Vuslat

7.4K 179 36
                                    

Cuma günü işten çıktığında çok mutluydu Ahu. Müjdeyi yüz yüze vermek için Mehmet'e eve gittiğini, evde konuşmalarının daha iyi olduğunu söyleyen bir mesaj attı. Hep araba ile gittiği için toplu taşıma bir haftadır yoruyordu onu ama yapacağı bir şey de yoktu.

Eve gidip Işık'la bir posta sevinç dansı yapıp Işık'ın "Yeter artık be, kadın!" dercesine tıslaması ile onu yere bırakıp hemen yemek yapmaya girişti. Banyo yapma fırsatı olsun diye çok uğraştı ama başaramadı. Anca yemek yapabilmişti o süre zarfında. Mehmet'in gelmesine az kaldığı ve kapıyı kendi açmak istediği için sadece beyaz puantiyeleri olan belden sıkmalı, köprücük kemiklerini ortaya seren geniş yakalı bir elbise giydi.

Kapı çalınca hemen koşarak gitti. Mehmet bu seslerle alacağını almıştı zaten.

"Hoş geldin." dedi neşeyle şakıyarak.

"Hoş buldum." diyip kadını kolları arasına aldı.

"İşe alındım." dedi son heyeceyi uzatarak. Beline koyduğu iki eliyle kendine daha da çekti. "Ben sana demiştim."

Sessizlik içinde, kapının önünde, birbirlerinin gözünde kaybolurken ikisi de dikkatle izliyordu karşısındakini. Saniyeler ardı arkasına koşarak uzaklaşırken derin bir iç çekti Asu.

Varlığıyla yaklaşık 4 ayda dünyasını harikalar diyarına çevirmiş, Asu'ya tahayyülü bile imkansız anlar yaşatmıştı bu adam. Kedi besleyebiliyor, normal bir insan gibi çıkabiliyor, kafede tek başına oturabiliyor, şimdi de çalışıyordu. Hayallerinin ötesinde bir evlilik sunmuştu Asu'ya. Dahası mı vardı, Asu bu güzel adam tarafından seviliyordu! Asu'nun istese öpebileceği, dokunabileceği bir adam olmuştu; kalbinin her milimini dolduran, kendisini ve zamanı unutturan bir adam... Mehmet, şu dünyada sahip olduğu tek şeydi. Stresli iş gününden sonra gününün kalanını güzelleştirebilecek tek adamdı. Onu çok seviyor ve şu anda öpmek istiyordu.

"Ne istiyorsan yap, Ahu." dedi efsunlu sesiyle. Yutkunup dudaklarına baktı. Parmaklarının ucunda yükselip ellerini adamın ensesinde birleştirip kendine çekti. "Seni çok seviyorum." diyip dudaklarını değdirdi. "Ben de seni çok seviyorum, Ahu'm." dedi Mehmet dudakları dudaklarına değerken.

İkisi de derin bir iç çektiğinde üst dudağını kavradı Asu. Usulca öpüşürken Mehmet de ona aynı yumuşaklıkta eşlik ediyordu. Ara sıra dudağına değen dili Mehmet'i daha da sabırsız yapsa da Ahu'nun aheste ve yumuşak hâline uyum sağlamaya çalışıyordu.

Alt dudağına da aynı muameleyi yaptıktan sonra geri çekildi Asu. O kadar soft bir öpüşmeydi ki sadece heyecanlandığı için biraz hızlı nefes alıyordu o kadar, öncekiler gibi nefes ihtiyacıyla yanmıyordu ciğerleri. Lakin yine de kendini kaybetmiş olacak ki Mehmet'in kucağına çıktığı kısmı hiç hatırlamıyordu. Bacakları Mehmet'in beline sarılmış, Mehmet'in elleri de eteğin ve iç çamaşırının altından geçerek çıplak kalçalarını kavramıştı.

"Kerem gelir birazdan." Yere inmeye çalışsa da izin vermedi Mehmet. "Belin ağrıyacak, Mehmet."

"Kerem bugün gelmeyecek. Belimin derdine de bırak ben düşeyim."

Mehmet yüzüne aşkla bakarken ne diyeceğini bilemedi ilk önce. Ne sevap işlemiş de Allah bu adamı göndermişti bilmiyordu ama iyi ki göndermişti. Her anını onunla doldurmak istiyor, işten gelince de sabahı onun kollarında etmek istiyordu.

Kollarını daha da sıkıştırdığında Mehmet dudaklarına uzandı. Deminki gibi soft olmayan bir öpüşmeyle ikisini zevk havuzuna atarken böyle bir adama sahip olduğu için içinden şükrediyordu Asu.

Böyle bir adama sahip olmak...

Dudakları ayrıldığında gözlerine baktılar. "Mehmet..." dedi usulca.

Ürkek CeylanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin