⚜I

1.5K 67 23
                                    

Merhaba. Yeni bir Jaehyun kurgusu ile geldim. Hikaye 2018 senesinde geçmekte.

Son bir şey daha, idol ve şirket hayatı hakkında çok bir bilgim olmadığı için çok da takılmayalım ayrıntılara.

Ne de olsa bir kurgu. Gerçek değil.

Bölümleri okuduğunuz müddetçe oy ve yorumlar ile destek sağlarsanız çok mutlu olurum. İyi okumalar dilerim.

 İyi okumalar dilerim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

En zor olan her zaman başlangıçlar olmuştur benim için. Yeni bir okula başlamak, yeni bir arkadaş çevresine girmeye başlamak, bir kitabı okumaya başlamak bile bazen o kadar zor gelir ki bir cümleyi oluşturan kelimelerin arasında sıkışıp kaldığımı bile fark edemezdim.

Bu sebeple hayatımın tam olarak hangi noktada kaymaya başladığını kestiremiyordum.

Yirmi yaşıma kadar Amerika'da yaşamış biri olarak annemin ani kararı üstüne daha önce hiç gitmediğim Kore'ye geri dönmüştük. Yeni bir başlangıçtı bu benim için ve muhtemelen en zor olanıydı da.

Dilini bile doğru düzgün konuşamadığım bu ülkede ne işim vardı ki? Ama işte, bir kez annem devreye girince onu kırmak kalbimi kırmaktan daha zor oluyordu.

Anneme aylar önce kanser teşhisi konmuştu. O ise -her ne kadar ben kabul etmek istemesem de- geriye kalan zamanını doğup büyüdüğü Seul'de geçirmek istemişti.

Şimdi ise iki ay önce geldiğim bu kalabalık şehirde bir şekilde yaşamaya çalışıyordum. Amerika'daki tüm düzenimizi bırakmıştık ve benim deyimimle yeni bir başlangıç yapmıştık.

Itaewon'da her saat kalabalık bir kafede garsonluk yaparak geçimimizi sağlamaya çalışıyordum. Günün on sekiz saati bir robot gibi her şeye yetişmeye çalışırken bir süre sonra bedenimin hissizleşmesiyle kurşun geçirmez olmuştum.

Babam ben on bir yaşımdayken talihsiz bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti. O zamanlar gittiğim dans kursundan kaydımı aldırmak zorunda kalmıştım; çünkü annem babam gittikten sonra gecesini gündüzüne katarak benim için çabalıyordu. Ona daha fazla yük olmamak için bir yerlerden başlamak gerekiyordu.

Hayatımın geri kalanı da şimdi olduğu gibi yoğundu. Liseden beri birçok işte çalışmış en sonunda da derslerime vakit bulamayarak okuldan çuvallamıştım. Yaşıtlarım üniversitede gelecekleri için çabalarken ben ise belirsiz bir gelecek için savaşıyordum.

Günün sonlarına doğru kalabalık bir gruba servis açmıştım. Artık ayak tabanlardan mutfak ile masalar arasında gidip gelmekten ateş çıkacaktı. Yorgunluktan gözlerime adeta kirpiklerim batıyordu her kapatışımda.

Eve gider gitmez sıcak bir duşun ardından yatağıma girip huzurlu bir uykunun hayalini kuruyordum.

Sabah siyah uzun saçlarımı tepemde bir topuz yapmıştım. Şimdi ise düzeltmeye hiç vaktim olmadığı için enseme kadar düşmüştü. Saç telleri enseme sürtünerek kaşındırdığında boynumu içeri doğru büktüm. Az önce gelen müşterilerin istedikleri sojuyu masalarına bıraktıktan sonra afiyet olsun diyerek gidecektim ama aniden duyduğum ses ile adımlarım duraksadı.

"Aman Tanrım." dedi hayret dolu bir sesle gözlüklü kırklarında olan bir adam. Takım elbise giyinmişti. Ekose desenli ceketini sandalyenin arkasına asmıştı ve beyaz gömleğinin kollarına dirseklerine kadar sıyırmıştı. Masada onun dışında üç kişi daha vardı. Gözlüklünün yanında ondan daha genç duran başka bir adam otururken karşılarında biri kırmızı renkli diğeri hafif açılmış tutuncu renkli mullet saçlı genç adamlardı.

Kore'ye geldiğimden beri geçen bu iki ayda öğrendiğim en temel bilgilerden biri herkesin saçları böyle tuhaf renklere boyattığıydı. Moda anlayışları Amerika'dakilere göre daha farklıydı ama Itaewon gibi bir yerde buna şaşırmak çok saçmaydı. Kore nüfusunun yarısından çoğunu ya idoller oluşturuyordu ya da idol olmak için çalışan stajyerler.

Daha önce hiç idol şarkıları dinlememiştim. Ben en son şarkı dinleme işini Rihanna'nın son albümünde bırakmıştım. Yeni şarkı çıkarıncaya kadar da beni tatmin edecek başka şarkı bulur muydum emin değildim.

"Bir şey mi oldu?" diye sordum kaşlarımı kaldırıp hayalet görmüş gibi bakan gözlüklüye. Diğerleri de böyle bir çıkış beklemediği için bakışları ikimiz arasında dolanıyordu. Müşteriler hesabı ödememek için arada yemekten saç çıktığına dair ufak numaralar yapıyorlardı. Eğer böyle bir şey yapmaya kalkarsa az önce afiyetle yediği güveci kafasından aşağı dökerdim. Tabii sonra da suratsız patronumuzdan azar işiterek kovulurdum. Bu yüzden sakin davranmalıydım.

"İşte bu." dedi kendi kendine gözlerini büyüterek. Telaşlı bir şekilde ceketine uzanıp cebinden bir kartvizit çıkarıp bana uzattı. "Tam olarak aradığım yüz. Gökte ararken yerde buldum." Kartviziti almam için havada salladı.

Anlamsız bakışlar atarak uzattığı kartı aldım ve üstünde yazan bilgilere baktım. Sağ üst köşede SM harfleri vardı.

"Neyi buldunuz?" dedim.

"Ben bir yapımcıyım. Programıma katılacak yeni yüzler arıyordum ve şuna da bakın tam olarak istediğim yüz." Ayağa kalkıp diğerlerine baktı. "Şu bakışlar, şu duruş. Grupta eksik olan o girlcrush ruhu sende var."

"Ne?" dedim kaşlarımı çatıp.

"SM şirketi daha önce duymuşsundur. Yeni bir stajyere ihtiyacımız var ve sen de aradığım her şey var gibi. Yarın şirket binasına gelirsen ayrıntıları konuşuruz. Bana ulaşabileceğin tüm bilgiler kartvizitte yazıyor. Bu teklifi kesinlikle geri çevirme." Adam hızlı hızlı hiç nefes almadan konuşmuştu. Diğerleri onun bu haline alışık olmalı ki tepkisizce kendi işleriyle ilgileniyorlardı.

Stajyer olmak mı? Kaşlarım ilgili bir şekilde kalktı.

"Kabul edersem para alacak mıyım?" diye sordum aklıma gelen ilk soruyu.

Kartta yazan adına göre Kim SeokMin bu soruyu beklemiyor olacak ki önce şaşırdı sonra da büyük bir kahkaha attı. Hata diğerleri de komik bir şey söylemişim gibi gülmüştü. Ne? Hayatımı bir şekilde devam ettirip annemin en iyi şekilde tedavi olması için paraya ihtiyacım vardı ve bu barda da günümün on sekiz saatini iki üç won için harcıyordum. İşin asıl komik kısmı bu kadar ter dökmeme rağmen kazandığım parayla ay sonunu bile göremiyor olmamdı.

Daha geçen hafta patrondan biraz zam istediğimde beni işten kovmakla tehdit etmişti ve ben de süt dökmüş kedi misali işime kaldığım yerden devam etmiştim. Eğer maaşımdan daha fazla kazanacaksam stajyer olma fikri oldukça cazip görünüyordu.

"Tabii kazanacaksın." dedi adam gülüşünün ardından. "Bu barda kazandığının daha fazlasını hatta. Tek yapman gereken yarın şirkete gelmen."

İşte şimdi benimle aynı dilden konuşuyordu. Sanırım yeni bir şeylere başlamak çok da kötü olmazdı.

...

-Raen

Dance of the DamnedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin