fikret kızılok - zaman zaman

56 9 80
                                    

Donghae uyudu, ben de uyumalıyım ama uyuyamıyorum.

Bir şeyler yazmak hiç benlik değildir yine de elimde döndürüp durduğum bir kalemle bir pencere kenarına oturdum, ay ışığının aydınlattığı sayfayı izliyor ve bunları yazarken bir yandan da bir şeyler karalıyorum. Donghae onunla aynı anda yatağa girmememe bir şey demedi ama çenesindeki kasılmayı gördüm, geceliğimin sıyrılan eteğinden el izini gördüğünden dolayı dişlerini kenetlemesine rağmen sesini çıkarmadan girdi yatağa.

İz geçmek üzere gerçi, Kim Jungeun'un tavsiyesi işe yaradı. Hassas cildime bıraksaydım eğer en az üç hafta boyunca o morluk oradaydı şimdi ise bacağıma baktığımda sadece soluk kavrama izleri görüyorum.

Kendimi zayıf hissediyorum her evlilikte yaşanan bu tarz tartışmaları bu kadar büyüttüğüm için, Donghae de bana oldukça iyi davranıyor hem. Hiçbir zaman ölesiye dayak yemedim ondan ya da sevişirken hiçbir zaman çok kaba davranmadı, hatta bazen keyfi yerinde olduğunda canımın hiç acımadığı bile oluyor. O iyi bir eş ve bana son zamanlarda özellikle iyi davranıyor.

Şikayet etmemeliyim işte, gördüğüm çoğu kadından daha mutlu bir hayatım var. İyi olduğum ve sevdiğim işi yapıyorum, geçim derdimiz yok ve iyi bir eşim var.

Yine de,

Merak ediyorum, sadece merak ediyorum Kim Jungeun'un ne diyeceğini?

Beni böyle pencere kenarında elimde bir kalem ve karaladığım defterle görse ya da sirke ve zencefilli karışımı bacağıma sürerken bana baksa ya da yatağa girdiğimde Donghae bana kollarını dolarken yüzümü izlese ne derdi?

Ne düşünürdü? Mutsuz olduğumu mu? Hayatından memnun olmayan değer bilmez bir kadın olduğumu mu? Ay ışığı beyaz kağıdı ve karalamalarımı şeffaf bir haleyle sararken dipsiz kuyularına bir anlam, bir ifade yerleşir miydi?

Benden daha iyi birisi olduğunu mu düşünüyor? Beni suçluyor mu yoksa?

Ah, nefret ediyorum ondan böyle düşündürdüğü için beni. Önemli değil, önemli de olmamalı çünkü ne düşündüğü. O cinayetten hüküm giymiş bir katil ve ben mutluyum.

Ben mutluyum.

" Uyumamışsın hâlâ?"

Sooyoung yanıma otururken bakışlarımı koğuş penceresinin ardında parlayan aydan ayırmadım, göğüs kafesimde bir kırgınlık vardı bu gece.

" Biliyorsun, uyuyamıyorum."

Kucağımda duran kağıda diktim bakışlarımı, ay ışığını aç gözlü bir şekilde yutan boş satırlar bana geri bakıyordu.

" Jungeun gözlerinin altındaki morluğu bu karanlıkta bile görebiliyorum."

Önemli olmadığını belli etmek istercesine omzumu silktim, kalemim elimde hareketsiz dururken önemi yoktu gerçekten de.

Kolunu omzuma sarıp o da pencereden dışarıyı izlemeye başladı, ay üzerimize ışırken ikimizin de göğsünde aynı kırgınlığın olduğunu biliyordum, farklı kişilerin kırığı ama aynı acı.

" Hyejoo'yu düşünüyorsun değil mi?"

Bir anlık duraksamadan sonra güldüğünde sesi acıydı, kaburgalarındaki kırığın sızladığını hissedebileceğim kadar acı.

şiirler dökülüyor kirpiklerinden | heelipHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin