3

2.1K 220 92
                                    


Merlin kendisinden tam yirmi yedi dakika sonra gelmişti ateşin yanına. Her zamanki gibi Arthur'un yanına kurdu küçük yatağını. Birkaç saniyeliğine gözleri kapalı prensin bedenine odaklandı. Uzaktan bakan biri bunun ilgiyle dolu olduğunu düşünebilirdi ama Arthur çok iyi biliyordu ki sırtına sağlam bir tekme yapıştırsa en fazla kaç gün hücrede tutulacağını düşünüyordu çocuk. En sonunda bu riske girmemeye karar verdi ve rahatsız yatağına kıvrıldı.

Arthur'un gözüne uyku girmiyordu.

Çitten atlayan elli yedinci koyuna geldiğinde ateşin gürültüsüne çok da rahatsız edici olmayan birkaç fısıltının katıldığını fark etti. Gözlerini açmadan beynindeki koyunları yok etti, fısıltılara odaklandı.

Ateşin diğer tarafındaki dört şövalye konuşuyordu sessizce. Eğer uyuyor olsaydı duyması kesinlikle mümkün değildi tonlarını. Aralarındaki en kalın sesli olan Radolf'tu, en çok da o konuşuyordu.

"Bunların hepsi hikaye, farkında mısınız? Buketimi kabul etti diyorum!"

"Dört küçük çiçekten mi bahsediyorsun?" dedi başkası çok daha ince bir sesle. "Bence seni kırmamak için kabul etti onları. Daha bugün, krallıktan ayrılmadan önce gülümsedi bana!"

"İki gün önce de bizim ellerimiz çarpışmıştı!"

Şövalyeler kendi aralarında tartışırken gözlerini açtı sinirle Arthur. Merlin. Elbette ki Merlin. Çiçekleri parçalara ayırmadığından bedenindeki her hücre pişmanlıkla dolarken ses çıkaramak için dudağını ısırdı Arthur.

Ancak dört şövalye de sinirden neredeyse titreyen prenslerini fark etmedi. Fısıltılı tartışmaları son sürat devam ediyordu.

"Bir keresinde eşyalarını taşımama izin vermişti!"

"Onun isteyerek olmadığını hepimiz biliyoruz Wyat! Prens Arthur'un zırhını düşürmemek için izin verdi sadece."

"Sonuçta verdi, değil mi?"

"E, sonuçta benim buketimi de kabul etti!"

Tartışma tam on üç dakika sürdü.

Bıraksa sabaha kadar durmayacaklarını tahmin edebiliyordu Arthur, hatta belki daha önce sürmüştü sabaha kadar. Bu yüzden gözlerini kapattı yeniden, sanki uyanmak üzereymiş gibi diğer tarafa döndü. Şövalyeler anında sessizleşti. Çok geçmeden de horultuları sessizliği yarmaya başladı.

Ama hayır, hayır efendim, Arthur yeniden, elbette ki, uyuyamazdı.

Saat üçü çeyrek geçe her biri, yarı yarıya dinlenmiş atlarının başına geçmişti. Gözleri kapanmak üzere olmayan sadece Arthur vardı.

Güneş doğmadan saraya vardılar.

*

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Flowers - Merlin/ArthurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin