İşlerin daha da karmaşıklaşması hemen ertesi gün başladı ve bir hafta boyunca sürdü.
Merlin birçok buket almaya başlamıştı. Onlarca hem de. Arthur bahçeden odasına dönerken görüyordu onu, koridorda taşırken görüyordu ve hatta, bazen, çiçeği şövalyeden teslim alırken bile görüyordu. Merlin, bu sefer gerçekten de bir yarış haline gelmişti şövalyeler arasında. Kimseyi kırmak istemediğinden hepsini kabul ettiği için odası buketten geçilmiyordu. Çiçekler solduğunda gizli bir şekilde atması gerekiyordu çünkü şövalyelerin her yerde gözü vardı. Gaius şikayet ederken Morgana bile dalga geçmeye başlamıştı onunla.
Çoğunlukla kırmızı gül geliyordu. Beyaz lale ve pembe glayörün yanında nadiren papatya da aldığı olmuştu. Odasındaki camı açar açmaz içeride en az iki tane arı dolaşmaya başlıyordu. Yayılan koku yüzünden saraydaki kadınlar zaman geçirmek için eskiden bomboş olan koridorda dolanmaya başlamıştı.
Merlin isyan etmek üzereydi.
Yine de gülümsüyordu ne zaman buket vermeye yeltenen şövalye görse. Morgana'nın şakalarına göz deviriyor, Gaius'dan yüzlerce kez özür diliyor, Arthur'un yorumlarına da tepki vermemeye çalışıyordu.
Çünkü onlar... Onlar bir miktar üzüyordu işte.
Arthur çoğunlukla çiçeklerin ne kadar iğrenç olduğu hakkında yorum yapıyordu. Onları parçalaması, yakması ya da bir gölün dibine atması hakkında. Merlin onun çiçeklerden nefret ettiğini sanmıyordu, sorduğunda Morgana bunu kesin bir şekilde reddetmişti çünkü. Arthur daha çok ona gelenlerden nefret ediyor gibiydi. Gerçi şu sıralar ondan da ediyor olabilirdi çünkü Merlin, soğuklaştıklarını hissediyordu gün geçtikçe. Artık eskisi gibi yüzüne bile bakmıyordu Merlin'in.
Arthur da isyan etmek üzereydi.
Merlin'in ilgisinin bu kadar kişide olduğuna inanamıyordu. Görevi sadece kendisiyken ne cüretle diğer insanları da mutlu etmeye çalışırdı? Herkese karşı minik bir kediyken sıra Arthur'a gelince nasıl bir kaplana dönüşebiliyordu?
Ayrıca şu sıralar susmaya başlamıştı. En iğneleyici yorumlarına bile sessiz kalıyordu Arthur'un. Belki de canının sıkılmasını sağlayan en büyük şey de buydu.
Arthur görmezden gelinmekten nefret ederdi.
Arthur, Merlin'in onunla ilgilenmemesinden nefret ediyordu.
Arthur, tek istediği Merlin'ken her şeyin bu kadar karışık olmasından nefret ediyordu.
Aklındaki sesi susturması çok zordu. Kalbi, tabii, o bambaşka bir şey söylüyordu ayrıca. Arthur zayıf biri değildi, bir karar verebilse sonuna kadar uyabileceğini biliyordu ama vereceği kararın sadece kendi hayatını değil, Merlin'inkini de etkilemesi, her şeyi daha da zorlaştırıyordu.
En büyük korkusu aralarındaki ilişkiyi berbat etmekti. Merlin ile küçük atışmalarını seviyordu. İddiaya girmelerini; Merlin'in, ne zaman haklı çıksa yaptığı zafer danslarını seviyordu. İlişkileri büyük çoğunlukla birbirlerini sinir etmelerinden oluşuyordu ama Arthur bunu bile seviyordu.
Gerçi şu an elinde berbat edeceği hiçbir şey yoktu.
Bir süredir Merlin yüzüne bile bakmıyordu.
Ani bir cesaretle oturduğu sandalyeden kalktı. Yapmalıydı, değil mi? Yapmalıydı. Eğer böyle devam etmek istemiyorsa risk almalıydı. Sonuçta kaybedeceği hiçbir şey yoktu elinde bir süredir.
Şimdi değilse ne zamandı?
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers - Merlin/Arthur
FanfictionArthur, Merlin'in şövalyeler arasında bu kadar popüler olduğunu bilmiyordu. ∆ Merlin/Arthur Short Story.