirket sahipleri masadaydı. Eun Byeol gülümsedi ve hepsiyle görüşüp babasının onun için çektiği sandalyeye oturdu. O masadaki hatta restorandaki herkes onlara hayranlıkla baktı hiçbir şeyi bilmeden.

 Eun Byeol karşısında oturan zamparaya baktı ve göz devirmemek için kendini zor tuttu. Karşısındaki Kim Company'nin küçük oğulları Jin Yeong'tu. Adam yavşağın tekİydi ve dişi sineğe bile sarkabilecek seviyedeydi.

"Byeol bugün adının hakkını veriyor ve parlıyorsun."(byeol yıldız demek korecede) Jin Yeong kızın elini öptü nezaketle. Byeol sadece iğrenerek baktı. Sevimsiz şey.

"Teşekkürler."

Herkes yemeğini yiyor,  Masadaki baylar iş hakkında konuşurken hanımlar hangi markanın son creasyonu daha iyi tartışıyordu.

Aman ne önemli.

Jin Yeongsa Eun Byeol'la konuşmaya çalışıyor ve her fırsatta sarkıyordu. Eun Byeol bundan rahatsızlık duysa da belli etmemek için elinden geleni yapıyordu çünkü babası sürekli Jin Yeonga karşı kibar olması için uyarıyordu. Bir keresinde Jin Yeong'a laf çarptığı için ona tokat atmıştı, bunu hiç unutmuyordu. Eun Byeol o gün babasının gözündeki değerini anlamıştı.

"Eun Byeol ve Jin Yeong sizce de çok yakışmıyor mu? Ne de güzel anlaşıyorlar." Eun Byeol bin parçaya böldüğü yemeğinden gözlerini çekip Jin Yeong'un annesine baktı.  Kadın şeytanı bile korkutabilecek cinsten biriydi. Babasının kadın versiyonu gibiydi ama tek fark bu kadın oğlu için her şeyi feda edebilirdi,  Bay Min'se bir şey için Eun Byeol'ü feda edebilirdi.

Byeol gülümsedi ve bu muhabbetin nereye döneceğini merakla bekledi.

"Ben de bu konuda konuşacaktım. Artık bir yüzük takalım diyorum." Eun Byeol babasına şokla baktı. Bu adam neyden bahsediyordu?

"Ne?" Byeol istemsizce tepkisini belli etmiş ve masadakilerin dikkatini üzerine toplamıştı. Babası onu takmadan konuştu.

"Eee ne düşünüyorsunuz?"

Bayan Kim'in yüzünde sinsice bir gülümseme oluştu ve sözü aldı.

"Haklısınız Bay Min. Çok uzadı hatta yakın zamanda düğünü de konuşalım." Byeol üst dudağını ısırdı ve yüzündeki korkutucu gülümsemeyle onlara baktı. Bunlar ne saçmalıyordu? Sanki bir birliktelik vardı da onun üzerine konuşuyorlardı.

Jin Yeonga baktı. Jin Yeong ona  başardım der gibi bakıyordu. Sakin olmalıydı,sakin olmalıydı. Sert bir tavrın sonu selametle bitmeyebilirdi. Derin bir nefes aldı ve yemeğine döndü.

Gece sürüp giderken babasıyla restorandan ayrıldılar ve eve geldiler. Eun Byeol hiçbir şey söylemeden odasına gitti ve kapıyı kapatıp yere çöktü. Ağladı ve ağladı...kaç saat ağladığı bilinmez ama tekrar ayağa kalktı. Aynasının karşısına oturdu ve makyajını usulca sildi. Giyinme odasına gidip üstündekileri çıkartıp rahat bir şeyler giyindi ve odasının ışıklarını kapattı. Yalnızca ders masasının ışığı açıktı.

Kaçmalıydı ama nasıl? On sekiz yaşında olmasına daha 3 ay vardı ve kaçamazdı. Ayrıca parası da yoktu. Acaba elbiselerini mi satsaydı? Hayır, hayır bu anlaşılırdı. Çalışamazdı da babası onun her şeyini takip ediyordu, anında enselerdi. Çok ince düşünmeli ve her adımı kontrol altına almalıydı. En önemli kısımsa Jin Yeong'u sever gibi davranmalıydı.

***

Oy sınırı koymayı sevmesem de bir dahaki bölüme 15 oy verir misiniz?

lost' Kang TaehyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin