Sessiz adımlarla Beylerbeyi Sarayı'nın koridorlarını arşınlayan kişiye inat Mehirlerin odasında kahkahalar uçuşuyordu. Mehir, Elgin ve Lily o denli gülüyorlardı ki karınları ağrımaya başlamıştı gülmekten.
"Tanrım, bunun doğru olduğuna inanmak istemiyorum ama bir yanım doğru olduğunu biliyor." Mehir gülmekten akan göz yaşlarını sildi ve gülümsedi. "Bu çocuklara nasıl katlandığını anlamıyorum Lils."
"Aslında iyi insanlar." dedi Lily çocuklarını savunan bir anne edasıyla. "Hepsi beni çok seviyor ve kolluyor. Biz Hogwarts'ta böyle yaparız, girdiğimiz evdekiler birbirini kollar. Sirius bana kadın hakları protestoları konusunda çok yardımcı oldu, bir kere sarhoşken Büyük Salon'da Profesör Dumbledore'un kürsüsüne çıkıp uzun bir konuşma yapmıştı." Mehir tekrar gülmeye başladı. "Black'i öyle hayal edemiyorum."
"James de bir keresinde göz kalemi çekmişti. Merlin, o denli komik bir şeyi hayatımda daha görmedim."
"Asıl komik olan bugün yapmaya çabaladığı zeybeği tuhaflaştırmasıydı." Elgin kıkırdayıp o anı tekrar hayal etti. James Potter yürüyen bir komedi abidesiydi ve arkadaşı Sirius Black'in de ondan aşağı kalır yanı yoktu. En aklı başında olan Remus Lupin'di, çok tatlı bir çocuktu. Üstelik zekiydi de. Gryffindorları gördükten sonra Lily ve Remus'un Gryffindor evinde olmalarına epey şaşırmıştı Mehir.
Kızların kıkırdaşmaları ve neşelerinin yanında gizli işler karıştıran bir kişi kütüphaneye gidiyordu. Bilmediği tek şey takip ediliyor olduğuydu. Sessizce karanlık koridorları aşıp kütüphanenin kapısından içeri süzüldü. Kütüphane oldukça büyük olmakla beraber Hogwarts'ın kütüphanesinin yanında küçük kalıyordu. Yarım ay şeklinde geliyordu kapıya doğru ve raflar tavana kadar uzanıyordu.
Gece yarısı buraya gelmesine sebep olan rafa ilerledi ve defterlerden birisini eline aldığı an kütüphanenin ışığı yandı. Sirius boş eline asasını alıp hızlıca kapıya döndüğünde siyah tişörtü ve siyah pijama altıyla ona kaşlarını kaldırmış bakan Adal'ı gördü. "Black? Gecenin bu saatinde ne işin var?"
"Uyurgezerim ben." dedi oğlan aklına gelen ilk yalanı atarak. Adal inanmaz bakışlarla ona bakmıştı elbette, böyle bir yalanın inandırıcı olmasını beklemiyordu. Adal'ın yeşil-ela gözleri oğlanın elindeki deftere kaydı. "Epey spesifik bir uyurgezerlik bu." Ona yaklaştı. "Burada ne yapıyorsun?"
Sirius iç çekip defteri gösterdi. "Gökkaya lanetini okumaya geldim."
"Bu seni niye ilgilendiriyor?" Mehir konusunda Adal'ın oldukça korumacı olduğunu herkes bilirdi, adeta bir sevgili gibi korurdu kızı. Özellikle aile geçmişinin yarasını bilen Adal bu konuyu herkesten sakınmaya çalışırdı. Lafını açmaya çalışan herkesi lanetlemekten de çekinmezdi.
"İlgi çekici bir geçmişi olan güzel kızlardan etkilenirim." dedi Sirius çarpık bir gülümsemeyle. Adal kaşlarını çattı. "Mehir'in bundan daha başka özellikleri olduğuna eminim." Elindeki defteri çekip aldı. "Odaya dön."
"Haktan, lütfen. Çok gizli bir şey olsa Altın Kitabınız gibi camekanlarda saklarlardı, demek ki çok gizli değil. Bırak okuyayım."
"Mehir'in ailesi seni ilgilendirmez." Gri gözler kısıldı. "Doğru ama merak ediyorum, merakımı da durdurmak pek mümkün olmaz genelde." Sırıttı. "İkimizin arasında bir sır olarak kalabilir bu durum, biliyorsun."
Mehir Gökkaya'dan sır saklamak mı? Bir Arçura'nın elinde ölmeyi tercih ederdi. Ancak Sirius Black oldukça meraklıydı, bir süre sonra tekrar geleceğini tahmin edebiliyordu Adal, bu sefer de yanında olamayacaktı. "Madem bu kadar merak ediyorsun, al bakalım." Defteri uzattı. "Ama hayal kırıklığına uğrayacağını söyleyebilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒「sɪʀɪᴜs ʙʟᴀᴄᴋ」
Fanfiction𓆩*𓆪 𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒 𓆩*𓆪 Türkiye'de bulunan Feniks Cadılık ve Büyücülük okulu İskoçya'da bulunan Hogwarts tarafından ziyaret edildiğinde en fazla kültür çatışması olması beklenirdi. Bu, en küçük sorunları olmuştu. ╔════════════╗ ...