Avcı

114 1 2
                                    

"Şimdi sakin ol ve sadece açlığını giderecek kadar kanını iç, sonra onu bırak. Anlaşıldı mı?" Karşısında kaçmaması ve korkmaması için etki altına alınmış kıza saldırmaya hazır görünen İpek ona saldırmak için beklemek çok zormuşçasına dişlerini sıkarak "Anlaşıldı." dedi. Bu sözüne pek güvenmiyordum ama bir yerden başlamak lazımdı.

İpek yıllarca beklediği an gelmiş gibi avına saldırdı. Ama bırakmadı. Eğer o kızı öldürürse hayatının en büyük vicdan azabını yaşayacağını bildiğinden onun kızı öldürmesine izin vermemeliydim. Hemen gittim ve İpek'i geri çektim. Bana kaşlarını çattı ve "Önümden çekil." dedi. Hah ben de tam bunu yapmayı düşünüyordum zaten.

Gözlerine baktım ve "Bu kadar yeter. Şimdi git ve bana bir atkı bul" diyerek etki altına aldım. Vampir olmak güzeldi -yani insanların kanını içmek dışında-. İpek güçlerini alışmış bir şekilde hızlıca koşup elinde siyah-beyaz bir atkıyla geldi. Kızın gözlerine bakarak "Boynundaki yarayı kimseye gösterme, burada yaşanan her şeyi unut." diyerek etki altına aldım. 

Kız arkasını döndü ve yürümeye başladı. Ben de olay yüzünden şaşkınlığını hala üzerinden atamamış olan İpek'e döndüm. Ben ne diyeceğimi düşünürken o ağzını açtı ve "Üzgünüm. Çok üzgünüm. Kontrolümü kaybettim. Neredeyse kızı öldürüyordum çok özür dilerim..." Onu öperek susturmak ne güzel olurdu fakat yapamazdım, o ise konuşmaya devam ediyordu: "Ben vampir olmamalıydım, ya sen olmasaydın..." Cümlesini tamamlamadı, sustu ve ağlamaya başladı. Neden bilmiyorum ama vampir olduğumdan beri benim de duygularım yoğunlaşmıştı.

Ona yaklaşıp, sarıldım. Ona sarılmak bile bana tuhaf hissettiriyordu. Ona sonucu hatırlatmak istercesine "Ama öldürmedin ve ben hep yanında olacağım." dedim. Kollarını bana daha sıkıca sardı. Hiçbir şey demedi. Ben ise o anın güzelliğinin tadını çıkarak onu sarmaya devam ettim. 

Onun bir insan avcısı olmasına izin vermemeliydim ama yarın uyandığımda gazetelerin manşetinde "ADANA'DA KİMLİĞİ BELİRSİZ ÜÇ KİŞİNİN KANI EMİLMİŞ CESEDİNE ULAŞILDI" göremeyeğim de kesin değildi, en azından yarına kadar yanımda olmalıydı.

***

İpek bu gece yanımda kalmayı kabul etti. Şimdi tüm aile bireylerini İpek ile ilgili etkilemem gerekiyordu. Ailem benim bir kız arkadaşımın bu geceyi bizim evde geçirmesini pek kabul edeceğini sanmıyordum. Önce anneme yöneldim ve "İpek bu geceyi bizimle geçirecek, onunla ve benle ilgili hiçbir şüphen olmayacak, ona kızınmış gibi davranacaksın ve yarın bu geceyi unutmuş olacaksın." dedim. Sonra abime yöneldim. Annemi etki altına alırken beni izleyip biraz şaşırdığı yüzünden belli oluyordu. Gözlerine baktım ve aynı emirleri ona da verdim: "İpek bu geceyi bizimle geçirecek, onunla ve benle ilgili hiçbir şüphen olmayacak, sanki kardeşinmiş gibi davranacaksın ve yarın bu geceyi unutmuş olacaksın." Ve sadece babam kalmıştı. Etki altına almak da çok sıkıcı ya. Her ne kadar vampir olsam da bazı duygularım hala yerinde. Hala üşengecim. 

Odaya girdiğimde babam koluna bakıyordu. Biraz dikkatli bakınca hafif kanadığını fark ettim. Kan. Kendimi kontrol etmem gerekiyordu. Sakin olmam gerekiyordu. Babamın kanını içecek değildim ya. Hem aç değildim. Kafamı kandan uzak durmak gerekiyordu. Okulu düşündüm. Bir vampirin okula gitmesi kadar saçma bir şey olamazdı. Bu arada adımlarımı atmaya çalışıyordum. Ve babamın yanına vardım. Nefes almamaya çalışarak gözlerine baktım ve "İpek bu geceyi bizimle geçirecek, onunla ve benle ilgili hiçbir şüphen olmayacak, sanki kızınmış gibi davranacaksın ve yarın bu geceyi unutmuş olacaksın." diyerek etki altına aldım. Sonra kapıya hızlı adımlarla yürüyüp, odama koştum. Kan kokusundan ne kadar uzak, o kadar iyi.

Odamın kapısını açtığımda İpek yatağımda yatıyordu. Yanındaki yatakta da abim yatıyordu. En sağdaki koltuk boştu. Abimle ben bu odayı birlikte kullanıyorduk. En sağdaki koltuk da belki bir misafir gelirse diye duruyordu. Genelde misafir yatılı geldiğinde koltukta ben yatıyordum. Çünkü abim benden büyük. Ne saçma kural öyle. Benim bu evde çok hakkım yeniyor. Ama bir de son günlerde küçük bir gelişme var. Ben artık vampirim. Bu özelliklerimi sürekli kullanmak istemiyorum ama kullanmamak da çok saçma. Sanki vücudum benim vampirlikle bağımı güçlendirmek istiyor. Neyse ben yine de koltukta yatacağım. Ben bir vampirim ve bel ağrısı diye bir şey yok ama abimde var. 

İpek'in yanına gidip "Orası benim yatağım, fazla dağıtma" deyip yanına oturdum. İpek de doğrulup düzgünce oturdu. Ağzını kulağıma yaklaştırıp "Abini vampire dönüştürmeyi düşünüyor musun?" diye sordu. Bunu hiç düşünmemiştim. Vampire Brothers. O vampir olmamalıydı. Ona sürekli insanların kanını içme isteği olan bir özellik vermemeliydim. Ama onunla birlikte vampir olmak daha iyi olabilirdi. İpek'e dönüp "Bunu şu an düşünmek istemiyorum. Sadece bu geceyi düşünmek istiyorum." dedim. İpek abime bir baktı, sonra bana döndü ve "Bu senin kararın." dedi. Bunu çok düz söylemişti ve ne demek istediğini anlamamıştım. Belki de buna abimin karar vermesi gerek. Aslında ilk bakıldığında vampir olmak çok cazip geliyor ama sürekli insanları öldürme dürtüsü çok berbat bir şey.

Abim bizi yalnız bırakmak ister gibi odadan çıktı. Ben de abimin yatağına yattım. "Vampirlikle ilgili sorularını alayım." dedim. İpek sanki yüzyıllardır beklediği an gelmiş gibi konuşmaya başladı: "Vampirler niye kalbine tahta kazık saplanınca, kafası koparılınca veya yandığında ölüyor?" Ben hepsinin cevabını biliyordum. Sanki vampir olduğumda bunlar da kafama yazılmıştı. Sakin bir şekilde cevap verdim: "Biz -yani insanlar- topraktan geliyoruz. Topraktan bir kazık da kalbimize saplansa ölürüz. Ama toprak kalbimizi delemeyecek kadar güçsüz. Ağaç ise topraktan geliyor. Ağaçtan aldığın bir parça da kalbine saplanırsa ölürsün. Hepsi birbiri ile bağlantılı. Tahta ise ağaçtan geliyor. Eğer tahtaya uygun şekli verebilirsen o bizi öldürebilecek kadar güçlü olur. Ve o saplanırsa yine ölürsün. Yanmak bizim bütün organlarımızın işlevsiz olmasına neden olur. O yüzden o da olursa ölmüş oluruz. Kafa koparılınca zaten vücudumuzun beyinle bağlantısı kesildiği için ölürüz." Anlatırken kendimden korktuğumu hissettim. İpek'in yüzüne bakınca onda da aynı duyguların olduğunu gördüm. 

İpek kendini toparladıktan sonra kafasını tavana çevirip "Bu geceyi dışarıda geçirebilir miyiz?" diye sordu. Bana uyardı. Dışarıda ilgi çekici ve eğlenilecek çok şey var. "Peki, istediğin gibi olsun." dedim yarım bir gülümseme ile.

DNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin