Umudunu, heyecanını, yaşama olan sevincini kaybetmiş, Onları annesiyle babasının mezarına gömmüştü küçük kız. Yıllardır böyle yaşıyordu, ne kadar kabullenemesede artık şapşal bir kız çocuğu değildi...
Yaz sonu evlerine, California'ya döndükten 3 yıl...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kalbim, atmayı unutana kadar bekleyeceğim seni.
Not: Bu Kitapta küfür, argo, şiddet ve 10 yaş altı her yerde allah sizi yakacak gibisinden cümleler kuran kitle için zaralı sahneler bulunacaktır.
Yıllar önce 'Merhaba' dediğimiz kişilere şimdi aynı hastanede 'Elveda' diyorduk. Nereden bilebilirdik ki Sabah günün nasıl geçeceği hakkında hayal kurmuşken, aynı günün akşamında hayallerimizi çürütecek birşey olacağını? Belkide onlardan bize kalan tek şey kalın camı bile aşacak derecede tiz bir ses olacaktı. Korktuğum başıma gelmişti, benim ince dalım kırılmıştı. Annem 22:03'de babam ise ondan 6 dakika sonra hayata gözlerini yummuş, burada onları bekleyen iki kişiyi bırakıp gitmişlerdi. Niye kimse gelmemişti, annemin yıllardır üstüne vazife olmamasına rağmen kiralarını ödediği teyzem? Babamın sorgusuz sualsiz her hafta borç para verdiği amcam? Ya da vasıfsız eniştemi herşeyden çok seven anannem? Hiçkimse yoktu. Sadece ara sıra yaylana yaylana geçen hemşireler, yanımızdaki camdan içeri giren yapraklar ve birbirine sarılmış ağlayan iki beden. Onlara doğduğumuz hastanede veda etmiştik. Artık macera peşinde koşan iki kardeş değildik. Kabul edemiyorduk ama, artık öksüz birer ikizdik.
Doktor ve üç hemşire ilk önce annemi sonra babamı üzerine örtülmüş beyaz bir çarşaf ile çıkartmıştı yoğun bakımdan. Aramızda hiçbir engel yoktu fakat ben hala onlara dokunamıyordum. Dokunsam ne olacaktı ki? Eskisi gibi annemin sevgi dolu ısısını hissedebilecek miydim? Babamın o pamuk gibi kahkahasını işitebilecek miydim?
Dipper her ne kadar beni teselli etmeye çalışsada, bedenine sarmış olduğum iki kolumu çektiğim anda güçsüzlükte yere yığılabilirdi. Birbirimizi asla bırakmayacaktık bundan sonra, asla. Uzaklaşıyorlardı, sedyeye öylece uzanmış cansız bedenleri bizden saniyeler geçtikçe uzaklaşıyordu. Koşmak istiyordum, koşup annne ve babamın ellerini tutmak istiyordum. Şefkat dolu gülümsemelerini görmek istiyordum, gücüm olsaydı eğer yapardım. Ellerini tutup doya doya öpmek istiyordum.
İki polis anne ve babamın ardından bize doğru gelmeye başladı. Bizde orada bulunan sandalyelere oturmuştuk. Karşımızda durdular ve konuştular.
"Bakın çocuklar, anne ve babanız için çok üzgünüz fakat olan oldu. Şimdi toparlanmanız ve kendinizi düşünmenizi rica ediyorum sizden. Kalabileceğiniz herhangi bir akrabanız var mı?"
Tam ağzımı açmış konuşacaktım ki dipper buna izin vermeden konuştu.
"hayır yok, olsa bile bizi istemezler. Bizi sevdikleri pek söylenemez."
"oh, peki. Sizin için en iyi yetimhaneleri araştıracağız"
Bu sefer ben lafa atladım, sesim gözyaşlarımın arasından zar zor çıksada konuşabilmiştim.