mor, sarı, siyah. ela gözlerinin yeşiline çökmüş o ilkel korku. eteğini yukarı çekerken bacağındaki parmak izlerini değil de benim tepkimi düşünmesi. dudaklarını birbirine bastırışı ve bana bakışı.
baktım ona. sonra parmaklarıma baktım. başını eğdi, bir şeyler mırıldandı ağzının içinden. sustum.
sinirlendi. neden sinirlendi biliyorum zira ben de sinirlenirdim. benim hatamdı sanki o zamanlar bedenimdeki yumruk izleri. utanç duyardım herkesten en çok da kendimden. shinwon duymazdı ama ben duyardım.
tutamadım kendimi söyledim ona ne yapması gerektiğini. baktı bana. gözlerinde yangın var dedim ya, maskesi kül oldu içimdeki alevler gözlerinin kahverengisinden taşarken. yandı. yandı. yangının başlayışını ve büyüyüşünü izledim. gözümün önünde alevlere boğuldu.
durdu sonra.
alevlerini söndürdü ve kapıyı çekip gitti. kül ve gözyaşı bıraktı arkasında. nefes alınca dumanı ciğerlerime doldu.
shinwon durdu kapı ağzında güldü bana. dişlerini aça aça güldü.
bakmadım shinwon'a. gardiyan gelene kadar oturup parmaklarımı izledim çünkü yangınının neden söndüğünü biliyordum.
ne onun günahıydı ne de benim. yapmadığımız bir yasağın, işlemediğimiz bir suçun vebalini üstlenmiştik. birileri bir zamanlar suç işlemişti, ilk acıyı çekmişti ve bugün onun günahını biz sırtlanıyorduk. o bacağındaki parmak izlerini saklıyordu ben de ölü kocamın kahkahalarını dinliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şiirler dökülüyor kirpiklerinden | heelip
Hayran Kurgukim heejin üstlenmek zorunda bırakıldığı yeni davanın ve müvekkilinin onun devrimi olacağını bilemez. ゃ bir avuç kül, külün ardına gömülü köz parçaları ve madenci eleklerinde toprağa karışmış bakır teller gibi kestane renkli saçlarının arasındaki k...