3.BÖLÜM

115 47 18
                                    

Selamlar... uzun bir aradan sonra güzel bir bölümle geldim.

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.🖤

Bu bölüm sana ithaf edildi:@sirensel ^^

Keyifli okumalar. 💫

3.Bölüm

"Ee Ceren okulun ilk günü nasıl geçti kızım?"
Sevim teyze ve Levent amcayla iyi anlaşıyorduk. Levent amca tuhaf bir insan, soğuk, sürekli düşünceli hali var. Sevim teyze bu duruma şöyle diyor; "Kızım ben evlendiğimden beri Levent böyledir... hiç değişmedi." Galiba adamın yapısı öyle.
"İyiydi Sevim teyze. Normal ve güzel geçti."
Kötüydü Sevim teyze. Herkes gereksiz yere komikti(!) Rahat edemedim...
Sahte bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.
Akşam yemeği gayet sessiz sakin geçti.
Geçen hafta benim için ve oda için alışveriş yapmıştık. Ama henüz yerleştirememişitim. Odama çıkıp onları yerleştirmeye başladım.
Bir yandan da bugün olanları düşündüm. Aklımı dağıtmam gerekiyordu.
Aklıma gelen fikirle Sevim teyze ve Levent amcanın yanına gittim.
"Şey..." diyebildim ancak. Çekiniyordum.
"Söyle kızım çekinme." Dedi Sevim teyze sanki aklımdakini okumuş gibi.
"Ben biraz yürüyüşe çıkabilir miyim? Hava almam gerekte."
Sevim teyze Levent amcayla birkaç saniye göz göze geldikten sonra bana döndü.
"Tabi kızım ama evden fazla uzaklaşma ve gecikme olur mu?"
"Tamam, siz hiç merak etmeyin. Teşekkürler." Dedim gülümseyerek. Onlarda gülümsememe sıcak gülümsemeyle karşılık verdiler.
Odama çıkıp bana yeni alınan telefon ve kulaklığı alıp dışarı çıktım.
Kulaklığımı takıp rastgele bir şarkı açtım. Henüz 2-3 ev kadar geçmiştim ki gördüğüm şeyle şok oldum.
"Hadi ama..." diye söylendim kendi kendime.
Kerem'in ne işi varki burda? Göz göze geldiğimizde Kerem'in sırıtışını gördüm. Yanıma yaklaşmaya başladı.
"Yetimhaneden bu saatte çıkmana izin veriliyor mu?"
Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrıldı.
"Ya tabi ne demezsin!" Dedim alayla.
Birkaç dakika duraksadıktan sonra derin bir nefes aldı gökyüzüne bakarak.  Ellerini pantolonunun cebine soktu ve hafifçe eğilerek yüzünü yüz hizama getirdi.
"Neden böylesin?"
"Nasılım?" Dedim anlam veremeyerek.
"Böylesin işte... sertsin, alıngan değilsin, korkmuyorsun."
"17 sene kendi kendine yaşamayı öğrenseydin sende böyle olurdun...
Sertim çünkü hayat öğretti, alıngan değilim ama bu duygularım olmadığı anlamına gelmiyor, korkmuyorum çünkü zamanında yeterince korktum. Ama şimdi öyle değil. Düşe kalka öğretiyor hayat sana... şimdi anladın mı?"
Kafasını salladı.
"Sen neden böylesin?"
"Nasılım?" Dedi beni taklit ederek.
"Kırıcısın... karşındaki ne düşünür, hisseder düşünmüyorsun."
Omuz silikti.
"Sadece çok değer verdiklerimi düşünürüm Ceren."
Yüzümü buruşturarak baktım yüzüne.
"Senin hikayen ne? Yani anne baban?" Dedi beklemediğim bir anda.
"Neden merak ediyorsun? Hani sadece çok değer verdiklerini düşünürdün." Dedim tak kaşımı havaya kaldırarak.
"Doğru, banane ki!" dedi omuz silkerek. Bozulduğu belliydi ama aldırış etmedim. Biri size böyle davransa siz de aldırış etmezdiniz ama değil mi?
"Evet,sanane ki! Hem ne işin var burda?"
"Bilmem. Evim burda olduğu için olabilir mi?" Dedi. Sırıtarak.
"Hmm olabilir." Dedim gülümseyerek.
"Sen bu saatte ne yapıyorsun? Saat epey geç oldu." Dedi sol kolunda olan saate bakarak.
"Yürüyüşe çıktım. Ve hatta şimdi devam ediyorum. İyi geceler."
Yanından geçerken kolumu tuttu.
"Ne oldu?" Dedim merakla.
"Saat çok geç eve gitsene."
"Sanane!"
Neden bana karıştığı hakkında en ufak bir fikrim yok.
"Ceren?" Dedi sinirle.
"Kerem?" Dedim aynı ses tonuyla.
"Tamam Ceren git."
"Tamam Kerem gidiyorum zaten."
"Ceren?" Dedi tekrardan ama sesi bu sefer daha sakindi.
"Efendim?" Dedim bıkkınlıkla.
"Üşüyeceksin. Hava serinlemeye başladı." Cümlesini söylerken aynı zamanda da üzerindeki siyah ceketi çıkarıyordu. Arkama geçti ceketini yavaşça omuzlarıma bıraktı. Ceketi giyince ne kadar üşüdüğümü de anlamış oldum. Kocaman ceketin içinde kaybolmuş gibiydim.
"Yani... şey, teşekkür ederim Kerem." Dedim en sıcak gülümsemeyle.
Karşındakini düşünmeyen biri böyle bir şey yapınca şaşırmak normal tabi.
"Önemli değil... hasta olma yeter." Son kelimeleri resmen fısıltıyla söylemişti.
"İyi geceler." Dedim gülerek.
"İyi geceler." Dedi gülümseyerek.
Omzunu hafifçe teşekkür amaçlı sıkıp ilerlemeye başladım.
Yarım saattir yürüyorum, bilmediğim sokaklara defalarca girdim. Kerem'e inat eve gitmedim. Ama keşke gitseydim çünkü şu an cidden ürküyorum. Ne biçim yerler burası? Kimse yok. Doğru düzgün ışık bile yok.
Arkamdan gelen sesle irkildim. Arkamı döndüğümde kimseyi göremedim. Daha sonra biri seslendi!
"Şş gece gece  ne yapıyorsun burada?"
Sarhoş dengesiz bir adam. Kelimeleri zar zor bir araya getiriyor bir de bana bulaşmaya çalışıyor. Aptal!
"Sanane!" Sanırım hayattaki en güzel kelime bu; SANANE!
"GEL bir ya-yah-yanıma bakayım."
Heh, Sen dedin diye hemen gelirim bende ama(!)
"Bana bak! Git işine gece gece bela mısın sen?"
"Evet belayım ne yapacaksın?"
Gözlerimi devirdim. Galiba bildiğim birkaç taktiği uygulama vakti geldi. Yerde gözlerimi gezdirdim. Yumruk büyüklüğündeki taşı aldım ve hiç düşünmeden adamın kafasına attım. Kafasını tutup hafifçe sendeleyince kasıklarına dizimle vurdum. O acıyla kıvranırken koşmaya başladım. Arkama bile bakmadan koştum. Bağırdığını duydum.
"Görüşeceğiz seninle küçük hanım. Yüzün aklımda hiç merak etme."
Tabi yarın beni hatırlarsan görüşürüz. Pis sarhoş.
Arkama bakma gereği duydum. Koşarken arkama baktım. Diğer yöne ilerliyordu.
Bir yere çarptığımda duraksadım.
Yüzümü yukarı kaldırdığımda Kerem'in yüzüyle karşılaştım. Hafif gerilediğimde
alkışlamaya başladı.
"Ne oldu?" Dedim nefesimi düzene sokmaya çalışırken.
Arkamı tarafımı işaret etti. Arkama döndüğümde uzakta hâlâ ilerleyen sarhoş adamı gördüm.
"Sen ne yaptın Ona öyle?"
"Öyle gerekti. Yaptık bir şeyler." Dedim sırıtarak.
Kaşları havada, hayranlıkla baktı yüzüme.
"Seninle hep çarpışacak mıyız biz?"
"Bilmem ki!" Dedim ellerimi iki yana açıp bilmiyorum ifadesi takındım. Ama ceket o kadar uzundu ki ellerim bile gözükmüyordu. Ceketin kolları aşağı sarkıyordu ve bu durum beni ciddî olmaktan çok komik yapıyordu.
Kerem karşımda bu halime gülüyordu. Bende onun gülmesiyle beraber gülmeye başladım.
Bir müddet sonra aklıma gelen soruyu hızlıca Kerem'e sordum.
"Kerem?"
"'Hm?"
"Sen neden buradasın?"
Elini ensesine götürdü. Birkaç saniye sonra cevapladı.
"Şeyden."
"Neyden?"
"Markete gidiyordum." Bunu inanmayacağımı o da biliyordu ama şansını denedi işte.
"Kerem, market öbür tarafta. Birde bu saatte market açık değildir ki."
Düşündü, dudaklarını büzdü.
"Ya yürüyüşe geldim." Sesi hem sakin hem heyecanlı çıkmıştı.
"Ya tamam bir şey mi dedim?" Dedim alayla gülerek. Keremde sırıtmaya başladı.
Yürüyüşe çıkmışmış bende inandım!
Berber evlerimize doğru yürümeye başladık. Sonra vedalaşıp evlerimize girdik. Yüzümde ki aptal sırıtışla odama girdim. Üzerime pembe puantiyeli geceliğimi giyip hemen cam kenarında olan yatağıma uzandım.
Bugün olanları düşünmeye başladım.
Yalan!
Kerem'i düşünmeye başladım.
Ne kadar ilginç biri öyle.
Ilk gün bana söylediklerinden sonra özür dilemesi. Sonra ki karşılaşmamızda kimseyi önemsemediğini söylemesi ama sırf ben hasta olmayayım diye ceketini vermesi. Birini önemsemiyor madem ne diye özür dileyip ceketini veriyor?
Cidden ilginç biri ama sanırım, sanırım ben ondan...
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Kendime bile itiraf edemediğim şeyler olduğu kesin.
Ah! Her neyse... çok geçmeden kendimi rahat ve derin bir uykuya bıraktım.
"Ceren, hayatım gel bak hava çok güzel. Biraz dolaşalım."
"Geliyorum Kerem."
Keremle sahilde el ele yürüyorduk. Vakit harika geçiyordu.
Ne? Keremle sahilde el ele mi yürüyordum? Ne?
Aniden yerimden sıçradım.
Yanımda duran sudan birkaç yudum içtim.
Görüntümüz gözümün önünden gitmiyordu. Baya baya el eleydik. Parmaklarımız falan birbirine değiyordu yani.
Bu adrenalin bile yeterdi. Yatağın içinde bağdaş kurup camdan dışarıya kafamı çevirdim. Pek yıldız yoktu. Ya da vardı ben göremiyordum. Belki de görmek istemiyordum. Çünkü yıldızlar bana hep annemi hatırlatır. Birtek adının Yıldız olduğunu bildiğim annemi. Dolunay vardı. Sadece onu izledim. Düşündüm, hayal kurdum. Her şey güzel olacaktı hissediyordum. Binbir türlü sorular geliyordu aklıma. Ama bir tane sorunun cevabını çok merak ediyordum. Ve cevabı öğrenmenin tek yolu sormaktır. Yarın Kerem'e bu soruyu soracağım. Ne tür bir cevap vereceğini ya da Onun cevabından sonra hayatımda olacak değişiklikleri kestiremiyordum.
Biraz da vereceği cevaptan korkuyordum sanırım.
Ama dediğim gibi: öğrenmenin tek yolu sormaktır.

...

Tekrardan merhabalar. Uzun bir aradan sonra 3. Bölümle karşınızdayım. ^^

Size 1159 kelimelik bir bölüm bıraktım.

Sizce Ceren, Kerem'e ne soracak dersiniz?

Bölüm nasıldı?

Kendiniz İyi bakın. Mutlu kalın. Hoşçakalın...💫

YARIM KALAN HAYAT (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin