Four

314 32 5
                                    

O sabah, okulun bahçesinde uykulu bir şekilde yürürken ense kıllarının aniden dikleştiğini hissetti. Arkasından hızla gelen ayak seslerini duyduğunda arkasını döndü ve ona doğru koşan Bright'ı gördüğünde yüksek sesle çığlık attı. Arkadaşı onun üzerine atladı, az kalsın düşeceklerdi. Biraz sendelediler. Baekyun, Bright'ı kendisinden iteledi ve sonra da kendisinin dengesi kaybolarak yere, kalçasının üstüne düştü. "Ah!" dedi Baekhyun. Bright kahkaha atarak önünde çömeldi. "Baekhyun, bugün cuma!"

"Aman Tanrım! Ne kadar da ilginç bir gün, hissediyorum Merkür retrosu sana girecek!" dedi Baekhyun. "Bugün cuma! Geçen hafta cuma gitmiştim! Müzik dükkanına! Win'le tanışalı bir hafta oldu ve ben onun hangi günler çalıştığını bilmiyorum. Instagramını bile bulamadım. Ama bugün gidip onu görebiliriz!"

"Görebiliriz mi?" dedi Baekhyun, arkadaşının ona uzattığı ellerini tutup ayağa kalkarak. "Ne demek biz?"

"Sen de onu gör!"

"Hah, ben gelirsem çocuk bana aşık olur." dedi Baekhyun. "Siktir oradan, yüzümü görüyor musun?" dedi Bright. "Sence neden adım Brgiht? Olduğum yerde yakışıklılığım öne çıkıyor!" Baekhyun, bir iç çekerek. "Cidden, itiraf etmek istemiyorum ama haklısın." dedi. Bright gülümsedi. "Bugün benimle gel, ne olur! Sen yanımda olunca cesaret edip konuşabilirim."

"Biz, yan yana olduğumuzda çok kötü şeyler olacak gibi hissediyorum. Ya çocuğa rezil olursan?" dedi Baekhyun. Bright onun elini tuttu. "Beni sevecekse böyle sevsin!" dedi. Baekhyun, "Yaa, ama sen çok tatlı bir aşıks-"

"Haklısın aslında, ya rezil olursak? Gittiğimizde sadece yanımda dur ve konuşma, tamam mı? Aptal olduğumuzu bilmemeli."

"Lanet olsun sana." dedi Baekhyun ve onu itti. "Şerefsiz adam." 

Derste Bright onun sırasına bir kağıt attı. Baekhyun kağıdı açtığında Tayca yazdığını görüp kaşlarını çattı ve oraya "Kağıda kusmuşsun sanırım." yazıp geri yolladı. Bright kağıda bakıp eliyle şaşkınlıkla açılmış ağzını tuttu. "İnsanların kültürüne böyle hakaretler etmemelisin." dedi. Baekhyun omuz silkti ve fısıldayarak "Bana neden Tayca yazıyorsun? Ben Korece'den başka bir dil bilmiyorum." dedi. "Üzgünüm, heyecandan Tayca yazdım." dedi Bright ve kağıdı buruşturdu ve öne daha da eğilip "Bugün gideceğiz değil mi?" diye sordu. Baekhyun bir iç çekti ve onun alnına bir tane vurdu. "Bıktım senden. Gideceğiz dedim! Ne istiyorsun benden? Rahat bırak beni." dedi.

"Baekhyun! Light!"

"Bright."

"Her neyse! Konuşmayın." dedi öğretmenleri onlara sinirli bir sesle. "Özür dileriz hocam." dedi Baekhyun ve önüne geri döndü. Bright ona bakmaya devam ediyordu ve Baekhyun dönüp suratına ne olduğunu soran bir ifade takındı. Bright, elini kaldırdı ve dümdüz tuttuğu elini ileri doğru salladı. Gidecek miyiz, diye soruyordu. Baekhyun dudaklarını oynatarak bir kez daha sorarsa, eliyle boynunu kesiyormuş gibi yaptı. Bright, eliyle ağzını bir kez daha kapadı ve önüne döndü. "Kimseye güvenemiyorum artık." dedi fısıltıyla.

Çıkışta beraber alışveriş merkezine doğru gidiyorlardı ve Bright çok heyecanlıydı. Neredeyse uçacak gibi seke seke yürüyordu. "Çok heyecanlıyım, umarım beni unutmamıştır!" dedi Bright neşeyle. "Ben onu unutmadım!"

"Ne konuşmayı planlıyorsun?" dedi Baekhyun onu kolundan tutarak. "Biraz yavaş ol, bacaklarım kısa."

"Ne konuşacağımı bilmiyorum ki? Müzikçiye gitme sebebimiz bile yok. Sadece görmek istiyorum onu." dedi Bright. Baekhyun durdu ve arkadaşına baktı, arkadaşı da ona baktı. "Ne oldu?" diye sordu. "Yemek yemeye geldik." dedi Baekhyun. "Ama sen gelmişken bir selam vermek istedin. Nasıl fikir? Gitmek için bahanemiz yoksa çocuk işkillenebilir."

Outlander (ChanBaek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin