Bright, dediği gibi ertesi gün de müzik dükkanına yeni pena almak için gittiğinde Win'i orada bulamamıştı. Oradaki yaşlı amcaya Win'i sorduğunda, onun sadece üç gün orada çalıştığını öğrenmişti. Yaşlı amca onun moralini bozacak bir şey daha söylemişti. "Sen de mi onun için buraya gelenlerdensin?" demişti.
"Nasıl yani?"
"Kızlar sürekli buraya onu görmeye geliyor."
"Ah, hayır! Hayır. Ben de onun gibi Taylandlı'yım o yüzden merak etmiştim. Her gün memleketimizden biriyle tanışmıyoruz değil mi? Hehehehe..."
"Hmm, Taylandlı mıymış?"
"Evet."
"Sen nerelisin?"
"Tayland."
"Oh! Cidden mi? Her gün memleketinden birini bulamazsın sonuçta, haklısın tabii."
Bright, adama veda edip oradan gitti. Sonra da pena almayı unuttuğunu fark edip geri döndü ve geri döndüğünde adam onu çoktan unutmuştu bile.
Baekhyun'un evine geldiğinde hiçbir şey demeden surat asarak içeri girmiş, sonra da odasına gidip yüz üstü kendini onun yatağına atmıştı. "Ne oldu Bright?" diye sordu Baekhyun. Bright kafasını kaldırıp ona bakmış "Bilmiyorum." demişti. "Başka kızlar da Win'i görmek için müzikçiye gidiyormuş. Rakiplerim varmış yani!"
"Puahahah!" diye gülmüştü Baekhyun. "Çocukla daha dün tanıştın." Bright öfkeyle yatakta doğrulmuş ve burnundan soluyarak "Sen nereden bilebilirsin ki gerçek aşkı! Bana gülümsediği anda Eros bana oku saplamış olmalı, tam ortadan bir aşk vuruşu!"
"Umarım Eros'un bu atışı yaptığından haberi vardır." dedi Baekhyun. Bright aldığı penayı onun kafasına fırlatarak tam alnından vurdu. "İşte bu bir aşk vuruşu olabilir." dedi Baekhyun, acıyla alnını tutarak.
Hafta sonunu beraber ders çalışarak geçirdiler. Baekhyun, pazartesi sabahı hapşırarak uyandığında tuvalete girdi. Dişlerini fırçaladıktan sonra mutfağa girdiğinde annesi "Baekhyun." dedi. Baekhyun telaşla ona döndü. "Efendim?" dedi.
"Okul çıkışında teyzenlere uğrasana, sana bir şey verecek."
"Ya ama neden ben?" dedi Baekhyun, itiraz ederek. "Okulun onların evine yakın. Altı üstü gidip bir torba alacaksın, ben mi gideyim Baekhyun? Sürekli evde iş yapıyoru-"
"Anne, tamam anne." dedi Baekhyun. "Yemek yiyeceğim, lütfen kendi odanda trajik metinler yazar mısın?"
"Hep baban yüzünden bu haldesin." dedi annesi ve onun kafasına vurup gitti. Baekhyun kahvaltı yaptıktan sonra okula gitti. Bright'la sınava çalışmış olmalarına rağmen yine de zorlandılar ve bu yüzden sınavda Kyungsoo'dan kopya çektiler. Tıpkı tüm sınıf gibi. Do Kyungsoo, sınıfın en çalışkanı ve zekisiydi. "Tanrı zekası için boyunu eksik vermiş." derlerdi. Sonra da yumruk yediklerinde "Tanrı kuvveti için boyunu eksik vermiş." derlerdi. Okul çıkışlarında futbol oynuyor, bilgisayar oyunlarıyla vakit geçiriyor olsa bile yine de en yüksek notları alıyordu. "Kesinlikle bir cin. Ya da şeytanla anlaşması var." derdi bazıları. "Ayyy, şeytan kahyası olan veledin olduğu animeyi izledin mi?"
"Ay, o nedir?"
"Bak şimdi, bir çocuk var-" Muhabbetler her zaman buna benzerdi. O sınavda da Kyungsoo, hiç itiraz etmeden kopya vermişti ve bu onun gibi biri için ilginç bir özellikti. Normalde onun gibi bir öğrencinin kesinlikle kopya vermeyi reddetmesi gerekirken Kyungsoo adı seslenildiği anda cevapları söylüyordu. Ayrıca sınıf başkanıydı da. Belki de sınıf onun sayesinde bu kadar uyum içindeydi ve de anlaşabiliyordu. "Büyücü olduğuna eminim, bir gün kanıtlayacağım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Outlander (ChanBaek)
FanfictionBaekhyun ve Bright pek parlak olmayan, hobilerini derslere tercih eden iki sıkı dost. Okuldan sonra genellikle diğer arkadaşları ile futbol oynar veya Youtube kanalları için şarkı videosu çekerlerdi. Bir gün tanımadıkları biri onların futbol oyununa...