Öldüler...
Ölümün kuşları...
Kendilerini gökyüzünden aşağı bıraktılar...
Ölüme gülerek gittiler...🎶
Siyah ve büyüktü...
Gecenin içindeki bir karabasan gibiydi. Geceden daha siyah ve daha yırtıcıydı. Bana saldırmak için harekete geçmişti. Koyu mavi gökyüzünde bir kuş gibi süzüldü. Üzerime doğru inişe geçti. Bana çarpacaktı. Yıldızlı bir gecede bir gölge tarafından öldürüleceğimi bilseydim onlara bakarken daha çok dikkat ederdim. Onun bana ulaşmasına saniyeler kala irkilerek gözlerimi açtım. Ellerim göğsümü bulmuştu. Derin nefesler almaya başlamıştım. Saçlarım terden ıslanmış ve yüzüme yapışmıştı. Aldığım nefesler göğsümün hızlı hızlı inip kalkmasına neden olurken elimin birini ıslak saçlarıma geçirdim. Onları geriye doğru atarken ay ışığının aydınlattığı odamı seçtim. Her şey yerli yerindeydi. Odamdaydım. Buda benim için güven demekti. Rahatlamaya başlarken bugünün de diğer günler gibi olacağını anladım.Uykusuz geçecek bir gece daha kapıdaydı. Gözlerim yatağıma taşındığında üzerine saçılmış kâğıtları görmem ile normal hızını yakalayan kalbim tekrar hızlandı. Elim yatağın başındaki lambaya giderken titriyordu. Düğmeye bastığımda ışık karanlığı aydınlattı. Gözlerim kâğıtların üzerindeki resimlere ilişti. Ellerimde gördüğüm resim kaleminin izleri sadece uyumadığımı gösteriyordu. Kâbus görürken aynı zamanda da resim mi çizmiştim?
Kâğıtlardan birini alıp ne olduğunu anlamaya çalıştım. Üzerinde az önce gördüğüm gölgenin büyük bir resmi vardı. Bir diğer kâğıdı aldım. Onun üzerinde gökyüzüne bakan bir kız vardı. Bu bendim. Son kâğıdı aldığımda büyük resmi gördüm. Bir gölgenin bir kıza doğru saldırıya geçtiğini konu alan bir resimdi. O anı yaşarken aynı zamanda bunu çizmiştim. Psikoloğum bunu görünce bayılacaktı. Ciddi ciddi bayılacaktı ve onu Lettie ‘nin çalıştığı hastaneye kaldırmak zorunda kalacaktık. Kâğıtları toplayıp örtüyü üzerimden attım. Biraz ilerideki çalışma masasına kâğıtları bırakıp yatağın yanı başında olan kapıya gittim. Kısa bir duşun ardından kendimi dışarı attım.Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama gecenin koşmayı sevdiğim zamanlarıydı. Etrafta bir tane bile insan yoktu. Ay gökyüzünde kendi yerini korurken yeryüzünü aydınlatıyordu. Buda yolumu görmemi kolaylaştırıyordu. Sola döndüm ve koşmaya başladım. Etrafta bir tane bile insan olmadığı zaman koşmak daha kolaydı. İnsanların üzerinden yükselen gölgeleri görürken koşmak rahatsız edici bir şeydi. Bundan iki yıl önce gölgeler donuk ve cansızdı. Fakat yirmi yaşına girdiğim gün ona baktığımı fark eden bir gölge bana saldırmıştı. Artık cansız değillerdi. Kıpırdıyor, cızırtılı sesleri ile bir şeyler söylüyorlardı. Bazıları bana özlemle bakarken bazıları beni parçalamak için harekete geçiyordu. Fark ettiğim diğer bir şeyse bu gölgelerin bütün insanlarda olmadığıydı. Arada sırada gölgesi olmayan insanlara da denk geliyordum. En sevdiğim insanlar o insanlardı. Lettie ‘de onlardan biriydi. Bunun için mutluydum. En azından evde rahat bir nefes alabiliyordum. Babam biz buraya gelmeden önce kaybolmuştu. Yani bana göre gitmişti. En son gittiği günü hala hatırlıyordum. Sırtında bir kılıç vardı ve bana kendime güvenmem gerektiğini söylemişti. Nereye gittiğini ya da neden gittiğini söylememişti. Lettie ise ona hiçbir şey sormamıştı. Bir şeyler bildiğini biliyordum ama bana söylemiyordu. Bununla birlikte beni bir psikoloğa yollamıştı. Deli değildim ve ne gördüğümü biliyordum. İnsan olmadığımı bildiğim gibi. Bir yıl önce gördüğüm kâbus yüzünden kendimi yaralamıştım. Bıçağı kendime saplamıştım. Acı uyanmama neden olmuştu ama yara ölmeme neden olmamıştı. Mutfakta kanlar içinde yatarken yara gözlerimin önünde kapanmış ve iz bile bırakmadan kaybolmuştu. Bu olayı benimle birlikte gören babam evden ayrılmıştı. Neden gittiğini merak ediyordum. İçimde bir ses benim yüzümden olduğunu söyleyip duruyordu. Buna inanmak istemiyordum. Benden kaçmış olmazdı değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Kanatlar
Fantasy"Gecenin sırrını ifşa ettin!" Her gece ortadan kaybolan insanların arkasında bıraktıkları tek şey bu nottu. Şehrin güneyindeki küçük bir kasaba büyük bir sırrın ev sahipliğini yapıyordu. İnsanlar her gece kayboluyor ya da ölü bulunuyordu. Hiç kimse...