[kurtulduk]•15

1.2K 130 59
                                    

Jungkook kapının çalınması ile uyanıp Jimin'i uyandırmadan yataktan kalkmıştı. Ev resmen soğuktan buz tutmuştu. İkisinin de hasta olacağına adı kadar emindi. Kapıya ulaştığında delikten bakıp kimin geldiğini öğrenmeye çalıştı.

Evin eşyalarını getirmesi için tuttuğu kamyoncuydu bu. Jungkook tamamen kapıyı açıp evin önündeki kamyonu süzdü.

"Dün geleceğinizi söylemiştiniz. Sizce de geç olmadı mı?"

Adam mahçupça başını eğip cevap vermek için kafasını tekrar kaldırdı.

"Yolları karıştırdık. Üzgünüz Bay Jeon. Hava karardığı için de rahatsız etmek istemedik."

Jungkook kafasını sallayıp çalışanların eşyaları içeri taşıması için kenara çekildi. Kaşlarını çatmıştı. Altında bir şey aramamak, şüphelenmemek istiyordu ama bu durumdayken mümkün değildi.

Aklına Jimin geldiğinde adamlar o odaya girmeden Jungkook girip Jimin'in başında durmuştu bile. Bu adamlardan gerçekten şüpheleniyordu.

Jimin'i bir kaç deneyişten sonra uyandırdı. Jimin ilk başta ne olduğunu anlamasa da yatakta doğrulup Jungkook'a baktığında kavrayabilmişti.

"Noldu Jungkook? Neden uyandırdın?"

Jungkook Jimin'in omuzlarından tutarak onu çekip ayağa kaldırdı. Jimin'i koruması gerektiğini biliyordu. Bu nedenle elinden geldiğince Jimin'in yanından ayrılmamalıydı.

"Ev eşyalarını diziyorlar. İki kişilik yatak getirecekleri için bu eski şeye pek de gerek kalmayacak. Bir hafta rahatça burada kaldıktan sonra şehirde bir yer kiralayacağım."

Jimin onaylayıp kafasını yerdeki parkelerde gezdirdi. Bu kadar paranın nereden geldiğini merak etse de sormayacaktı. Belki de zengindi. Bilemeyebilirdi.

Jungkook Jimin'i tembihledikten sonra yanından ayrılırken, Jimin tekrardan yatağa oturdu.

O sırada Jungkook eşyaların taşınmasında yardım etti. En zoru olan çift kişilik yatağı da son olarak koyduklarında Jungkook teşekkür edip gerekli olan ücreti onlara ödedi.
Başta onlardan şüphelense de işler tahmin ettiği gibi gitmemişti. Adamlar işlerini yerine getirip hiçbir terslik olmadan gitmişlerdi.

Peşlerine başkalarının takıldığını düşünmüyordu. En azından düşünmemeyi seçti. Jimin'in yanına gittiğinde çoktan yeni çarşafları serip üstünü değiştirmiş olduğunu gördü.

"Hazırlamışsın her şeyi bakıyorum?"

Jungkook gülümseyerek konuştuğunda Jimin de aynı şekilde tebessüm edip onu onayladı.

"Evet. Bir de ısı problemini çözersek hiçbir sıkıntı kalmayacak."

Ona doğru ilerlerken düşündü Jungkook. Söylediklerini duymamıştı. Çünkü tebessüm ettiğinden beri sadece gözü, Jimin'in güzel yüzündeydi. Parmak uçları değene kadar yaklaştı.

Jimin hafifçe kafasını kaldırmış, gözleri karşısındakinin dudakları ve gözleri arasında gidip geliyordu. Jungkook tek elini kaldırarak Jimin'in yüzüne temas etti. Jimin dokunuşuyla titrerken Jungkook'un onu sevmesini kabul etti.

Usulca sevdiğinin saçlarını ve yanaklarını seviyordu. Jimin sadece dudaklarına odaklanmışken, Jungkook bunu yeni görmüştü. Çünkü o da dudaklara odaklanmıştı. Karşısındakinin 'öp beni! öp beni!' diye bağıran dudaklarına son kez göz atarak kapattığı kirpikleriyle Jimin'e yaklaştı.

Jimin az önceki gibi onu kabul etti. Üstüne o da yaklaştı kiraz dudaklara. Bir süredir bunun hayalini kuruyordu. İkisi de.

Dudakları yavaşça birbirini bulduğunda ilk başta hareket etmedi. Daha sonra yavaşça birbirini kavramaya başladı ikisinin dudakları.  Aynı anda Jimin tutunacak yeri, Jungkook'un ensesinde buldu. Jungkook da bir eli Jimin'in belinde bir eli de omzunda öylece bekledi.

Jimin ve Jungkook'un bedenleri yavaş yavaş birbirine yapışırken, Jungkook öpüşlerini derinleştirdi. Dayanamayacak raddeye gelmişti. Öptüğü dudakların şeklini aklında canlandırdı. Park Jimin'in dudaklarını öpüyor olmak bir lütuf gibiydi. Çok özeldi.

Jimin parmak uçlarına çıkarak Jungkook'un bedenini kendine bastırdı. Karşısındaki mesajı almış gibi en yakındaki duvara yapıştırdı karşısındaki güzelliği. Jimin duvara yapıştırılmanın  verdiği acıtan his ile boğukça inledi. Bu Jungkook'u daha çok gaza getirmeye ve etkilemeye gelmişti. İkili bir süre de duvarda oyalandı.

Jungkook dayanamayarak Jimin'i kucağına alıp bacaklarının beline dolanmasını sağladı. Jimin bundan memnun olmuşçasına gülümseyerek kaldıkları yerden devam etmelerini sağladı. Tıpkı Jungkook'un hayal ettiği gibiydi. Hep filmlerde gördüğü bu sahneyi gerçekleştirmişti.

Sırtı yatakla buluştuğunda, kapının çalınmasıyla dudaklarını ayırmak zorunda kalmışlardı. İlk başta Jungkook kapıyı uumursamasa da Jimin açmaları gerektiğini söyleyerek dudaklardan zor da olsa ayrılmıştı.

Jungkook içinden küfürler ede ede kapıya gitti. Jimin de onu takip ediyordu.

"Buyrun? Kime- Bayan Park?"

Jungkook şaşkınlıkla Jimin'in annesinin önünde onlarca kez eğildi. Onların burayı nasıl bulduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

"Anne? Siz burayı nasıl buldunuz?"

Jimin'in annesi cevap vermeden, ciddi bir şekilde eve girdi. Bütün soruları yanıtsız bırakarak salondaki koltuğa oturdu. Yanında Jihyun da vardı.

"Biz buraya size bir haber vermek için geldik. Jimin belki sevinirsin bilmiyorum fakat bunu bilmeye hakkınız var.."

Sus pus olup dinlemeye başlamışlardı bile. Bayan Park derin nefesini ciğerlerinden verirken konuşmasına devam etti.

"Baban Jimin. O kalp krizi geçirdi. Ve dün vefât etti. Kurtuldunuz. Buna sevindim fakat ne de olsa o benim kocam. Hayat arkadaşım. Bu yüzden cenazesine gelmenizi istiyorum. Merak etmeyin, onun adamları size zarar vermeyecek. Ve mirası bölüştüreceğiz. Jihyun ve senin de hakkın var."

Jimin duygu hissetmemişti bunları dinlediğinde. Üzülmüştü. Fakat tanımadığı birinin ölümünü duyduğunda ki üzüntüden farksızdı. Aslında sevinmişti bile. Jungkook ve onun hayatı kurtulmuştu. Annesinin bile kurtulduğunu düşünüyordu.

"Bayan Park... Ben çok üzgünüm.. Yarın mutlaka Jimin ile orada olacağız."

Jungkook göz teması kuramamıştı. Hem utanmış hem de heyecanlanmıştı. Karşısında Jimin'in annesi varken bunlar çok normaldi.

Sessiz salondaki havayı dağıtmak isteyen Bayan Park, Jimin'in omzuna hafifçe vurarak konuşmaya başladı.

"Jimin? Sizin aranızda olan şey her ne ise söylemekten çekinme."

Jimin gözlerini büyüterek annesine baktı. Böyle bir şey kesinlikle beklemiyordu. Öğrendiğinde ona kızacağını ve belki de reddedeceğini bile düşünmüştü. Jungkook'un da ona şaşkınlıkla baktığını gördüğünde artık bu işe bir açıklık getirmesi gerektiğinin farkındaydı.

"Evet anne. Doğru tahmin etmişsin. Biz Jungkook ile sevgiliyiz."

Cesaretle söylemişti bu sözleri. Açıkça kendi de şaşırmıştı. Annesine ilk defa cesur bir şekilde, kendiyle ilgili bir şeyi açıklıyordu. 

"Biliyordum. Kapıyı açtığınızda dudaklarınız mosmordu. Aynaya baktınız mı?"

Bayan Park kahkahasını zorca dindirip karşısındaki ikiliyi süzdü.

Jungkook yerin dipibine girdiğini hissediyordu. Birazdan ruhunu teslim edebilirdi.

"Hey çocuklar utanmayın! Olabilir. Hadi kalkın da yemek yapalım. Acıktım ben!"





Final yapıcam artııık

destiny*'˘'*♡ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin