Üçüncü kıvılcım.

202 17 0
                                    

Alarmın tiz sesi kulaklarımda çınlıyordu. Git gide sinir bozucu bir hale gelmesine rağmen yataktan kalkmayı da düşünmüyordum. Sonra aklıma bu günü buluşmanın gelmesiyle yataktan zıplamam bir oldu. Ahşap masanın üzerindeki kırmızı saati alıp kapattım. 7.30. Acele etmeliydim, cünkü saat 9 civarı dünkü parka gidecektim. Bu gün biraz şık giyinebilirdim, sonucta böyle bir bulusma her gün başınıza gelmezdi, değil mi ? Üstüme bir seyler geçirip mutfağa doğru ilerledim. Masanın üstünde kahvaltım duruyordu, pankek ve tereyağ. Bir kaç dakika içerisinde tabağı silip süpürdüm ve hiç bir şey demeden evden çıkıp parka doğru koştum. Sabah koşuları beni formda tutan sayılı şeylerden biriydi. Parka vardığımda etrafta kimse yoktu, Bir sigara çıkardım yine pyrokinezi'm ile yaktım ve dudaklarımın arasına götürdüm. Ekim soğunun rüzgarlarının tadını çıkardım. Üstüme kısacık bir elbise ve kapşonlu almama lanet okudum. Benim gibi biri için bile dondurucuydu. Bir süre sonra Sara'yı gördüm. Beni gördüğünde koşarak yanıma geldi. Yanakları pembeleşmişti ve dudaklarında sıcak bir gülümseme vardı ;

-Günaydın, araba bizi biraz ileride bekliyor. Dedi, yüzündeki gülümsemeyi bozmadan.

-Araba mı ? Nereye gideceğiz ?

Elbetteki burada durup konusacak değildik ama bilmediğim yerlerde de kendimi güvende hissettiğim söylenemez. Ama yine de bunları umursamayıp gidecektim. Hayatı ikinci kez yaşamazsın, yani önüne çıkan her yeni şansı, olasılığı değerlendirmen gerekiyor sanırım.

Arabaya girene kadar Sara'ya sorular sormaya çalıştım. Çoğunu cevaplamadı ve bunları daha sonra konuşacağımızı söyledi. Araba oldukça lüks ve simsiyahtı. Ağzım açık bir şekilde Sara'ya sordum;

- Kimsin sen ?

- Şu an düşündüğünden çok farklı biri. Senin gibi biri. Sadece bizim gibi olan herkesin iyiliği için çalışan biri. O yüzden eğer kızmazsan senden bir şey isteyeceğim; Bu günlük bana güvenebilir misin ? Günün sonunda seni rahat bırakacağım, biliyorum bunu çok istiyorsun. Ama o zamana kadar bana güven, tamam mı ?

Bu şu ana kadar Sara'dan aldığım tek düzgün cevaptı. Sonuçta 'hayır' diyecek halim yoktu o yüzden kabul ettim ve siyah arabanın arka koltuğuna yerleştik. Arabayı süren adam 50'li yaşlarda aşırı zayıf biriydi. Ciddi biri gibi durmasına rağmen yüzünde samimi bir gülümse oluşmuştu. Arabayı çalıştırdı ve şehir'e doğru sürmeye başladı. Aklımda her saniye farklı bir soru beliriyordu, bu soruları kendim yanıtlıyor sonra neler olabileceğiyle ilgili senaryolar üretiyordum. Sonunda bu kadar paranoyaklığa son vermek istedim ve Sara'ya nereye gittiğimizi sordum. İlk önce bir kafeye gideceğimizi ve beni biriyle tanıştıracağını söyledi. Daha fazla soru sormadım. İçim sabırsızlıktan ölüyordu ama bu günün benim için bir süpriz olmasına karar verdim. Her zamanki gibi anı yaşayacaktım, en kötü ne olabilirdi ki ? Onca yıldan sonra başımın çağresine bakmayı öğrenmiştim. Araba oldukça güzel bir kafenin önünde durdu. Kafede Vintage havası vardi, eski masaları ve eşyaları restore edip yeniden kullanmışlardı. Sara arabadan inince, bende onu takip ettim. Kafenin içi daha eski görünümlüydü, tıpkı sevdiğim gibi. İnsanların eski zamanlardaki şeyleri koruması çok hoşuma giderdi. Tam karşımızda antika gibi duran bir asansör vardı. Doğrusu çalışıp, çalışmadığından emin değildim. İçine girsem çökecekmiş gibi bir havası vardı. Sara asansörün kapısını açıp, içeri girdi;

- Gelmeyecek misin ? diye sordu.

- Yok sağol, ölmek istemiyorum.

- Hadi ama, o kadar kötü değil bu. diye ısrar etti.

Asansöre bindim ve Sara 2'yi tuşladı.

Asansör bir süre sonra yukarı doğru hareket etti ve durdu. Sara kapıyı zorlayarak açtı ve dışarı çıktık. Bu katta aşağısı gibiydi ama tek farkı daha sade olmasıydı. Ancak buradaki insanlar çok daha azdı. Bir kaç tane sohbet eden yaşlı insan ve en kenardaki masada oturan bir genç vardı. Sara ile gencin yanına gittik. Simsiyah saçları ve buna eşlik eden renkli gözleriyle, beyaz teni garip bir uyum içindeydi. Kırmızı kareli gömleği dışında simsiyah giyinmişti. Bize döndü ve yüzünde garip bir gülümseme oluştu. Garip dememin nedeni bu gülümsenin arkasındaki duyguları anlayamamamdı. Hem sıcak, hem sinsi, hem de sahte ama iyi niyetli gibi duran bir gülümsemeydi bu...

——-

Y.Nmedya : Sara


PyrokineticHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin