Sinem'den
Ben küçükken annem bize hep masal okurdu. Sonu gelmeyen kötüler ve iyilerin savaşını. O zamanlar en sevdiğim masal Kırmızı Başlıklı Kız'dı. Çünkü kurt nineyi yediğinde her şeyin sonu gibi olduğunu sanardım. Masalın sonuna gelmişim gibi ama birden avcı gelir ve nineyi kurtarmak için kurtun karnını keser ve herkes çok mutlu olurdu. Keşke şimdi de böyle olsaydı, biri gelseydi ve her şeyi düzene soksaydı. Fakat öyle bir şey olamayacaktı ve bunun olmamasının üzerine işleri bu masalın karakterleri daha da kötüye sokacaktı. 1 dakika önce kalbimin dile getirdiği şeyi Burak'ın yüzüne vurmuştum. Hiç düşünmemiştim böyle bir şey diyeceğimi. Tamam doğru Cenk benim için hep en özeli kalacak, hayatıma kim girerse girsin ona benzeteceğim mesela. İlkler hep öyle olmaz mı zaten? Kim gelirse gelsin, ne kadar seversen sev hep onu aramaz mısın? Ona karşı bir şey hissetmiyordum ama ondan vazgeçemiyordum. Derler ya, göz görmeyince gönül katlanır derler, çok haklılar göz görmeyince gönül de katlanıyor. Fakat onu tekrar gördüğünüzde işler başa sarıyor. Duygular sarmasa bile kalbiniz onu istiyor.
Burak ile tam 5 dakikadır ayrı koltuklarda farklı yerlere bakıyoruz. Gitmek istiyordum burdan. Hatta daha fazlasını yerine getirerek yerin dibine girmek istiyorum. En sonunda o dayanamayarak konuşma başlatmaya çalıştı.
-Olabilir yani Sinem bunun için sana kapris yapmayacağım. Ben seni hep hesapsız seveceğim. Ayrıca ben seni beni sevmen için sevmiyorum ki.
Bunun üzerine söyleyebilecek bir şeyim yoktu. Ayrıca o anlık söylemiştim fakat bunu ona söylemeyecektim. Bu aralar böyle bilmesi lazımdı belki de.
"Beni sorgusuz sualsiz sevdiğin için teşekkür ederim mi demem lazım?" ortam biraz daha yumuşasın diye söylemiştim beni. Zaten o da anlayıp kahkaha attı. Bunun üzerine çok kötü bir fikir ortaya attı.
- Senle kanka olalım mı?
- Olur kanka.
- Tamam kankaların en aşkısı.
- Cıvıma kanka!
- Bu iş çok saçma ama belki duygularımı yönlendirebilirim. Yanii kanka olarak sevebilirim belki de seni. Sonuçta sana tam anlamıyla aşık değilim.Ne yani bunca zaman beni mi kandırmıştı sana aşığım diye?! Pek inanmış değildim ama olsun yanii insan böyle de kandırılmaz be kardeşim. Neyse sadece bu saçma olaya bu sıralar devam edecektim. Sonuçta Burak'ı seviyordum ve onu Cenk'ten sakınıyordum. Umarım işe yarardı. Yoksa işler daha boka sarar ve bu olayın içinden çıkamazdım.
Yine sessizlik oldu. Ben de eve gitmek için ayaklandım. Burak da benimle birlikte ayaklandı. Sanırım beni geçirecekti. Arkamdan beni takip ederken bir anda arkamdan sarıldı. "Ya ben kimi kandırıyorum Sinem? Ne kankası ne arkadaşı sıçarım böyle işin içine ya! Sana köpek gibi aşığım işte. Yapamayacağım ben böyle." bi anda beni kendine çevirdi. Ne olduğumu şaşırmıştım bi an. Ve gözlerimin içine bakarak konuşmaya devam etti.
"Sinem şimdi bi karar vermeni istiyorum. Ya bugün benimle sevgili olursun ya da daha bizden hiçbir şey olmaz. Bunu sadece 1 kere soracağım. Farkındayım az önce bana sana aşık olmayacağım dedin ama ben buna inanmıyorum. Sinem beni seviyor musun? Ya da sevmeyi siktir et benden az bile olsa hala hoşlanıyor musun?"
Cevap vermem için gözlerimin içine mutlu bir şekilde bakıyordu. Cevabı olumlu vereceğimi düşünüyordu sanırım. Aslında cevap belliydi, ondan çok hoşlanıyordum ama ona olumsuz bir cevap vermek zorundaydım. Kendimden bu cevabı vereceğim için nefret ettim. Lakin vermek zorundaydım. Bu onu korumak içindi. Ellerimi yanaklarına doğru götürdüm ve ona fısıldadım.
"Üzgünüm Burak, çok üzgünüm."
Hemen ellerimi geri çekip koşar adımlarla dışarı attım kendimi. 2 sokak kadar koşup kendimi eski komplekste buldum.
Cenk ile önceden hep buraya gelirdik. İçeri girdiğimde basket sahasının dolu olduğunu gördüm. Şu an sadece basketbol oynamak istiyordum. Sahada sadece bir kişi vardı. Komplekse bakan bankaların yanında da tekerlekli sandalyede bi kız çocuğu vardı. En fazla 10 yaşında görünüyordu. El çırparak, "Hadi abicim o maçta onlara gününü göstereceksin" diye bağırıyordu. İçgüdüsel olarak kızın yanına gittim ve yanındaki bankı göstererek, "Oturabilir miyim?" diye sordum. Kız önce ne oluyor diye baktı ve sonra yalnızca gülümseyerek kafasını salladı. Kızın yanına oturunca basketbol oynayan çocuk, sanırım o küçük kızın abisi, bize doğru gelmeye başladı. Topu kucağına alıp gayet büyük denebilecek adımlarla yanımıza geldi. Çocuk doğrudan bana bakıyordu. Önce 'hayırdır' anlamında gayet sert bi şekilde kafasını salladı,sonra "Tanışıyor muyuz?" dedi. Sesi çok tok çıkmıştı. Hayır anlamıda kafamı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİZİM
Teen FictionGENÇLERİN BİRLİKTE OLAN MACERALARI VE KARMAKARIŞIK OLAN İLİŞKİ DURUMLARININ HİKAYESİ... Birlikte büyüyen Sinan ve Sinem, bir yandan Sinan'ın çocukluk aşkı Rüya ve Rüya'nın kuzeni Burak... Sinem ne kadar kendini korumak istese de Burak'tan uzak...