Bazı şeyler yaşandı ve bitti ama bunu ispatlamak için bir delilim bile yok en acısı da bu değil mi? Rüya mıydı gerçek miydi olanlar ben bile ayırt edemezken söylesene hangi mevsimde geçtin gönlümden...
🌿🌿
Eve varmıştım tek farksa içimdeki kocaman bir boşluktu. Ama asıl ofise yarın nasıl gidecektim işte onu bilmiyordum. Sabah olmasın ve bu bir rüya olsun istiyordum. Baran arayıp evine sağ salim ulaştığını haber vermişti. Onun adına sevinmiştim. Bende kalbimdeki hüzünle birlikte uyuyakalmıştım.
Sabah ofise gittiğimde koltuğun üzerinde Baran'ınkine benzeyen bir sıcak su torbası, mutfakta ise ofisten gidene kadar kullanmak için aldığı kupası ve su ısıtmak için ödünç aldığı kettle duruyordu. O kupayı da saklamak için eve götürmüştüm.
Tüm bu eşyaları görünce ayrılığı çok koymuştu be! İşte kesin olarak gittiğinin kanıtıydı bunlar. Şimdi gözyaşlarım kendilerini serbest bırakabilirlerdi artık.
Ben istemesem de, durdurmaya çalışsam da durmak istemiyorlardı. Yanaklarımdan aşağıya doğru hiç arkası kesilmeden akmaya başlamıştı. Belli bir süre sonra hıçkırıklar da gözyaşlarıma eşlik etti. Hatırladığım tek şey sıcak su torbasına sarılmış öylece saatlerce oturup kalmışım. Süzülen gözyaşlarım yanaklarımda kurumuş, gözlerimse öylece boşlukta takılı kalmıştı.
Artık birlikte kahvaltı yapmaya kimse gelmeyecekti. Birlikte içtiğimiz kola kapaklarını biriktiremeyecektim. Sürekli üşüyüp duran ve "Üşüdüm sobaya odun atsana!" diyen kimse de olmayacaktı. Önünden geçerken bacağıma çelme takan da olmayacaktı. Ona söylediğim tuhaf kelimeleri telaffuz etmeye çalışırken ortaya çıkan komik anlarımızda olmayacaktı. Bilgisayardan müzik açıp "Bu şarkı benden sana gelsin." diyebileceğim kimsede olmayacaktı. Ona ballı su yaptığımda "Sen bal mısın? “diye soran biriside olmayacaktı. Kısacası Baran'da olmayacaktı. O yoksa Efsun hep eksik kalacaktı.
Onu hatırlatacak ne çok şey biriktirmişim kendime farkında olmadan. Bunları hiçbir zaman ona anlatmadım. Bilmesine de gerek yok zaten. Üç beş acının lafımı olur aramızda. Birkaç gün ruh gibi gezdiğimi hatırlıyorum. Baran ile ara ara konuşuyorduk ama bu elbette ki yeterli gelmiyordu. Nedense biraz aramızda soğukluk olduğunu hissediyordum. Aradan üç gün geçmişti ve doğum günü gelmişti. İlk olarak kısa bir mesajla kutlamak istesem de daha sonra içimden gelen kelimelerle uzunca bir mesaj yazmıştım.
Mesaj: Hata yapmaktan korkma aksine yaptıklarından ders almayı bil ki tekrar aynı hatayı yapma
Hayatı güzel yaşa çünkü en çok sana sen lazımsın.
Gelip geçici şeyler için kendini fazla hırpalama ne de olsa her şey olacağına varacak.
Hiçbir zaman keşke deme hep iyi ki de.
Küçük şeylerle mutlu olmayı bil aşkı da huzuru da kalbinde ara.
Derin derin nefes almayı unutma dertlerini içinde tutma.
Tutma ki hayat sana zor gelmesin
İçin sıkıldığında, daraldığında, korktuğunda gökyüzüne çevir başını gündüz bulutları gece yıldızları seyret onlar sana doğru yolu gösterecektir.
Her şeyin üstesinden gelebilecek o güç var sende, düştüğün de ayağa kalkmayı bil unutma yere düştüğünde değil ayağa kalkamadığında kaybedersin.
Evet şimdi bugün yeniden doğduğunu düşün bu dünyaya yeniden geldin her şeye yeni bir başlangıç yap kötü olan her şeyi hayatından çıkar. Allah'ın bugün sana yeni bir ömür verdiğini düşün belki tekrar dünya ya gelmeye imkânımız yok ama dünyadayken yapamadıklarımızı yapabilme imkânımız var.
Hiçbir şey için geç kalınmış sayılmaz.
O yüzden her şeyin en iyisini yap unutma en değerli olan sensin, kimsenin seni üzmesine asla ama asla izin verme.
Yüzünden gülüşlerini eksik etme daha çok sev, daha çok mutlu ol, daha çok sen ol ve hep aşkla kal...
Gülüşü güzel kitap kokulu adam iyi ki doğdun iyi ki varsın.
Kendine iyi bak sana bi'şey olmasın...
Mesajıma o ise "Sende iyi ki varsın. Güzel kalpli kadın. “diyerek karşılık vermişti. Evet hepsi buydu işte ne olmasını bekliyordum ki zaten. O gün için aramızda geçen konuşma bu kadardı. Yoğun bir hayatı vardı. Oradaki işlerini yarım bıraktığı için onların peşinden koşuyordur düşüncesindeydim.
Ama bir insan iki eli kanda da olsa seviyorum dediği kadının bir saniye dahi olsa sesini duymak istemez miydi. O istemiyordu demek ki ya da benden daha önemli işleri vardı. Ben yokluğu ile avunmaya çalışırken o ne ile meşguldü acaba?
Günler geçiyordu çoktan Baran gideli 1 ay olmuştu bile. Benim için ise sanki bir asır olmuş gibiydi. Aramızdaki tek tük olan konuşmalarda bitmişti artık. Baran beni ne arıyor ne de soruyordu. Onu her ne kadar çok sevsem de gururumu görmezden gelemezdim. Beni arayıp sormayan birisini ben de asla aramazdım. Aşkımdan ölsem bile.
Hani bir söz var ya "Bekle dedi gitti ben beklemedim o da gelmedi. Ölüm gibi bi'şey oldu ama kimse ölmedi." diye durumum tamda buydu.
Evet onu özlüyordum hem de çok. Kızgın mıydım ona hem de nasıl. Ama tekrar şu kapıdan içeriye girmesi için neler vermezdim ki. Şimdilerde ise girse de olur girmese de. Ne güzel demiş şair: "Yıkıldı yolunu bekleyen şehir, şimdi gelsen de bir gelmesen de bir."
Gözüm hep yollardaydı her geçen arabayı acaba onun arabası mı diye gözlemekten yorgun düşüyordum. Herkesi ona benzetiyordum. Ama kimse o gibi bakmıyor, o gibi kokmuyordu.
Herkesi sana benzetme hastalığına yakalandım gelsen sen bile ayırt edemezsin bendeki seni...
Günler aylar geçiyordu ama ondan hiçbir ses yoktu onu düşünmediğim tek bir saniye bile olmuyordu. Beynimin içine öyle bir yerleşmişti ki çıkarmak istedikçe daha da çok kazanıyordu. O zamanlar konuşuyor olsaydık şunu demek isterdim ona.
Seni düşünürken çok yemek yakmışlığım çok fazlaca çorba taşırmışlığım var bil istedim...
Ama bunları diyemediğim için bende oturup yazmayı tercih ettim.
Gelme artık, eskisi gibi üşümüyor ellerim. İhtiyacım kalmadı ellerine. Kalbime bıraktı soğukluğunu sadece. Şimdi gelsen onu da ısıtabilir misin eskisi gibi bilmem. Üşümek senin yanında güzelmiş. Belki de sen ısıttığın için sevdim bu ayazları.
Bakıyorum da insanlar nasılda süslü cümlelerle anlatmış aşkını benim sana söyleyebileceğim tek bir süslü cümlem bile yok. Ben olayım sen ol yeter bana gerisini anlatmaya gerek yok. Ben seni yalın halinle sevdim süssüz püssüz. Her halinle sevdim ben seni ve her halde sevdim ben seni. Ama sen heralde sevdin beni. Bunu bilemedim ve hiçbir zamanda bilemeyecek gibiyim.
Bazı zamanlar birden içime kötü bir his gelip oturuyordu. Kalbim sıkışıyor, ruhum daralıyordu. Hissediyordum Baran bir şeylere üzülüyordu. Canı sıkılıyordu bunları hissedebiliyordum ama arayıp soramamak o kadar beter bir durumdu ki.
Ruh eşleri bunu hissedermiş. Bende hep Baran'ın benim ruh eşim olduğunu hissetmiştim. Bunu ona hep söylemek istedim ama sonradan vazgeçtim. Beni düşünmeyen, umurunda olmayan bir adam için onun hakkındaki hislerimi pek de umursayacağını sanmıyordum.
O zamanlarda ona söyleyemediğimde hep bir şeyler yazmışım kıyıya köşeye bu da onlardan bir tanesi işte;
Şuan o kadar ihtiyacım var ki sana, boynuna sarılmaya. Sanki sımsıkı sarılsam bütün acılarım dinecekmiş gibi. Tekrar bakabilmek gözlerine umuda açılan bir pencere gibi. Bir gelsen bana, gülsen inan bütün yaralarım kapanacak. Allah'ım bu nasıl bir acı. Sanki kalbimin içinde dinamit patlatmışlar gibi hem paramparça hem yanıyor. Ne konuşmak geliyor içimden ne de insanlarla uğraşmak. Seninle birlikteyken nasıl geçtiğini anlamadığım bu zamana ne oldu niye hiç ilerlemiyor. Oda mı küstü bana oda mı senin tarafında. Hayal kurmaya korktum hep bunu sen hiç bilmedin. Belki de bir geleceğimiz hiç olmayacak seninle. Yine de seninle büyüdüğümü olgunlaştığını fark ettim. Ama senin yanında hep çocuktum ben. Hep öyle kalmama izin vermedin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Sevdiğini Söylemesi Başka Şey Gerçekten Sevmesi Başka (TAMAMLANDI)
Teen FictionSıradan insanların sıradan hayatları olur sanırdım. Ama herkesin hayatı kendi içinde bir sır barındırırmış ve çekilen hiç bir acıda sıradan olmazmış. Kalp kırıkları da cam kırıkları gibi batar nefes alamaz duruma getirirmiş. Bunu seni sevdiğimde anl...