Baslangıc.

772 32 7
                                    

Eski sokağa baktım, apartmanların boyaları dökülmeye başlamış ve soluklaşmıştı. Trafik ışıklarından tutun da tabelalara kadar. Buradaki herşey soluk ve ıssızdı. Tıpkı benim gibi. Yavaş adımlarla sokağı geçip eve vardim. Burayı ne kadar sevmesem de gidecek başka yerimin olmaması gerçeği beni buraya gelmeye zorluyordu. Apartmanın kapısını açıp merdivenleri hızlıca çıktım. Burası diğerlerine göre garip bir apartmandı. Ama içindeki insanlar apartmandan bin kat daha garipti diyebilirim. Çoğu tek başına yaşıyordu ve sürekli yeni insanlar gelip giderdi. Bu açıdan burayı daha çok bir otele benzetiyordum. Sonunda en üst kata çıktım ve iceri girmeden önce kapıyı dinlemeye başladım. Bu benim icin bir tür alışkanlıktı. İçeriden yine kavga sesleri geliyordu. Derin bir nefes aldım ve arkamı dönüp merdivenleri geri aynı hızda inmeye başladım. Bu gün biraz huzur bulmaya ihtiyacım vardı. Gri sokakları hızla ilerleyerek geçtim ve şehir merkezine doğru ilerlemeye başladım. Gittikçe etraftaki insan sayısı ve bununla beraber ara sıra saçlarıma garip bir bakış atanların sayısı da artıyordu. Birkaç gün önce saçlarımı koyu pembeye boyamıştım. Parlak ve canlı bir pembe. İnsanlar bazı şeyleri sırf farklı olduğu icin yadırgıyordu, bir seyin farklı olması kötü yada utanılacak bir şey değildi. Hep böyle düşünmüşümdür. Galiba bu yüzden şu an olduğum yerdeydim. Gidecek hiç arkadaşım yok ve liseyi bıraktım. Ailemin yüz karası olmama üzülmüyorum, aksine daha mutlu gibiyim. Tüm gün sokaklarda serseri gibi dolaşmak beni özgür hissetiriyordu. Yürümemi hızlandırdım ve siyah ceketimin kapüşonunu kafama geçirdim. Karşıma çıkan ilk markete girdim, burası küçük bir yerdi. Sprey boyaların olduğu rafa doğru yavaşça ilerledim. Etrafta hiç kamera yoktu, aklı olan kim Amerika gibi bir yerde dükkanına kamera taktırmazdı ? Raftan el çabukluğuyla iki şişe sprey boyayı ceketimin içine soktum. Ve dükkanı yine yavaş adımlarla terk ettim. Doğrusu vicdanım hiç umrumda değildi. Şehirin daha ıssız bölgelerine doğru yol aldım. Etraf yeterince boş olduğundan emin olduğumda boyaları çıkarıp, karşımdaki duvara şekiller çizmeye başladım. Şekiller harflere, harfler kelimelere dönmeye başladı. En sonunda eserimi bitirdim ve boyaları siyah deri sırt çantama koydum. Çevremdeki çoğu sanatçı farklı şekillerde duygularını ifade ediyordu. Bazıları şiir, hikaye yazarak, bazıları da resim çizerek. Ben de kendimi böyle ifade ediyordum sanırım. En azından yapmaktan nefret etmediğim sayılı şeylerdendi graffiti. Ne zaman bunalsam buraya gelip birkaç şey çizerdim. Yukarıdaki tepeye baktım, bir çocuk parkı görünüyordu. Kendimi nedensiz bir şekilde oraya doğru yürürken buldum. Sonunda parkın önünde durdum ve salıncaklarda sallanan birkaç çocuğa onları izlerken dedikodu eden ailelerini izledim.Garip bir şey fark ettim. Az da olsa gülümsüyordum. Galiba 'Çevrenizdekilerin mutlu olması sizi de mutlu eder' ve benzeri saçma laflar ara sıra doğru çıkabiliyordu. Yada aklıma ablam geldiği için de olabilirdi biraz. Diğerlerinin aksine beni hep kabul etmişti ve birlikte çok güzel zamanlar geçirmiştik. Ama zaman ve mesafeler insanları sonunda hep ayırıyordu. Düşüncelerimden ayrıldığımda parktaki bazı yetişkinlerin bana kınar bir şekilde baktıklarını fark ettim. Bazıları saçlarımı, bazıları piercing'imi ve siyah kıyafetlerimi konuşuyordu. Aslında kıyafetlerim aşırı sadeydi ama saçlarım ve takılarımla beni fazla punk gösteriyordu. Dedikoduya son verdiklerinde çocuklarını alıp farklı yönlere doğru ilerlediler. Park bomboştu ve sadece bana kalmıştı. Salıncaklardan birinin üsrüne oturdum ve manzarayı izlemeye başladım. Buradan tüm şehir ayaklarımın altında gibi gözüküyordu. Güneş binaların arkasında kaybolmaya başlıyor ve yerini hoş bir kızıllığa bırakıyordu. Cebimden bir sigara çıkardım. O lanet günün üstünden kaç yıl geçmişti ? 18... Tam 18 yıl önce bu gün dünyaya gelmiş ve annem bana "Vera" demişti. Sigarayı ağzıma götürdüm. Son 5 yıldır hiç çakmağa ihtiyacım olmamıştı. Sigaranın yandığını hayal ettim. Bir süre sonra sigaranın ucundan küçük dumanlar çıkmaya başladı. Derin bir nefes aldım. Zihin gücüyle ateşi kontrol edebiliyordum. İstediğim şeyi yakıp, zarar verebiliyordum. Bu pyrokineziydi. Ve benim yapmakta iyi olduğum tek şeydi. Gözlerimi kapadım. Ve dudaklarımdan boğuk bir mırıltı çıktı;

"Doğum günün kutlu olsun Vera Chimera."

...

Yazar notu : Bu yıllardan beri yazdığım ilk hikaye aslinda 2-3 ay önce kurgulayıp, başlamama rağmen tembelligimden bu gün, yani doğum günümde yayımlamak kadermiş. Yazım hataları vs. İcin kusura bakmayın. Telefondan yazıyorum ve elimden geldiğince dikkat etmeye çalışiyorum. Eğer hikayede bir eksik/hata olduğunu düşünüyorsanız, lütfen yorumlarda bana söyleyin. Yıllardır yazmıyorum, ve hatalarımı öğrenerek gelişeceğime inanıyorum. Eğer hikayemi sevdiyseniz, yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın ;) ;)

PyrokineticHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin