Bölüm 5

1 0 0
                                    

    

"Kızım ne zaman gideriz nişan alışverişine dünürümle?"
Resmen bu kadın benim ölmemi istiyordu ya. Oha anne. Adamlar daha istemeye gelmemiş sen nişan diyorsun. Evlilik meraklısı sanacaklardı beni şimdi. Offf anne of .
   Esra teyze de anneme hak vermişti ve ben ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum. Polat da düşdüğüm durumu fark etmişti ve annesine bakarak
  "Anne ne nişan alışverişi,daha isteme bile olmadı. Öyle yangından mal kaçırırmış gibi şey mi olur?"
  "Esra oğlum haklı. Tamam heyecanlısınız anladık da biraz çocukları da düşünün"
Ağzından bal damlıyor İsmet amcacım. İçim biraz da rahatlamıştı. Ve sanırım şu an benim bir şey demem lazım
"Anne İsmet amca haklı. Yani sizce de biraz hızlı davranmıyormusunuz?"
"Ay Esra yine suçlu biz olduk görüyor musun? Tamam evladım siz ne isterseniz yapın biz kimiz ki."
"Anne ya hemen de trip atıyorsun. Tamam yaparız bir ara sen üzülme"
"Hah şöyle"
Her kes gülümsüyordu benden başka. Anlamıyordum neden bu kadar hızlı gitdiğimizi. Tamam bir karar vermiştik bu yolda ama neden tereddüt yaşıyordum? Sanırım biraz yalnız kalmalıydım. Düşüncelerimi çözmem gerekti. Hayal kırıklığı yaşamak istemiyordum . Her şey çok güzel olmalıydı. Ben mutlu olmalıydım.

   Bir kaç saat daha oturduktan sonra Polat ve ailesi çoktan gitmişti ve ben de annemle vedalaştıktan sonra evden çıkmıştım. Nereye gitdiğimi bilmeden sürüyordum arabayı. Belki tatlı yemek iyi gelirdi. Ama kendim yapamayacak kadar yorgundum. Bir pastanenin önünde durdum ve kendime meyveli pasta aldıktan sonra eve geçtim. Üzerime askılı ve şortlu siyah geceliklerimi geçirdim. Öğlen ola bilir ama rahatlık çok önemli tamam mı ?

   Karşımdaki bir kaç dilim pastam ve çayımla ağzım sulanmıştı. Çayımı içmek için ağzıma götürdüğümde birden kapı çaldı. Arkadaşım da yoktu bu saate bana gelecek dediğim. O yüzden merak etmiştim kim olduğunu. Kapıyı açtığımda Polat'ı görmemle şaşkınlığım iki katına çıkmıştı.
"Selam"
"Merhaba"
  "İçeri almıycakmısın?"
"Ha? Şey yani buyur geç içeri"
Gözleri beni süzdükten sonra mutfağa geçti . Neden beni süzmüştü? Üzerimde bir şey mi vardı? Kendime baktığımda neden süzdüğünü fark etdim. Salak kafam . Giysene tayt neden şort giyiyorsun sonbahar dönemi.

  Ben de ardından mutfağa geçtim ve karşısına oturdum. Neden geldiğiyle ilgili soru sormadan kendi konuşmaya başladı.
   "Bu gün kahvaltı da seni bir az dalgın gördüm. Merak etdim. Yani düşündüm ki belki de istemiyorsundur bu işi o yüzden. Bak gerçekten seni asla mecbur bırakmıyorum. Sen istemezsen olmaz. Söylemen yeterli"
Allahım bu kadar yakışıklıyken bu kadar da anlayışlı ve ince ruhlu birini yaratdığın için sana minnettarım .
  "Hayır hayır onla alakalı değil. Ben sadece annemin neden bu kadar hızlı davrandığını anlamadım. Onu düşünüyordum. Senle evlenmeyi istemesem bunu baştan söylerdim gerçekten."
  "Annelerimiz çok heyecanlı. Onlara da hak veriyorum sonuçta evlatlarının mürüvvetlerini görmeyi çok istiyorlar."
"Ya ne demezsin"


Pastaya baktı .
"Tatlı çekmişti canım o yüzden gelirken aldım. Sana da çay yapıyım mı birlikte yeriz."
"Olur. Yap bakalım"
Çay dolaplarımı karıştırmaya başladım ve neyi seviceğini düşünmeye başladım.
  "Çayı bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum."gülümseyerek bana baktı.

  "14 15 yaşımdan gelen alışkanlık işte. Ben sen hangisini seviceğini düşünüyordum da. Yardım et sen de çok kararsızım"
"İlk kez çay seçiminde kararsız kalan bir kadın görüyorum"dedi ve o güzel sesiyle kahkaha atdı. Ben de ona karşılık güldüm ve Polat yanıma geldi.

İkimiz de dolapların karşısında hangi çay diye düşünüyorduk.
"Misket limonlu yeşil çay"
"Misket limonlu yeşil çay"
İkimiz de aynı anda söylemiştik ve ben şu an kendime inanamıyordum sözün tam anlamıyla. İçimden çılgıncasına sevinç danslarımı yapıyordum ve bunu dışarı yansıtmadığım için kendimle gurur duydum. Mazallah çocuk korkup kaçar falan. Bir birimize bakarak güldük ve kendimi zor toplayıp
  "O zaman ben ıııı senin çayını hazırlayayım "
"Olur"
Mutfak tezgahına yaslanıp beni izlemeye başladı. Çok utanıyordum üzerimdekilerle frikik veriyormuş gibi hiss ediyordum.

  Kupasını karşısına bıraktım ve yerime oturdum başka bir tabakta ona da pastadan koydum. Dayanamadan pastayı afiyetle yemeye başladım . Meyveli pasta diyoruz yani boru mu?

"Bana biraz kendinden bahsetsene Melek"
"Nasıl yani?"
"Yani nelerden hoşlanırsın,nelerden hoşlanmazsın, hangi tarz müziklerden hoşlanırsın. O tarzda."
"Tamam ama sen de söyleyeceksin"
"Tamamdır. Başla gelsin"
"Gördüğün gibi çay içmeye bayılırım. En sevdiyim yemek lazanya,en sevdiyim tatlı tiramisu. Siyah renkle aşk yaşıyorum diye bilirim . Müzik konusuna gelince de pek fazla seçmem müzik türü ama en sevdiğim müzik grubu Perdenin Ardındakiler. Ha bir de şey sen bilmiyorsun tabi ama ben her saçımı yıkadıktan sonra üşenmeden saçlarımı düzleştiriyorum,çünki kendileri kıvırcık ve ben o görüntüyü pek fazla sevmiyorum.. hadi sıra sende"
"O zaman sevineceksin çünki benim de en sevdiyim gruptur Perdenin Ardındakiler. Siyah demiyelim ama koyu renkler benim de üstünlüğüm. En sevdiyim yemek yok. Çünki yemek ayırmam. Ama en sevdiyim tatlı cheescake. Benden bu kadar. Zaten bir birimizi en iyi birlikte vakit geçirerek tanıya biliriz"
"Doğru"
Bu konuşmayla biraz daha yakınlaşmıştık. Ve nedense içimden film izlemeye davet etmek geldi.
  "Film izleyelim mi?"
"Olur"dedi ve bana o güzel gülümsemesini bahş etdi
  "Tamam o zaman sen film seç ben de üzerimi değiştirip geliyorum"
Utanıyordum bu kıyafetlerle ve rahat edemeyeceğimi de biliyordum. O yüzden hemen odama geçip siyay bir tayt ve lacivert kazak giydim. Oturma odasına gitdiğimde Polat filmi çoktan seçmişti. Beni bekliyordu.
"Geldim"beni fark etdiği an gülümsedi ve ben de yavaşça yanına geçtim. Filmi başlat tuşuna bastı ve izlemeye başladık.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Film bitmişti ve ben kendimi ağlamamak içim zor tutuyordum. Sonu istediğim gibi bitmemişti ve en sevdiğim karakter ölmüştü. Polat bu halimi görüp
"Melek saçmalama istersen bu sadece film."
"Ben de biliyorum bu 'sadece film' ama en sevdiğim karakter öldü. Napıyım."
"Tamam tamam unutalım filmi. Hadi gidelim biraz sahilde yürüyüş yapalım. Hem hava almış olursun,hem de sohbet ederiz. Be dersin?"
"He o zaman oluur. Dur ben üzerime bir şey alayım geliyim."
"Bekliyorum. Hadi"
Üzerimi değişmek hiç istemiyordum zaten yürüyüşe uygun kıyafetti. Sadece fermuarlı siyah bir hoodie aldım üzerime. Ayakkabı olarak her zamanki Nike Jordan'lardan mavi&siyah olanı seçtim. Telefonumu ve cüzdanımı yanıma aldım ve evet ben tamamdım. Polat'ın yanına geçtim ve birlikte evden çıktık. Onun arabasına doğru yürüdük. Her zamanki gibi kapımı açtı ve ona gülümsememi yolladıktan sonra kendi de bindi. Yol boyu konuşmadık, ama arada bir birimizle bakışlarımız kesişiyordu. Tabii ki de gözlerini ilk kaçıran ben oluyordum.

Sahilde yürürken sohbet ediyorduk,bana arkadaşlarından ve işinden bahsediyordu. Mert adında kardeş dediği yakın arkadaşı varmış ve o da benim gibi muhasebeciydi. Kendisi evli değildi ama bir kızı varmış. Karışı kızının doğumunda vefat etmiş. Ama buna rağmen Mert kızı Buse'yi çok güzel yetiştiriyormuş. Bir gün tanıştırmak için söz verdi Polat.

"Ee senin arkadaşlarından bahset biraz da"
"Benim arkadaşım yok."
"Nasıl yani yok? Hiç mi? İş yerinden de mi yok?"
"Yok. Neden bilmiyorum. Zaten hiç arkadaş canlısı olduğumu da söyleyemem. Yalnız kalmayı hep çok sevdim. O yüzden yanıma kimseyi yaklaştırmadım sanırım"
"Anladım. Ama bundan sonra yalnız kalmayacaksın. Ben varım. Alışsan iyi edersin"
"Hmm öyle mi?"
"Hmm öyle"
İkimizde bu konuşmamıza gülmüştük. Bu hallerimizi seviyordum.
 

  Akşama kadar sohbet ettik, bir birimiz hakkında konuştuk, yemek yedik ve Polat'a iş yerinden kalkmak zorunda kaldı. Onu yolcu ettikten sonra pijamalarımı giyip yastığıma sarıldım ve uyumaya çalıştım. Yarın yeni gün ve yeni umutlar diyerek......


  Yastığı yukarıda medyadan bula bilirsiniz. çok tatlı 🥺

Sevda Meleğim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin