Çok güzel bir uykunun ardından gözlerimi barakada açtım. Barakanın sol üst köşesindeki küçük mat camdan içeri az da olsa aydınlanıyordu. İçerisi acayip sıcaklaşmaya başlamıştı. Çölde hava gündüz sıcak gece soğuk olduğu için montu yanıma almalıydım. Bir elimde mont diğer elimde harita ve bir cebimde Beth'in bıçağı diğer cebimde ise kartı vardı. Üzerimde benim pantolonum vardı ama nasıl olur ki bu! Bana "bebeğim" diyen adam o beyaz şeyi vücuduma enjekte etmeden önce üzerimde mavi çizgili içliğim vardı. Evime girip eşyalarımı almış olmalılar yoksa pantolonum nasıl üzerimde olcaktı. Güneş daha en tepede değildi yani öğle olmamıştı. Haritaya baktım Utah Eyaletinin güneyinde olduğumu anladım. Buraya en yakın yerleşim yeri Ephraim kasabası olduğu haritada gözüküyordu fakat haritada yol göstermiyordu sadece barakanın olduğunu tahmin ettiğim kırmızı daire vardı ona rağmen nereye gideceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yön hesaplaması yapmam gerekiyordu ki bu çokta zor olan birşey değildi. Güneşin doğduğu yer doğu battığı yer ise batıyı gösterdiğini; doğuyu sağ tarafıma batıyıda sol tarafıma aldığımdada önümün kuzey arkamın güneyi gösterdiğini biliyordum. Bilgilerime dayanarak barakanın kapısını arkama alarak dümdüz yürüdüğümde kasabaya ulaşabilirdim ve yürümeye başladım. Etraf Sahra çölü gibi sadece kumdan değildi, irili ufaklı kahverengi taşlar ile kırmızıyı andıran bir kuma sahipti bu çöl. Belki o kırmızı daire ya baraka değilse diye düşündüm ama kaybetcek hiçbir şeyim kalmamıştı. Herhangi bir sorun karşısında barakaya geri dönmem gerekebilirdi, onun için üzerimdeki tişörtü çıkarttım ve alttan parçalayarak her iki yüz adımda bir bu parçaları taşın altına sıkıştırdım. Çok geçmeden midem bulanmaya ve başım dönmeye başladı. Hamile olamıyacağıma göre vücudumda kötü birşeyler oluyordu ama annemin hep dediği "Türk titre ve kendine dön!" atasözü aklıma gelmişti. Aslında babam Amerikan ama annem Türk; babam İstanbul gezisindeyken tanışmışlar, evlenip beni peydahlamışlar sonra babamın işi çıkmış, gitmiş ve bidaha geri dönmemiş. Annem gariban tam yirmi beş yıl babamı bekledi, her kapı çaldığında babamın geldiğini sanıp kapıyı açmadan önce aynanın karşısına geçip saçını düzeltip kapıyı öyle açardı. O öleli sekiz yıl oldu, annesiz sekiz sene ne demek kimse bilemez. Ben annemden değil sekiz sene sekiz gün bile ayrı kalsam çok üzülürdüm. Yirmi dört yaşında daha yeni yeni yetişkin olan ve hayata bir sıfır yenik başlayan benim için hayat çok zordu. Babam belki annemi terk etmiş olabilirdi. Ondan nefret ediyorum, sanki herşey onun yüzünden böyle olmuş gibi hissediyordum. Neden bunlar benim başıma geliyordu. Ben kime ne yaptımda bunlarla uğraşıyorum? Kalbim hızla çarpmaya başladı midem daha da kötü bulanmaya başladı.Kesinlikle barakaya geri dönmem gerekiyordu. Hızla geri dönmeye başladım çünkü hava kararınca çölde yılan, akrep, örümcek vb. hayvanların kol gezdiğini biliyordum. Sonunda yine barakanın önüne geldim, içeri girdim ve yatağa yattım. Midemin içerde kasılmaya başladığını ve kalbimin hızla atmaya başladığını hissedebiliyordum ve yol boyu kusmamak için kendimo zor tuttum ama artık tutamıyordum. Heryeri kusmuk ettikten sonra göz kapaklarıma bir ağırlık çöktü ve gözlerim kapanmaya başladı.
***
Gözlerimi mavi renkli duvarlara sahip bir odada açtım. Sanki bu yeri biliyor gibiyim, özellikle tavandaki avize ve tavana asılı olan maymuncuk çok tanıdık geliyordu. Evet, evet burası Türkiye'deki evimizdi demek ki hepsi bir rüyaymış! Mis gibi kuru fasulye koktu annem en sevdiğim yemeği yapmış, hele bide yanına soğan... Hemen yataktan kalktım ve mutfağa doğru koştum, annem bulaşıkları yıkıyordu ve masada bir tabak kuru fasulye vardı.
"-Annem" diye koştum ve anneme sarıldım.
"-Hadi oturda yemeğini ye oğlum."dedi, kafamı sallayıp tamam dedim ve masaya oturup yemeğimi yemeye başladım. Annemde bana doğru döndü ve bana bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ OYUN
Mystery / ThrillerÖN SÖZ İnsan hayatında neler olacağı ile ilgili birsürü plan yapar. Fakat olay bunu hayata geçirmektir. Benimde bir zamanlar çok planım vardı. Çok güzel bir evim, güzel bir arabam ve işim olacaktı. Ve daha birsürü şey. Oysa hayat bana bunları yapmam...