İsterseniz medyadaki şarkıyı belirttiğim yerde açabilirsiniz. İyi okumalar💙----------------------------------------------------------------
Okul çıkışı Gök'ü beklerken aynı zamanda kendimi sorguluyordum. Kendimi sorgulamamın sebebi ise bulunduğumuz bu durumdu. Yani ben Gök'ten dokuzuncu sınıfta hoşlandığımı sanmıştım. O olayları yaşadıktan birkaç hafta sonra ise düzgünce düşününce bunun yalnızca bir beğeni olduğunu düşünmüştüm.
Ama onu her gördüğümde ritmi değişen kalbimin ve sürekli aklımda olması, bu durumun beğeniden fazla olduğunu gösteriyordu.
Gök yanıma geldiğinde yürümeye başladık. "Bu arada sabah söylemeyi unuttum kusura bakma. Arkadaşlarımda gelecek. Umarım senin için bir problem olmaz." Dediğinde biraz rahatlamıştım açıkçası. Çünkü karmaşık duygular içerisindeyken ona nasıl davranacağımı kestiremiyordum. En azından yalnız kalmazsak eğer odağı ben olmayacaktım.
Kafeye gelene kadar hiç konuşmadık. Kafeden içeriye girdiğimizde bizi sıcak ve huzurlu hissettiren (en azından benim için) bir yerle karşılaştık. Buraya daha önce gelmemiştim hiç. Oysaki evime oldukça yakındı.
Bir masaya oturup Gök'ün arkadaşlarını beklemeye başladık. Birkaç dakika sonra kapıdan tanıdık simalar gelince biraz gerildim. Buraya gelmeden önce düşünmemiştim ama benim burada, onların arasında olmam garipti aslında. Gök ile konuşmaya başlayalı yalnızca birkaç gün olmuştu. Ve bu sebep beni fazlaca geriyordu.
Masaya oturanlardan zayıf ve yeşil gözlü olan bana elini uzatıp "Merhaba ben Akın" dedi ben de elini sıkıp "Yasmin" diye karşılık verdim. Daha sonra Akın teker teker diğerlerinin ismini saymaya başladı. "Bunlar da Dila, Masal, Toprak ve Deniz." Deniz'in üzerinde biraz gözlerimi dolandırıp herkese topluca "Memnun oldum. Ben de Yasmin." dedim.
Garson masaya gelip siparişleri aldıktan sonra masada bir sohbet başlamıştı. Ben de sohbete dahil olmaya çalışırken Masal'ın konuşmadığını fark ettim. Ve sebepsizce dik dik bana bakıyordu. Bu durumdan rahatsız olduğum için yerimde kıpırdandım.
Gök rahatsız olduğumu anlamış olmalı ki kulağıma doğru yaklaşarak "İyi misin?" diye fısıldadı. Ben ise kafamı sallarken kalbimin sesini duymaması için dua ediyordum.
---------------------------------------------------------
Yürüyerek evime doğru yaklaşırken birden yağmur yağmaya başladı. Biz ise insanların evlerine veya kapalı bir yerlere koşturmasının içinde hiç acelemiz yokmuşçasına yavaşça yürümeye devam ediyorduk. Açıkçası ben yolumuzun olabildiğince uzamasını istiyordum Gök'ün yanında biraz daha kalabilmek için. O ise bu düşündüklerimden habersiz yanımda yürüyordu.
İlerde evim gözükünce içimi bir hüzün kapladı. Yalnızca biraz daha fazla zaman geçirmek istiyordum. Ama bir yandan da durum çok karmaşık geliyordu. Bu aralar, acayip kararsız olduğumu bir kere daha anlamış oldum.
Kapıya geldiğimizde Gök'e dönüp "Yarın görüşürüz. İyi geceler." dedim. O ise "İyi geceler." dedikten sonra yanağımı öpüp arkasını döndü ve hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı.
Odama geçerken yüzümde olan gülümsemeyi fark edemiyecek kadar dalgındım. Kıyafetlerimi çıkarıp pijamamı giydikten sonra yatağıma geçtim.
---------------------------------------------------------------
Sabah uyanıp hazırlanmaya başladım. Zaman gelince evden çıkıp okula gittim ve tüm güm boş bir şekilde oturdum. Gün oldukça sıkıcı ve boş geçmişti. Hiçbir şey yapmamıştım.
Okuldan çıktıktan sonra eve gitmek istemediğim için biraz yürümeye karar verdim. Tam kulaklıklarımı takmışken omuzuma birisi dokundu. Kafamı çevirince Gök olduğunu gördüm. "Eve mi gidiyorsun?" diye sordu. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp "Hayır biraz deniz havası almak istiyorum." dedim. Kafasını sallayıp yanımda dikilmeye devam etti.
Gitmeyeceğini anladığımda kalbimin atış hızına küfrederek "İstersen benimle gel?" dedim. O da direkt "Olur..." dedi. Sessiz bir şekilde yürümeye başladık. Sahil kenarı biraz uzak olsa da anladığım kadarıyla yürüyerek gidecektik.
Sahil kenarına geldiğimizde denizin kokusunu içime çekerek bir banka oturdum. O da gelip hemen yanıma oturdu. Ben denizi izlerken birden konuşmaya başladı. "O kadar güzelsin ki, ve sen bunu o kadar farkında değilsin ki... Sana birşey anlatmam gerek ama lütfen sözümü kesme. Olur mu?" dedi. İlk dediği şeyin şokunu atlatamazken kafamı onaylar anlamda salladım.
(İsterseniz şarkıyı açabilirsiniz.)
"Bir oğlan varmış. Dünyaya gelmesi ailesi için paha biçilemezmiş. Onlara özgürlüklerini anımsattığı için adını 'Gök' koymuşlar. Zaman geçmiş ve Gök büyümeye başlamış. Gök büyürken, tersine ailesindeki huzur ve mutluluk azalmaya başlamış. Gençlik hatası olarak evlenen ve dünyaya bir çocuk bahşeden anne babası, artık birbirlerinin yüzlerini görmez olmuşlar. Kadın ayrı, erkek ayrı dünya kurmuş kendisine. Bir süre sonra ise onları birleştiren tek bağı da aralarından çıkarmak istemişler. Yani beni. Oğlan daha bulunduğu yeri çözememişken ona yardımcı olması gereken kişiler de bırakmış onu. Küçük oğlan tek başına yapayalnız kalmış eskiden mutlu ve huzurlu olan yerde. Bu oğlan büyümüş. Ama hiçbir zaman 'sevgi' denilen duyguyu tatmamış. Onun yanında ise mutluluğu, heyecanı, özgürlüğü, benimsenmeyi ve birçoğu. Zaman geçmiş ama zaman geçtikçe oğlan daha da yalnızlaşmış. Okula başladığı zamanlardan ise tek bir dostu olmuş. Deniz. Oğlan Deniz'i ne kadar benimseyip, görmediği sevgiyi ona vermiş olsa da, hiçbir zaman bunu dile getirememiş. Ama hep ona hissettirmeye çalışmış. Çünkü o da giderse ne yapıcağını bilemiyormuş. Bu iki oğlan büyümüş, çalışmış ve aynı liseye gitmeye başlamış. Fakat okulun ilk günü ana karakter olan oğlan bir kız görmüş bahçede. Beyaz tenli, kahverengi uzun saçlı ve yeşil gözlü bir kız. Etrafa ne kadar güçlü görünmeye çalışsa da içinde bir o kadar kırılgan olan o kızı. Oğlan kızı ilk gördüğünde kalbi delicesine atmaya başlamış. Elleri terlemiş, midesine garip sancılar girmiş. Ama bir türlü yeşil gözlü güzel kız oğlana dönüp bakmamış. Zaman geçmiş her geçen gün oğlan kıza daha çok bağlanmış. Sürekli onun bulunduğu ortamlara girmeye çalışmış fakat bir türlü yeşil gözlü kız onu görmüyormuş. Oğlan bunları yaparken ise bir yandan da kendini sorguluyormuş. Kitaplarda betimlenen şeylere göre kendisi 'aşık' olmuştu. Ama o bunu kabullenmek istememiş. Ona göre bu imkansızmış. Çünkü hayatında sevgiyi görebildiği tek kişi Deniz'miş. Biraz daha zaman geçmiş ve zaman gectikçe oğlan kıza daha da aşık olmuş... Oğlan 18 yaşına gelmiş. Bu sıralar oğlan kızla bağını güçlendirip, onun yanında bulunuyormuş. Zaman geçerken aynı zamanda düşünceleri de olgunlaşmış. Ve artık kaçmaktansa kabul etmiş durumu. Ailesinden öğrenmediği sevgiyi o kızda bulmuş. Oğlan bunu fark etse de hâlâ uzaklarmış birbirlerine. Ama artık oğlan bu durumdan sıkılmış ve bu kızında diğerleri gibi elinden kayıp gitmemesi için birşey yapmaya karar vermiş. İlk başlarda kızın duygularından pek emin değilmiş. Ama o bakışları nerede görse tanırmış. Çünkü o da kıza aynı şekilde bakıyormuş. Oğlan uzunca bir süre düşünmüş ama kıza kendini açmak dışında birşey yapamıyacağını fark etmiş. Ve şimdi ise küçük oğlanla yeşil gözlü kız deniz kenarında oturmuşlar. Oğlan ise yeşil gözlü güzel kızdan bir cevap beklemekteymiş."
Anlattığı şeylerle nutkum tutulmuştu. O dik başlı kişiliğinin ardında kırılmış bir çocuk yatıyordu. Aynı benim gibi. Hani derler ya insanlar çift yaratılmıştır diye. Biz ise sanki tek yaratılıp iki parça halinde ayrı yerlere dağılmıştık. Bunca zaman onu ve kendimi beklemem o kadar saçmaydı ki. Gözümün önündekini göremiyecek kadar kör olmuştum. Gök'e dolmuş gözlerimle bakarken benden bir cevap beklediği geldi aklıma. O anda ağzımdan tek bir cümle çıktı;
"Sana aşığım"
-----------------------------------------------------------------
Eveeeet bir bölüm daha geldi. Umarım beğenmişsinizdir. Lütfen düşünceleriniz belirtin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safir Mavisi
Fiksyen Remaja0541... : Selam 0541... : Şimdi bu saatte kim bana ne yazıyo diye düşünüyorsun büyük ihtimalle 0541... : Şöyle açıklayayım kendimi 0541... : Öncelikle aynı okuldayız ve sana yazma sebebim ise gözünü açmak diyelim... Genç bir kız ve genç bir oğlanın...