Two

397 35 6
                                    

Üç yıl önce, Baekhyun lisenin ilk senesini zorlukla geçmiş, tüm yazını bilgisayar oyunu oynayarak geçirmişti. İkinci senesine başladığında sınıfta yeni bir öğrenci vardı. Tayland'dan buraya taşınmış bir ailenin tek çocuğuydu ve Baekhyun da dahil olmak üzere sınıftakiler tarafından dışlanmıştı. Yakışıklı bir çocuktu, kızlar etrafında dönüyor hayranlıkla ondan bahsediyor ve bu da diğer erkeklerin pek hoşuna gitmiyordu. Arkadaşları sürekli o çocuk hakkında ileri geri konuşuyor ve Baekhyun da onlara hak veriyordu. Bu sessiz sakin, hiçbir şey yapmadan oturan yeni çocuktan hiç hazzetmemişti. Çocuğun adı Vachirawit Chivaaree'ydi ama tıpkı diğer tüm Taylandlılar gibi bir takma adı vardı: Bright.

Lisedeki ikinci yılının ilk gününden birkaç gün sonra, hafta sonu, Baekhyun internet kafeye gittiğinde tesadüf eseri orada Bright ile karşılaştı. Bright ona selam verdiğinde ise o da onunla bir iki kelime konuştu. Sonrasında beraber oyun oynadılar çünkü Baekhyun sebepsizce ters duygular beslediği bu çocuğa aniden ısındı. Onunla ettiği sohbet beklemediği şekilde çok keyifliydi. 

Oynadıkları ilk oyundan üç yıl sonra, sınıflarının en arka sırasında Bright'ın uzattığı paketten öğretmene çaktırmadan çubuk kraker alıp yiyordu. Baekhyun orta sıra, Bright cam kenarı en arkada koridor tarafında oturuyordu. Kraker paketini sırasının altına geri koyduktan sonra dersi dinlemeye geri döndü. Baekhyun, sırasının altında çaktırmadan telefonu ile ilgileniyordu. 

"Hey, Baekhyun!" diye bir fısıltı duydu. Ön sıralarda oturan Kyungsoo ona sesleniyordu. Baekhyun sırasından dışarı doğru biraz eğilip baktı. Kyungsoo dudaklarını oynatarak bugün maça gelip gelmeyeceğini sordu. Baekhyun geleceğine dair işaret verdiğinde Kyungsoo, Bright'ı işaret etti. "Şşşt" dedi Baekhyun onu dürterek. "Maça gelecek misin?"

"Hayır, bugün gidip gitara tel almam lazım." dedi Bright. Baekhyun, Kyungsoo'ya dönerek arkadaşının gelmeyeceğini söyleyen bir işaret yaptı. 

Onlar için yine sıkıcı geçen bir okul günü daha bittiğinde, büyük bahçe kapısının önünde vedalaşıp farklı taraflara gittiler. Bright, alışveriş merkezindeki müzik dükkanına gidecek, Baekhyun ve diğer arkadaşları ise her zaman maç yaptıkları sahaya gideceklerdi.

Sahaya geldiler, çantalarını bıraktılar ve iki takım kaptanı (ki bunlardan biri Kyungsoo'ydu) takımlarını kurdu. Baekhyun dün de olduğu gibi bugün de Kyungsoo'nun takımındaydı. Yine sahanın ortasında duran topun iki tarafındaki oyuncudan biriydi ve üçten geri sayımı dinlerken dünkü çocuk yeniden ortaya çıktı. Yine katılmak istediğini söylediğinde Kyungsoo aniden kendi takımına gelmesini söyledi ve öteki takım kaptanı surat asarak ona baktı. Baekhyun, onu tekrar göreceğini düşünmemişti. Üçe kadar geri sayım tekrar başladı. Baekhyun topu alamadı.

Oyun ilerlerken Kyungsoo, onun yanına geldi. Topun peşinde üç kişi vardı ve diğerleri sahada tetikte bir şekilde yürüyorlardı. "Bu çocuk kim acaba? Dünden beri bizle oynuyor." dedi Kyungsoo. "Belki hiç arkadaşı yoktur?" dedi Baekhyun, düşünceli bir sesle. "Umarım sapık falan değildir ya da mafya. Ben organlarımı seviyorum." Kyungsoo gülerek onun omzuna vurdu. "Hepimiz buradayız, hangimizi kaçıracak ki? Zaten genç gözüküyor."

"Organ mafyası tek başına çalışmıyor ama sen bilirsin." dedi Baekhyun, karnını tutarak. "Oyundan sonra tanışırız onunla." dedi Kyungsoo. Onunla tanışacağı düşüncesi nedense Baekhyun'u heyecanlandırdı.

Bright ise çoktan alışveriş merkezine varmış, kendine içecek bir şey aldıktan sonra en üst kattaki müzik dükkanına çıkmıştı. Sırtında çantası, elinde soğuk içeceği ile mağazanın içinde dolanıyor ve de gitarlara hayranlıkla bakıyordu ama buraya tel almaya gelmişti. Yine de bakmadan edemiyordu. Bir tanesinin üstüne istemsizce dokundu. "Hoş geldiniz." Aniden irkildi ve ona selam veren kişiye döndü. "Şey, ben bakıyordum."

Outlander (ChanBaek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin