7

7 2 0
                                    


"Vay anasını!"

O kadar çok konuşmuştum ki çenem ağrımıştı. Yine de her detayı anlatmak istediğim için bundan şikayetçi değildim.

"Delirmediğine eminiz değil mi? Bir hastaneye mi gitsek ne yapsak?"

Gülerek söylediği şeyler yüzünden benden omzuna bir darbe yemişti. Böyle devam ederse en temizinden bir dayak bile yiyebilirdi benden.

"Komik mi bu şimdi?"

Teslim olmuş gibi ellerini havaya kaldırdı.

"Tamam tamam ciddileşiyorum."

"Zahmet olacak ama."

İç çekerek ellerini indirdi.

"Bu anlattıklarını normal bir insana anlatsan arkasına bakmadan kaçar senden."

"Farkındayım."

"Dua et ben normal bir insan değilim."

"Biliyorum. Yoksa niye sana anlatayım."

Keskin bakışlarından kurtulmak için sırıttım.

"Şaka şaka."

"Konumuza geri dönersek, nasıl olduğunu bilmesem de bir şekilde bu kızları tanıdığımı hissediyorum. Hem evde eşyaları var, bizim kampüste fotoğrafları var, senin telefonunda benimle bile fotoğrafları var bu kızların. Herhangi bir bilgisayar yeteneğin olmadığını bildiğim için shop olmadığına da eminim. Bana kanıt olarak bana bunlar yeterli geliyor. Sadece şu kafenin olayını çözemedim ben."

Arada bana laf sokmasın görmezden gelip başımla onayladım.

"Onu bende çözemedim. Ama dediğim gibi bir çeşit transtaydılar sanki. Orda bir şeyler mi yediler de oldu, kafenin havasından mıdır suyundan mıdır bilmiyorum ama var bir değişiklik."

"Oraya bir kere gitmiştim. Pek tekin bir yere benzemiyordu zaten. Ne demeye gittiniz ki oraya?"

Yakışıklı garson kesmeye gidiyorduk desem kesin şu an beni burda bırakıp giderdi.

"Ne bilelim biz kafenin böyle saçma bir yer olduğunu! Öylesine bir kafe diye oturmuştuk işte?!"

"Bir şey demedim dur sakin ol."

Kolundaki saate bakıp bana geri döndürdü bakışlarını.

"Tamam, şimdi benim bu işte sana yardım etmemi istiyorsan sınavlarına girmeye devam edeceksin anlaşıldı mı?"

"Ama ben-"

"Anlaşılmadıysa tek tabanca devam edersin. Ayrıca bende boş durmam gider bunların hepsini bugün dersinin sınavına girmediğin hocaya anlatırım."

"Hani kimseye anlamayacaktın?!"

"Sınavlara girersen anlatmam."

Ofladım. Ne kadar inatçıydı.

"Ben bu kafayla nasıl çözeyim o soruları Jungkook? Normal zamanlarda zar zor çalışıyor benim beynim."

"Abartma."

Abartmıyordum. Dikkatim daha da dağınık olacaktı. Zaten ne olduğuna dair sürekli teori üreten beynim bana nefes aldırmıyordu, bir de sınav sorusu mu çözecektim?

Görünüşe göre çözecektim.

"Of tamam. Sınavlara gireceğim ama sen de bana yardım edeceksin. Bu işten tek başıma sıyrılabileceğimi hiç zannetmiyorum."

Tek başıma o kafeye bir daha tek adım atamazdım. Dün gece yaşadığım korku, oraya dönme düşüncesini bile beynimde istemiyordu.

"Anlaştık o zaman."

"Anlaştık."

"Hadi git üstünü değiştir de şu telafi sınavına yetişelim. Ondan sonra bir sınavımız daha var. Sonra da bu kafe olayı hakkında konuşuruz."

"Tamam, on dakikaya gelirim."

"Bekliyorum."

Hızla odama doğru ilerledim. Sınavlara girmek beni zorlayacaktı. Yine de yanımda bana inanan birinin olması moralimi az da olsa düzeltmişti.

Umarım bu maceranın sonu kötü bitmezdi.

Hasta numarası yaparak girdiğim telafi sınavı düşümdüğümün aksine iyi geçmişti.

Hocanın gözü sınav boyu üzerimde olmasına rağmen hemde. Normalde bakışlarından rahatsız olur, yapacaksam bile o soruları çözemezdim. Bugün şaşırtıcı bir şekilde hiçbir etkisi olmamıştı.

Elimdeki kağıdı teslim ettikten sonra teşekkür ettim. Beni süzen ciddi bakışlarını gözlerimle buluşturdu.

"Kendine iyi bakmalısın Yoonah. Çok hırpalanmış görünüyorsun. Bir daha telefi sınavı yapmam, zamanında gir sınavlarına."

"Tamam hocam. Tekrar teşekkür ederim, iyi günler."

Kantinde ders çalıştığını bildiğim Jungkook'un yanına ilerledim. Benim de bir iki nota bakmam fena olmazdı.

Önceden çalışmıştım ama beynim bir süzgeç gibiydi. Önemsiz konuların üstte kaldığı, önemli konuların alta geçtiği bir süzgeç.

"Nasıl geçti?"

Karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum.

"İyiydi. Teşekkür ederim, senin sayende."

Ukala bir tavırla arkasına yaslandı.

"Biliyorum."

Çantamdan ders notlarımı çıkardım.

"Diğerine ne kadar vaktimiz kaldı?"

"Yarım saat."

"Harika."

On sekiz dakika boyunca notlara baktık. Fazla zor bir ders değildi ama yine de içimiz rahat etmiyordu işte.

Çok geç kalmadan toparlanıp sınav amfisine doğru yürümeye başladık.

Aslında sınavlara girmek iyi gelmişti. Başka düşüncelerle meşgul olmak, beynimin nefes almasını sağlamıştı.

Yanımda benimle beraber yürüyen arkadaşıma çevirdim bakışlarımı.

Artık yalnız değildim.

Kim bilir, belkide şans benden yana olmaya başlamıştı.

Delicate Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin