Damla'nın açısından:
Ertesi gün okula gitmemeye karar vermiştim. Aklım abimdeydi ve annemle babama bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Onu çoktan silmişlerdi. Yani buna silmek denir mi bilmiyorum ama o ailemizden yok olmuştu sanki. Canı onca yıl kim bilir nasıl yanmıştır. Çok kez bize gelmek isterken bulmuş kendini ama her ne zaman tam hazır hissettiyse kendini, yığılmış. Seda ona sahip çıkmasaydı kim bilir abim şimdi ne durumda olurdu. Uzun zaman önce evlenmişler. Düşüncelerimi birden zilin sesi bölmüştü. Kapıya hızlı adımlarla ilerleyip açmıştım. Mert. Elinde poğaçalarla "Günaydınlar hanım efendi" deyip içeri girmişti. Salondaki ikili koltuğa eşyalarını bırakıp mutfağa doğru geçmişti. Ben ise kapıya yaslanmış onu seyrediyordum. "Canım benim orada dikileceğine yardım etsen diyorum hani?" dediğinde yanına gidip poğaçaları kutudan çıkarıp tabağa koymuştum. "Mert ne işin var burada?" Bana "Şaka mı yapıyorsun" der gibi bir bakış atmıştı.
"Yanlış anlama lütfen. Sadece okulda olman gerekmez miydi diye soruyorum."
-"Öylede seninde evde olmaman gerekmiyor mu?"
"Hiç evden çıkacak halim yok Mert"
Aklım bir karış havadaydı sanki, bunu kendim farketmiştim. Mert'e birşey belli etmek istemiyordum. Abimin haberini duyduğunda en az benim kadar üzülebilirdi belkide. Küçükken abimle hep top oynarlardı, hep onun kadar iyi oynamayı hayal ederdi. Abim gittiğinde futbolu bırakmıştı Mert. Hatta bir süre maç bile izlememişti. "Derdin neyse çabuk anlat lütfen. Canını sıkan şey nedir?" Mert öyle böyle rahat bırakmayacaktı, biliyordum. En iyisi ona herşeyi anlatmaktı. "Mert ben dün. . Abimi gördüm."
Mert elindeki tabağı hemen masaya koyup beni sorguya çekti:"Nasıl yani? Nerede gördün?"
-"Efe beni onun yanına götürdü. Çok kötü durumdaydı Mert, görmeliydin."
"Damla bana şunu doğru düzgün anlatır mısın?"
Yutkunmuştum. "Efe beni bir eve götürdü. Sonra içeri girdim ve karşımda abimi gördüm. Tam sarılırken birden bayıldı ve Seda, abimin eşi, onu muayene etti. Biliyor musun yıllar önce bir tümör yüzünden terk etmiş bizi. Sırf biz acı çekmeyelim diye kendi başına herşeyin üstesinden gelmeye çalışmış." Tane tane göz yaşı dökülüyordu anlatırken yüzümden. "Gel buraya kuzu, sana kıyamam ben" Mert bana sıkı sıkı sarılmıştı. Kendisi her ne kadar üzülsede, yine beni düşünüp, beni teselli ediyordu. "İyiki varsın canım arkadaşım" demiştim elimle gözlerimin altını silerek. Sonra morelimizi düzeltmek için film izlemeye karar vermiştik. Yeliz'inde katılmasını bekleyip olan biteni ona anlatmıştık ve televizyonun karşısına oturup patlamış mısır eşliğinde romantik komedi izlemiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimin Oyunu (DÜZENLENİYOR)
Romance2002 - Kızılcahamam "Gidiyorsun demek, ha?" Üzücü bir ses tonuyla sormuştum Damla'ya. Herzamanki gibi hayal kurup sırlarımızı paylaştığımız o ağacın altında oturuyorduk. İlk defa böylesine aşık olmuştum. O benim ilk tutkum olmuştu ve ben ondan nası...