Sevgili Mehir,
Umarım keyfin yerindedir ve biraz da olsa Hogwarts'a alışmışsındır. (Çok alışma alınır, kırılırım.) Açıkçası biz senin yokluğuna alışamadık, sanki her sabah masada yanıma oturup benim yeme alışkanlıklarımın ne kadar berbat olduğundan bahsedecekmişsin gibi geliyor.
Öykü tam bir terör estiriyordu okulda. Sen gittin ya boşluğu bulur bulmaz senin yerine yerleşmeye çalıştı ama ağzının payını aldı. Hem de şaşıracaksın ama Gökay ona ağzının payını verdi! O kadar öfkelendi ki çok kırıcı laflar etti, burada olsaydın bir cadıya söylendiği için oldukça ayıplayacağın laflardı hem de. Netice olarak Öykü yerine sinmiş durumda, senin eksikliğin hala belli oluyor yani.
Elgin gayet iyi, görü hiç görmedi, gördüyse dahi bana anlatmadı ve bunu hiç belli etmedi. Bilemiyorum... Odasındaki tek kişilik yaşama alışmış gibi ama seni özlediğini de her fırsatta dile getiriyor. Seninle alakalı herhangi bir görü veya rüya görme olasılığına karşılık diken üzerinde, yatağının başında bir defter ile kalem bile saklıyormuş, rüyasını veya görüsünü unutma ihtimaline karşın.
Onun haricinde şaşırtıcı bir şey yaşandı Feniks'te. Türk Mitolojisi dersinin öğretmeni bildiğin gibi son birkaç haftadır hastaydı ve yerine öğretmenlik yapacak birini bir türlü bulamamışlardı. Buldular. Şaşırtıcı olan ne bunda dediğine eminim ama şaşırtıcı olan kısım şu ki, kendisi Öykü'nün ağabeyi çıktı! Feniks'ten mezun olalı dört yıl oluyormuş, ben kendisini hayal meyal hatırlıyorum ama belki sen tam olarak hatırlarsın.
Soykan Caner.
İyi bir öğretmene benziyor, Türk mitolojisi konusunda önceki öğretmenimizden daha bilgili olduğu aşikar. Burada olsaydın kendisiyle uzun uzun sohbetler edebilirdin diye düşünmeden edemiyorum.
Onun haricinde, anlatılacak bir şey yok. Ah, bu arada, Gökay sıklıkla seni sorup duruyor. Başımın etini yedi herif. Saldın başımıza kaçtın tabii...
Senin günlerin nasıl geçiyor? Hangi binaya düştün? Arkadaşlar edindin mi? Merakla senden haber bekliyorum, umarım yakında görüşürüz -yılbaşı için eve gelebilme olasılığını Güler hoca ve ailemle tartışacağım umarım Göktanrı benden yana olur- ve bana Hogwarts'ı yüz yüze anlatma şansına sahip olursun.
Kendine dikkat et, daima tetikte ol. Seni seviyorum ve özlüyorum.
Sevgiler, Adal.
Cadı, sabah kahvaltısında kendisine gelen mektubu ancak öğle yemeğinde açıp okuyabilmişti. Kahvaltıdan çıkmak üzereyken ulaşan baykuş ve peşinden girdiği derslerden sonra Mehir nihayet arkadaşına vakit bulabilmişti.
Yüzündeki özlem dolu gülümsemeyle Adal'ın gönderdiği fotoğrafa bakıp iç çekti. Yanındaki Elgin ile Feniks'in boğazı gören balkonunda poz vermişlerdi ve ikisi de gülümsüyordu. O an yanlarında olmak için nelerini vermezdi Mehir.
"Yüzündeki o bakış da ne?" James'e döndüğünde gülümsedi. Neyse ki buradaki hayatı da fena sayılmazdı da Mehir'i Feniks'e dönmekten alıkoyuyordu.
"Mektup geldi Adal'dan." dedi. "Özlemişim."
"Ay şu hoş çocuktu değil mi Adal?" Marlene ağzı kulaklarına vararak sormuştu bu soruyu. "Havalı bir kurdu vardı hani."
"Evet, oydu." dedi Mehir gülümseyerek. Marlene iç çekti. "Çok hoşlanmıştım ondan..."
Sirius kaşlarını kaldırdı. "Marls, söyleseydin gitmeden onu da yanımızda götürürdük." Mehir ile göz göze geldiklerinde oğlan şakacı bir edayla göz kırptı. Gökkaya cadısı ise gözlerini devirmekle yetinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒「sɪʀɪᴜs ʙʟᴀᴄᴋ」
Fanfiction𓆩*𓆪 𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒 𓆩*𓆪 Türkiye'de bulunan Feniks Cadılık ve Büyücülük okulu İskoçya'da bulunan Hogwarts tarafından ziyaret edildiğinde en fazla kültür çatışması olması beklenirdi. Bu, en küçük sorunları olmuştu. ╔════════════╗ ...