Gözlerim alarmın sesiyle kendiliğinden açıldı. Bu gün büyük gündü. Bu gün çok heyecanlı bir gündü. O yüzden hemen duş alıp saçlarımı halletmem gerek. Duşdan oyalanmadan çıktım ve saçlarımı kurutdum. Mutfağa geçip kendime tost yaptım ve afiyetle yedim. Sonra yeşil çayımı da yanıma alıp maillerimi kontrol etdim. Yeni bir şey yoktu. Akşam için yemeyi şimdiden yapmak istedim. Sanırım zaman yavaş akıyordu ve ben çok heyecanlı olduğum için bir şeylerle uğraşmak istiyordum. En sevdiğim yemek olan lazanyayı ve en sevdiğim tatlı olan tiramisuyu yapmak 2 saatimi almıştı bile. Saat 1e geliyordu ve ben hazırlanmaya başlamamıştım.Hemen odama geçtim ve kısa olan saçlarımı kolaylıkla düzleştirdim. Önüme düşen tutamları arkada tokayla birleştirip makyaja başladım. Önce güneş kremi,sonra kapatıcı,rimel,allık,parlatıcı. Bu kadardı işte benim makyajım. Aslında makyaj malzemelerim makyaj rutinime göre fazlaydı ama nedense hoşuma gidiyordu çok fazla makyaj malzemesi görmek. Kombinim için giyinme odama gitdim. İlk buluşma olduğu için ne çok fazla abartılı , ne de çok fazla sade giyinmemeliydim. Opak çorap geçirdim hemen ayaklarıma ve siyah dizüstü kalem jean etekle siyah boğazlı bir kazak giyindim. Siyah blazer ceketimi de giydikten sonra siyah ve çokta uzun topuğu olmayan stiletto giydim ayaklarıma. Çok fazla siyah ola bilirdi belki ama güzel gözüküyordum. Takı olarak her zamanki gibi sadece küpe ve yüzük taktım. Küpelerim küçük halka küpelerdi. Yüzüklerimse altın kare plaka şeklinde olanlardandı. Ve sanırım hazırdım. Şimdi sadece Polat'ı beklemek kamıştı geriye.
Tam saate bakıyordum ki telefonum çaldı ve ekranda Polat'ın ismini gördüm. Heyecanlanmaya başlamıştım . Derin bir nefes aldım ve aramayı kabul edip kulağıma götürdüm.
"Selam. Ben geldim de aşağı da bekliyorum. Eğer hazırsan çıka biliriz"
"Tamam. Hemen geliyorum"
Kapıyı kitleyip anahtarı çantama atdım ve asansöre binip 1ci kat düğmesine bastım. Asansörden indiğimde apartmanın kapısını açmadan önce derin bir nefes aldım ve dışarıya çıktım. Polat arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Onu gördüğümde çok şaşırdım çünki o da benim gibi siyahlara bürünmüştü. Yüzümde gülümseme oluştu. Hemen bekletmemek için yanına gitdim"Selam. Çok bekletmedim umarım."
"Yok zaten ben de yeni gelmiştim zaten. İstersen gidelim"
"Tabii "
Hemen geldi ve benim oturmam için arabanın kapısını açtı. Şu karizmaya,şu centilmenliğe bak be. Melek sakin ol ilk andan boynuna atlıycakmış gibi noluyo sana.
O da kendi yerine geçti ve arabayı çalıştırdı."Nereye gidiyoruz?"
"Sahilde yeni açılmış bir restoran var ve tatlıları çok güzel. Annen tatlıları çok sevdiğini söylemişti. Yani o yüzden oraya gidelim diyorum. Eğer sen başka yer istiyorsan ora da gide biliriz fark etmez"
"Yo hayır oraya gidelim. Ben de bakmak istiyorum acaba tatlıları benimkinden güzel mi diye"
İkimiz de hafifçe kıkırdadık ve yol boyunca bir daha konuşmadık.Restoranın otoparkında durduğunda hemen arabadan çıktı ve ben de kapımı açıp dışarı çıkıyordum ki elini uzattı nazikçe. Sanırım inmeme yardım etmem içindi. Nazikçe elini tutup çantamı da alıp arabadan indim. Beni diğer tarafına aldı ve arabasını kilitledikten sonra restorana doğru yönlendirdi. Masaya oturduktan sonra garson sifarişlerimizi almıştı. İkimiz de aynı anda cheescake demiştik ve bir birimize bakıp hafifçe gülümsemiştik. Ve gerçekten utanmıştım. Ben zaten her şeye yanağı kızaran biriydim. Şimdi onun yanında daha da kızarıyordum. Tatlımızı yerken de bir andan sohbet ediyorduk. Arada gülüyorduk hatta. Aslında muhabbeti sarıyordu ve gerçekten bir çok şeyden az da olsa bilgisinin olduğu anlaşılıyordu. Onun da kendine ait restoran zinciri varmış. Ve ek olarak boks yapıyormuş. Bu da ortak noktalarımızdan biri,çünki ben de 18-19 yaşımdan beri kendimi koruma amaçlı boksla uğraşıyordum.
Tatlılarımız bitmiş ve sanırım muhabbetin sonuna geliyorduk. Birden ciddileşti ve sesini netleştirip:
"Bak Melek bildiğin gibi 30 yaşındayım ve artık ben de hayatımda ciddi şeyler olmasını istiyorum. Eğer sen de istersen bir birimizi daha çok tanıya biliriz . Ben çok isterim"dedi
Gerçekten şaşırmıştım. Bunu bekliyordum evet ama böyle açık ve çabuk olacağını zannetmemiştim. Hemen kendimi toparlayıp cevap verdim"T-tabii. Yani neden olmasın. Ben de çok isterim"
"O zaman bir hafta sonra seni ailemle ailenden istemeye geliyoruz"Ne? Biri bana şaka yapıyor herhalde. Bir hafta dedi isteme dedi aile dedi bu çocuk.
"Bir hafta mı? "
"Evet. Yani seni oyalamadığımı sana göstermek istiyorum. Yarın da buluşuruz sonra ki gün de buluşuruz . Bir birimizi tanıyana dek . Çünki ben senle ciddi olmayı çok istiyorum"
"A-anladım. Tamam o zaman ben anneme söylerim bu durumu"Gülümsedi ve hesabı istedi. Hemen çantamdan cüzdanımı çıkardım. Bana sert sert bakmaya başladı.
"Noldu?"
"Hemen o cüzdanı yerine koy. Benim olduğum yerde hesabı sana ödetmem"
"Hayır canım olur mu öyle şey. Öderim ne var ki bunda"
"Melek istersen uzatmayalım"
"Peki"Hesabı ödedi ve biraz sahilde yürümeye başladık. İkimizde sessizdik. Düşüncelerle doluydu aklım. Neden bu kadar çabuk gelişmişti ki her şey? Bir insanı bu kadar kısa sürede sevmek ya da ondan hoşlanmak mümkün değildi ki. Melek bu da soru mu allasen. Adam ağzıyla söylüyor 30 yaşına gelmiş. Mantık evliliği arıyor işte. Her kes severek evlenicek diye bir şey yok ki. Ama ben sevdiğim biriyle,aşık olduğum biriyle evlenmeyi hayal ediyordum. Ona noldu? Doğru ya ben aşkı uzun zaman önce söküp atmıştım kalbimden de , aklımdan da. Evet sanırım bu evlilik benim için de uygundu. Polata döndüğümde bana bakıyordu ve endişeliydi.
"Noldu? Neden öyle bakıyorsun?"
"Kaç kere seslendim duymadın. Bir şey mi var?"
"Ha yok bir şey. Dalmışım sadece. Sen ne diyordun?"
"Hava soğuk oldu. Sen üşüdüysen eğer gidelim"
Havanın keskin bir şekilde soyuduğunu yeni fark ediyordum. Ve bu lanet reglim yarın biticekti ama sondan önceki gün benim için ölüm gibi bir şeydi. Birden ağrı o kadar keskinleşti ki yüzümü buruşturmadan edemedim.
"E-evet soğumuş hava. Gidelim bence de"
"İyimisin?"
"İyiyim merak etme."
Bir elim karnımda diğer elimse çantamı sıkarak tutmuş otoparka doğru yürüyorduk. Polat yine kapıyı benim için açtı ve kendisi de binip hemen klimayı açtı. Sıcak iyi gelirdi belki. Ama bu ağrı öyle kolay geçmeyecekti biliyorum. Yolda da biraz konuştuktan sonra evime gelmiştik. Arabadan indim ve ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Hayır neden bu kadar acımak zorundasın ki . Polat bende ki değişikliği fark edip bir kez daha sordu
"İyimisin? Yüzün sararmış"
"İyiyim ben. S-sadece biraz karnım ağrıyor. Çay içerim geçer."geçmezdi biliyorum.
"Anladım peki. Dikkatli ol. Görüşmek üzre"dedi ve hafifçe yanağıma buse kondurarak arabasına binip ordan uzaklaştı. Bende hala o öpücüğün etkisinde elim yanağımda olduğum yere çakılmıştım. Sonra kendime geldim. Melek sen küçük bir buseyle böyle olacak kızmıydın? Etkilenmiştim. Bu ilk kez değildi annemin beni birileriyle tanıştırma çabası. İlkindeki hanzo garsonlara o kadar kötü davranmıştı ki kendimi orda daha fazla tutamadım ve postayı koyup ordan uzaklaştım. İkincisiyse tam bir fiyaskoydu. Adam beni işkembe çorbası yemeye götürmüştü. Tamam burda problem yoktu ola bilir yani. Asıl problem hesabı ben ödemiştim ve arabamla kendini evine bıraktırmaya çalışmıştı. Bende onu orman yolunda düşürüp eve gitmiştim.Soğukta çok beklemeden eve çıktım. Hemen duşa girip vücudumu sıcak suyun huzuruna bıraktım. Sonra askılı ve şortlu olan geceliklerimi giydim. Üzerime de siyah kalım hırka atdım ve yemek için mutfağa geçtim. Sabah yapmış olduğum lazanyayı fırında ısıtdım ve yoğurtla birlikte afiyetle yedim. Tatlı yemiş olduğum için tiramisuyu yarına bıraktım. Hatta sabah kahvaltıya annemlere gidicektim. Oraya götürürüm deyip çayımı aldım ve çalışma odama geçtim. Bilgisayarımı açıp rastgele bir müzik açtım ve gözümü kapayıp duygularımın bir bir gün yüzüne çıkmasına izin verdim.......
❤️❤️❤️