Arthur bunun son olacağını sanıyordu ama onu çileden çıkaracak bölümle daha tanışmamıştı bile.
Tam bir hafta sonra Merlin, görevine tamamen dönebilmişti. Bu süre içinde Gwen, Arthur'un tüm huysuzluklarını yatmadan önce gelerek işleri hafiflemiş Merlin'e anlatıyordu. Sör Radolf'un çiçekleri çoktan solmuştu.
Arthur, Merlin'in şövalyeler arasında bir tür oyun olduğunu düşünmüştü en başta. Dördünün de bir kişiye, özellikle Merlin'e, ilgi duyması normal bir şey değildi çünkü. Ancak inceledikçe fark etti ki ilgi duyan dördü değildi, her biriydi. Çocuk Arthur olmadığında duraklamadan beş dakika yürüyemiyordu. Sürekli biri ya eşyalarını taşımak için izin istiyor ya da yardım edebileceği bir şey olup olmadığını soruyordu. Merlin'se tamamen aynıydı: Samimi bir gülümseme, çoğunlukla ret.
Yeni şövalyelerin bunu garipsediğini fark etmişti Arthur. Ama sadece bir süreliğine. Çok geçmeden onlar da Merlin'in çevresinde pervane olmaya başlıyordu.
Asıl sorun bundan bir hafta sonra başladı.
"MERLİN!"
Üçüncü defa bağırdıktan sonra adım sesleri koridorda duyulmaya başladı. Çok geçmeden de kapısı çalınmadan biri girdi içeri. Nefes nefese kalmış Merlin, dizlerini büktü, ellerini dayadı.
"Ne var?"
"Ne demek ne var?!" Kaşlarını kaldırdı Arthur, sesine şaşkın bir hava vermeye çalışmıştı ama Merlin'in bu hallerine çoktan alışmıştı. "Neredesin sen? Görevinin benimle ilgilenmek olduğunu bilmiyor musun? Hem- Elindeki de ne öyle?!"
"Çiçek." dedi Merlin, nefesi düzene girmişti sonunda. "Gerçekten çiçekleri sevmiyor musun?"
Bu seferki bir taneydi. Kırmızı bir gül. Sarayın arka bahçesinden alınmıştı büyük ihtimalle. Hiçbir yaprağı yoktu, dikenleri temizlenmeye çalışılırken sapı da inceltilmişti.
"Sör Radolf mu?!" dedi iğneler bir şekilde. "Güzel olduğunu mu düşünmüş?!"
"Josse. Ve evet, öyle söyledi." Durakladı Merlin. "Sen nereden biliyorsun?"
Arthur birkaç saniye çocuğun ciddi olup olmadığını anlamak için yüzüne odaklandı. Acaba sahiden bu kadar saf mıydı yoksa rol mü yapıyordu?
"Sana onlarla odama girme, demedim mi ben? Neden hala yanında getiriyorsun?"
"Demedin."
"Tamam, diyorum o zaman. Gidip yakabilirsin şimdi."
Merlin doğru duyup duymadığını anlayamamıştı. "Yakabilir miyim?"
Arthur en şeker gülümsemesini takındı yüzüne. "Hı hı." Başını aşağı yukarı salladı çabucak. Merlin böyle oynamak istiyorsa o da oynayabilirdi pek tabii.
Bu sefer derin bir nefes alan Merlin'di. Başını yana eğdi, gözlerini kapattı. "Ne istemiştiniz efendim?" Sesinde iğnelemelerle dolu birçok vurgu vardı.
"Aslında akşam yemeğinin nerede kaldığını soracaktım ama çok da önemli değil şu an. Gidebilirsin. O çiçeğin bir an önce yanmasını istiyorum."
"Elbette." dedi Merlin aynı iğnelemeyle. Abartılı bir biçimde eğildi, arkasını döndü, topuklarını yere vura vura odadan çıktı.
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers - Merlin/Arthur
FanfictionArthur, Merlin'in şövalyeler arasında bu kadar popüler olduğunu bilmiyordu. ∆ Merlin/Arthur Short Story.