Selam, ilk kitabım değil, belki diğerini okumuşsunuzdur. Pek beğenmediğim için silmiştim. Bu kitaba çok isteyerek başlıyorum, hadi hayırlısı.
Bu arada, bana çok yardımcı olan Eceme teşekkür ederim(:Multi- Asya.
Merhaba. Ben Asya, Asya Sağlar. 17. Yaşımı doldurmak üzereyim. Yarışmaya Ankara’dan, öhöm İstanbul’dan katılıyorum. Alışamadım da hala, kusura bakmayın. Her neyse işte. Ankara’da annemle gayet iyi bir yaşam sürüyorduk, ama annem burada daha çok iş imkanı olacağını düşündüğü için buraya gelmemizi uygun gördü. Tabii ki bende bu konuda acayip heyecanlıyım(!). Yani tamam, İstanbul güzel şehir ama Ankarayada yeni yeni alışıyordum be. Ha, söylemeyi unuttum. Ankaralı değiliz. Normalde İzmirdeydik ama yine annemin büyük para sıkıntısı(!) yüzünden Ankaraya taşınmıştık. O ünlemler ne diye soracak olursanız, kötü bir durumumuz yok. Hatta gayet iyi bir durumdayız ama annem illa ki daha fazla kazanacak!
Her neyse, geçelim bunları. Dediğim gibi İzmir’den Ankara’ya, Ankara’dan İstanbul’a geçiş yapmış bulunmaktayız. Burada ki evimiz Ankara’da ki evimizden hem güzel, hem büyük. Yani, bu eve alışmam iki kat daha uzun sürecek sanırım. Bu arada, en önemli karakteri unutmuşum! Mia! Benim kedim. 2 yıl önce annesini bulmuştum, bir süre sonra Mia doğdu. Bir süre sonrada annesi öldü.Bu arada, bu ne ya? Bugün unutkanlığım üstümde. Benim canım, bebeğim, bir tanem, befefem Ecem’i unutmuşum! Eğer onu unuttuğum için beni öldürmezse, size Ecem’den bahsedebilirim. Bekliyorum. Evet arkadaşlar, Ecem’den haber geldi. Ondan bahsettikten sonra öldürecekmiş beni, öyle dedi. Her neyse, Ecemle resmen kader ortağıyız. Hayatlarımız, özelliklerimiz birbirine o kadar benziyor ki. Tamam. Şimdi anlatmaya başlayacağım. Öhöm, biz daha doğmadan önce babalarımız arkadaşmış. Üniversiteden. İşte üniversiteyi bitirdikten sonra birlikte küçük bir mimarlık ofisi kurmuşlar. Sonra işte annelerimizle tanışmışlar, sonra da ofis olmuş şirket! Biz doğduk falan derken, -Ecem benden sadece 3 ay küçük- yine bir iş için babalarımız İzmir’den Antakya’ya gittiler. Biz o sırada yaklaşık 5 yaşında falandık. Hala az çok hatırlıyorum. Annem, Ecem’in annesi, Ecem ve ben onları uğurlamaya havalimanına gitmiştik. Uçaklarına binip yola çıkmışlardı. Eve gittikten 1-2 saat sonra uçağın düştüğü ve içlerinden sadece 2 kişinin yaşadığı haberini almıştık. Onlar olsun diye evde dua ediyorduk. Yaklaşık yarım saat sonra bir telefon daha geldi. Onlar değildi. O gün ağlamamıştım hiç, ağlayamamıştım. Künefeyi çok severdim o zamanlar. Babam “Dönerken sana künefe getireceğim, söz.” demişti. O söz verdi, gitmemiştir. Sözünde durur benim babam diye düşünüp, beklemiştim günlerce. Ben bunu düşünüp ağlamazken Ecem ağlıyordu ama, bende onun yanında oluyordum sadece. Yani, cenaze kalkana kadar inanmamakta kararlıydım. Cenaze günüde inanmıyordum başta. Sonra tabutu gördüm. Ecem sakinleşmişti günlerce ağladıktan sonra. Tabutu görünce ben ağlamaya başladım, Ecem yanımda oldu. O gün söz vermiştik birbirimize, “Hiç ayrılmayacağız, babalarımız ölene kadar birlikteydi, bizde ölene kadar birlikte olacağız.” diye. Babalarımız ölünce annelerimiz geçti şirketin başına. Kadın eli değdi, şirket daha da büyüdü.
İşte, bizde Ecemle o günden beri birlikteyiz. İzmir olsun, Ankara olsun, İstanbul olsun en büyük destekçim Ecem benim, bende onunkiyim tabii.
Şimdiye kadar hiçbir güç ayırmadı bizi, ayıramazda. Pazartesi günü Ecemle yeni okulumuza başlıyoruz. Yani buraya gelmişken şundan da bahsedeyim. Ecem’le en farklı huyumuz bu konuda sanırım. Onun okula bakış açısı “Umarım yakışıklı çocuk vardır yaa!” iken, benimki “Umarım öğretmenler eski okuldaki kadar sert değildir.” Şimdiye kadar hiçbir erkekle her hangi bir ilişkim flörtüm olmadı. Hatta Ecem sadece 3 kişi ile çıktığı halde bana göre bu bile fazla. Ecemciğim, canım, bir tanem, anlayışlı(!) en yakın arkadaşımın da bu konuya tepkisi “Kızım lezbiyen misin? Sokakta benim bakarken salyalarımın aktığı yakışıklı çocuklar geçerken sana göz kırpıyor, sen dönüp onlara hareket çekiyorsun.” oluyor. Ama napayım? Beğenmiyorum şu sokaktan geçen abaza tipleri, hani mesela Francisco Lachowski olsa neyse, ona bakmamak mümkün mü?Neyse arkadaşlar, uzun lafın kısası; sizinle tanıştığıma memnun oldum. Okumaya devam ederseniz, iyi anlaşacağımıza eminim.