"Normal bir kafeye benziyor.""Bence de normal bir kafeye benziyor, keşke normal bir kafe olsaydı."
Sokağın başındaki bir binanın arkasından malum kafeyi kesiyorduk.
Buraya gelene kadar nasıl ilerleyeceğimize karar vermiştik. Önce araştırmalar yapacak, daha sonra duruma göre ya yetkililere haber verecektik ya da bir şekilde kendimiz bu işi çözecektik.
Aslında bir dedektifle beraber çalışmak daha iyi olabilirdi. Ama onun da bize inanması için kanıtlara ihtiyacımız vardı.
"Yan tarafındaki markete gidip bir bakalım mı? Belki onlar da farkındadır bir gariplikler olduğunun."
"Olur. Zaten susamıştım, içecek bir şeyler de alırız."
Başımdaki şapkanın önünü daha da indirerek kafamı eğdim. O adamın dışarı çıkıp beni görebilecek olması bile tedirgin ediyordu beni.
"Sakin ol. Böyle daha çok dikkat çekiyorsun."
"Yaşadıklarımı yaşasaydın bu sokağa bir daha adımını atmazdın Jungkook."
Sırıtarak omuz silkti.
Marketin önüne geldiğimizde yan tarafa bakmadan içeri girdim. Kasadaki kıza gülümseyerek reyonlara doğru ilerledim.
Kendime bir iki şey aldıktan sonra Jungkook'a seslendim. Hala kapının orda dikiliyordu.
"Sen ne istiyorsun?"
Elimdekilere bir bakış atarak konuştu.
"Aynılarından al bana da."
"Tamamdır."
Biraz daha reyonları gezerek zaman kazanmaya çalışıyordum. Bu sırada Jungkook kasadaki kızla konuşuyordu. Umarım işimize yara bir iki bilgi öğrenebilirdi.
Boş boş dolanmaktan sıkılınca kasaya geldim. Gülme sesleri beni şaşırtmamıştı. Çünkü Jungkook'un kızlar üzerindeki etkisine defalarca şahit olmuştum. Bu etki umarım işimize yarardı.
"Alacaklarını aldın mı?"
Bana dönen bakışlarla gülümseyip elimdekileri kasaya koydum.
"Evet."
Kasadaki kız ürünlerin barkodunu okutmaya başladı. Çaktırmadan etrafa ve kıza bakıyordum. Kafeyle benzer herhangi bir olay olmamıştı. Burası normal bir markete benziyordu.
Elini cebine atan Jungkook'u durdurdum. Benim yüzümden burdaydık bir de ona ödetemezdim herhalde.
"Ben hallederim."
Kasanın ekranında yazan tutarı cebimden çıkardığım cüzdandan alıp kıza uzattım.
Parayı kasaya koyarken kasanın alt kısmında minik bir parlama gördüm. Gözlerimi kısarak baktığımda minik bir bölmeden gri bir ışık sızdığını farkettim.
Sakince Jungkook'a bir bakış attım. O da dikkatle kasaya bakıyordu.
Poşeti bana uzatan kız ile kendime gelip poşeti elime aldım.
"Teşekkürler, kolay gelsin."
Cevap vermeden dümdüz suratıma bakıyordu. Marketten çıkıp sokağın sonuna doğru ilerledik. Biraz daha yürüyerek karşımıza çıkan parktaki bir banka oturduk.
Jungkook'a doğru döndüm.
"O gri ışığı-"
"Gördüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Delicate
FantasyHayatımızın seyri ne çabuk değişiyordu. Bir günümüz oldukça sıradan geçerken, bir diğer gün bütün yaşantımızın değişmesine sebep olacak olaylar yaşayabiliyorduk. Ne garipti yaşamak.