8 (yağızın gerçek yüzü)

6 3 0
                                    

Bu birkandı off... kesin hakana yaşadığımı söyleyecek.

"İki aptal! Biri kendini çok zeki sanan aptal!  Diğeride körü körüne aşık olmuş aptal!"

"Kes lan!"

Birkan silahını çıkardı. Ve yağıza çevirdi.

"Önce seni öldüreceğim sonra da bu kendini zeki sanan tatlı kızı."

"Ya indir şu silahı manyak!"

"Manyak sensin!"

"Ya ben en son aptaldım."

Yağız konuşmalarımızdan sinirlenmişti.

"İkiniz de manyaksınız lan!"

Yağıza dönüp sinirle:

"Ya ben en son aptald..."

Ana bana yeni jeton düştü.

"Pardon ben ne aptalım nede manyak."

"Neyse çok ko..."

Birkan daha sözünün devamını getirmeden yağız birkanın suratına yumruğu geçirdi. Yalnız Birkan güçlü bir çocuktu.  Burnu kanıyordu. Birkan elinin tersi ile burnunda ki kanı sildi. Sonra aynı şekilde silahı yağıza çevirdi. Bu sefer yağız aynı oyuna gelmedi. Bu sefer sağ ayağı ile birkanın sağ topuğuna vurdu ve birkanın elindeki silahı çekip aldı. Bende boş durmamış birkanı itmiştim. Yalnız Birkan beni tutunca onunla birlikte yere yapışmıştık. Birkan benden hızlı davrandı ve ayağa kalkıp beni de zorla ayağa kaldırdı. Sonrada bıçağını boğazıma dayadı.

"Şimdi ben ece ile birlikte buradan tıpış tıpış gideceğiz. Eğer yanlış bir hareketini görürsem kızı şuracıkta acımam öldürürüm."

"Birkan bu senin ve benim aramda olan bir şey eceyi bırak."

"Haklısın yağız. Senden hem kardeşim hasanın hemde sinemin hesabını sormalıyım."

"Sinem kim?" Dedim

Birkan ağzını açacakken yağız "Hayır!" Diye bağırdı.

"Size Sinem kim? Dedim!!"

"Sinem benim sevgilimdi taki yağız onu öldürene kadar. Yağız masum bir insanı öldürdü ece."

"Masum değildi o kız! Ajan olarak sızmıştı. Bende mecbur kaldım. Gerçekten ece mecbur kaldım."

"Yaaa ne demessin yağız mecburiyet.  Bunun adı mecburiyet değil bunun adı katillik." Birkan bunları dediğinde yüreğim sızlamıştı.

"Peki senin kardeşin melek'e ne oldu bilmek istermisin?"

Melek... daha... on iki yaşındaydı... bende on yedi yaşındaydım... bir kamyon çarpmıştı... Yıllarca o acemi şoförü aradık ama bulamadık...

Birkanı can kulağı ile dinliyordum.

"Baban olan Fırat'ın kumar borcu vardı. Ve tahmin et kime. Sen söylemeden ben söyleyeyim. Yağızın amcası murat'a murat denen adam mafya babası. Ve murat paraya düşkün beş liranın bile hesabını yapıyordu. Fırat parasını ödeyemedi. Yağızın amcası murat da yağızı kullanarak kardeşin meleki öldürmesini söyledi. Evet Yağızın ehliyeti yok ama tecrübesi var dı." 

"Ne?!"

"Ece gerçekten... ne diyeceğimi bilmiyorum."

Yağıza gözlerim dolu bir şekilde bakıyordum.

"Bir şey daha öğrenmek istermisin?"

Şaşkındım... hayal kırıklılığına uğramıştım... bir insan nasıl şansız olur?

"Bilmem gereken her şeyi bilmek istiyorum."

"Annen hafıza kaybı yaşıyordu değil mi?"

"Evet."

"Yağız annene bir kaç hap verdi. Bunu da sen annene verdin yani annen dolaylı yollarla bazı haplar iç di."

Dayanamazdım daha fazla Dayanamazdım.

"Yeeteeeeerrrr!!!"

Bu şekilde bağırdıktan sonra birkanın elindeki bıçağı aldım. Ve kendimi ondan kurtardım. Yağızın gerçek yüzünü görmüştüm. Tam damarımı kesecekken yağız ve Birkan üzerime atladı. İkiside manyak!!

Üçümüzde yere yapışmıştık.

"Kalkın üzerimdeeeenn!!!!"

Yağız kalktı ama Birkan kalkmadı.

"Ece."

Birkanın sesi çok kısık gelmişti. Birkanı yavaşça üzerimden ittim. Olamaz!! Bıçak karnına saplanmış.

"Birkan! İyimisin?!"

"Ece... ben ... evlatlıkım... Hakan bunu biliyor... iki yaşında iken beni evlatlık almış... ben... çok... Üzgünüm... sana yaşattıklarım için özür dilerim... gerçekten... Hakan sizden... bir şey istiyor... o şeyde..."

Allah kahretsin bayıldı!!!

"Birkan iyimisin! Lütfen iyi ol!"

Yağız beni ayırıp birkanın kolunun altına girdi. Onla tartışırdım ama birkanın canı daha çok önemli.

"Burada bekle ben birkanı hastaneye götürüp geleceğim."

(Yarım saat sonra)

Ne gelen vardı nede giden. Kendi mezar taşımın üzerine oturmuştum. Ses duyduğum da ayağa kalktım. Bu... Hakan dı.

"Gel buraya bakalım bebeğim."

"Rahat bırak beni! Annem Nerede?!"

"Sen bana lazımsın."

"Git kendine kullanacağın başka bir bebek bul."

"O bebek sensin"

"Hayal görüyorsun!"

"Demek öyle!"

Arkamdan ağzıma atılan pamuk ile karanlığın içine tıkıldım.

(Yirmi iki dakika sonra)

Başım fena bir şekilde ağırıyordu. Gözlerimi açtığımda ellerim ve ayaklarım bağlıydı. Sandalyelde oturuyordum.  Hafızamı zorladım. mezar taşımın üzerinde oturmuştum... ses duymuştum... sonra ayağa kalkmıştım... off sonrasını hatırlamıyorum.

"Evet! seni birisi ile evlendireceğim."

"Ne?!"

"Doğru duydun on dokuz yaşındasın. Normalde çok işime yaramassın. Ama burada para söz konusu. Eğer evlenmessen anneni öldürürüm."

"Hayır ben evlenmem."

"Evet evleneceksin."

Allahım ne olur bana yardım et!

"Ben evlenenemem."

"Yarın nikâh işlerini hallediyoruz ertesi gün ise düğün. Düğün göz boyası."

Allahım ne olur yardım et!

***

Benim şekermi şekerlerim sizi çok özledim.

Bu bölüm nasıldı

Oy: 10   yorum:5

sisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin