tolga çandar - ah bir ataş ver

76 11 97
                                    

" Bu taraftan buyrun."

Heejin kendisi için cezaevinin kapısını açan gardiyana gülümseyip çantasını bileğinden geçirirken arabanın kapısını kapatmaya yeltense de eşi uzanıp kolunu aniden tutuyor, buraya kadar bırakmak için ısrar ettiği sessiz yolculuktan sonra ilk iletişimleri bu.

" İstersen seni alabilirim işin bitince."

O ana kadar kafasını kaldırmaya pek de gönüllü olmayan Heejin kendisine ısrarcı bir şekilde bakan Donghae'ye kirpiklerinin altından kısa bir bakış atıp başını olumsuz yönde sallayarak kolunu çekiyor ardından da otururken hafifçe toplanan eteğini düzeltip hâlâ kapıyı açık tutan gardiyana gülümseyerek arkasından onu takip ediyor, arkasına dönüp bakmasa da Donghae'nin çekik kahverengi gözlerinin ağır demir kapıdan geçene kadar ensesine dikileceğini biliyor.

Kısa topuklularının sesi geçen haftadan beri pek de değişmemiş olan koridorda yankılanıyor gömleğinin yakasını düzeltirken. Koluna taktığı çantayı tek eliyle açıp karıştıran elleri azıcık titrek, gözleri de biraz buğulu bakıyor. Bileğiyle makyajını bozma düşüncesine aldırış etmeden gözlerini ovuşturuyor, dün gece pek iyi uyuyamamış.

Aklına Donghae ve yaptığı gelince bacağı sızlar gibi oluyor, Heejin kaşlarını çatıyor. Lafa atlamaması ve gecesini sırf bu yüzden mahvetmemesi gerektiğini bilse de hâlâ biraz kızgın eşine. İz bırakmasaydı en azından diye kızıyor içinden ardından da ensesinden aşağıya doğru sallanan saç tutamlarını sağ omzuna atıyor. İçini çekerek kafasını bu düşüncelerden uzaklaştırırken yanından geçtiği toz kaplı bir pencereyle   ela gözlerindeki yeşilleri aydınlansa da son günlerdeki yorgunluğuyla morarmış gizlemeye toprak renklerindeki makyajı bile yetmemiş olan göz altları kendini belli ediyor, başını omzuna yana yatırıp boynunu esnetirken farklı uzunluklardaki tutamları düzleştiricinin azalan etkisiyle hafif hafif kıvrılıp kâh kulağına kâh çenesine kâh da köprücük kemiğinin çıkıntısına dökülüyor, ince kemiklerinin yer yer belli olduğu elleri el çantasında dosyaları doğru yerine koymaya uğraşırken soluk kırmızı dudakları usulca bükülmüş, Kim Heejin çokça yorgun öyle ki göğsü sıkışıyor kırışıksız beyaz gömleğinin altında.

Gardiyanın ağır botlarının yankısı görüşme odasının önüne vardıklarında duruyor, ince yapılı minyon kadın arkasını dönerek hafifçe gülümsüyor. Heejin çantasını karıştırmayı bırakıp eğilerek teşekkür edince isim etiketinde Joohyun yazan kadın da başını nazikçe eğip uzaklaşıyor, anahtar şıkırtılarına karışan adımları gittikçe daha cılız geliyor kulağa.

Heejin derin bir nefes alıp biraz fazlaca uzamış kâküllerini kontrol altına almak için taktığı tokaları kontrol ederek kapının önünde biraz oyalanıyor. Her alanda oldukça özgüvenli olduğunu düşünse de müvekkiliyle görüşme fikri onu okuldan yeni çıkmış bir çaylak gibi hissettiriyor.
Kendini toplayarak kol düğmelerini düzeltiyor, eteğini çekiştiriyor ve yeniden ensesine dökülen saçlarını omzuna alıp kapıyı derin bir nefes eşliğinde açıyor, elleri çantasının sapını parmak boğumları bembeyaz kesilene kadar kavramış.

Kim Jungeun tıpkı geçen hafta olduğu gibi başını önüne eğmiş bir şekilde otursa da kapının açılma sesini duyduğu anda başını kaldırıyor, Heejin masanın başına doğru geçerken ela ve siyah gözler iç içe geçmiş iki kanca gibi birbirine takılıyor.

Geçen haftaya oranla cildi çok daha renkli görünüyor, başının üstünde hafifçe dağılmış bir at kuyruğu olarak topladığı saçları yüzünü çerçeveleyerek omzunun üstünden boyun girintisine sürtünüyor. Kirpiklerinin gölgesinin düştüğü gözleri biraz bayık bakıyor, göz altları önceki haftadan daha da belli olsa da rengi soluk dudağında masaya oturan avukattan gözlerini ayırmadan selam verirken belli belirsiz bir kıvrım var. Parmaklarını kucağından ayırıp kaşlarının kıvrımına kapılmış bir tutamı kulağının arkasına atarken gözleri yüzündeki gülümsemeye rağmen ifadesiz, Heejin çantasını masaya koyarken baktığı gözlerin anlaşılmazlığı tıpkı hatırladığı, aynı.

şiirler dökülüyor kirpiklerinden | heelipHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin