Merhaba sevgili okuyucularım yeni bölüm geldi. Ve şarkı olayını da çözdüm. Bu yüzden de şarkıyı açmaya unutmayınız! İyi okumalar.—————————————————————————
"Daha iyi bir hamle için adım at..."
Hayata hiç kimse mükemmel değil. Herkesin korktuğu şeyler var. Kimse korkusuz değildir. Bazılarının korkuları bizim için gülünç bile gelebilir. Ama korkular küçümsenecek şeyler değillerdir. Çünkü korkularımız bizi engelleyen şeylerdir. Hayata yapmak istediğimiz şeyleri yapabilmemiz için korkularımızı yenmemiz gerekiyor. Bunun ne kadar zor olduğunu da biliyorum. Benim de hala yenemediğim korkularım var. Örneğin: karanlık. Ben karanlıktan korkarım. Asla karanlık bir yerde uyuyamam.Ama şu an dert etiğim korkum daha çok kaybetme korkusu. "Kimi?"diye sorarsanız, Sky'ı Evet, Sky'ı. Çünkü hayatımdaki en önemli insan Sky. Ve şu an onu kaybetmekten korkuyorum. Eskiden sadece ben ve o vardık. Ailelerimiz yanımızda olmazdı. Bir birimizden destek alırdık. Ama bu sabah kalktığımda aklımdan şu cümle geçti: "Peki ya Sky benden daha çok seveceği birini bulursa. Ne olacak?". İşte bu on bir kelimeli cümle benim içimdeki korku kıvılcımlarının kocaman bir ateş yakmasına yetti. Ve evet belki biraz paranoyak olabilirim. Ama Sky sadece benim en yakın arkadaşım değil. O benim için annem yerine annem, ikizim, menajerim, ev arkadaşım... yani kısacası hayattımda çok önemli bir rol oynayan bir insan. Onu kaybetme korkusuna kapılmakta haklı olduğumu düşünüyorum.
En azından bu gün biraz kafamı dinlendirebilirim. Bu haftadaki en sakin günlerimden biri perşembedir. Perşembeleri okuldan sonra Sky'la hemen eve gelir ve tüm günümüze dinlenerek geçiririz. Bu bir gelenektir. Ve bu gelenek ben daha gizli bir yazar olmadan önce başlamıştı. Hatırlıyorum bana o gün biri zorbalık yapmıştı. Küçüklüğümde beni yabancı inek öğrenci olarak görürlerdi. Ve okulun o zamanki popüler kızlarından biri belime kadar gelen saçlarımın yarısını kesti. Sky bunu kendi kendine bir şeyler mırıldandı ve beni şoförümüzün gelmesini beklemek yerine beni bir kuaföre götürdü ordan da donmuş yoğurt yemeği. Ve işte o gün perşembe günlerine tatil ilan ettik. Ondan sonraki tüm perşembe günlerinde dinleniriz, eğleniriz, ve bir sürü donmuş yoğurt yeriz.
Bu sabah da ilk ben kalktım. Ne şaşırtıcı! Kalkar kalkmaz aşa inip kahvaltı hazırlamaya başladım. Bu gün tatlı haricinde pek bir şey yemeyiz. Yani kahvaltıya da güzel bir Amerikalı krep yakışır. Hem de dondurmayla. Kötü bir aşçı sayılmam, ama şansız bir insanım. Dicem şu ki krep yaparken elimi yakmasaydım ve muzlara doğrarken parmağımı kesmeseydim adım Sophie Lia Bell olmazdı. Şanslıyım ki daha kendime öldürmeden mutfaktan tamamen doldurulmuş iki tabak kreple çıkabildim. Doğruca üst kata Sky'in odasına çıktım. Kapıyı açtım. Tepsiyi masasına bıraktım ve koşarak Sky'in üstüne atladım. Bana her zamanki sabahki kırımızı gözleriyle kızmaya çalıştı. Ama pek uzun süre dayanamadı çünkü hemen ardından gülmeye başladı. Gülme krizimiz bitince ayağı kalktım ve masada duran tepsiyi aldım.
"Kahvaltı hazır Nathan'inki."dedim ve göz kırptım.
"Şu an elinde en sevdiğim yemeklerden biri olmasaydı sana yastık fırlatırdım. Biliyorsun değil mi?"dedi gözlerine kısarak.
"Sen hangi yemeği sevmesin ki."
"İçinde brokolili olan yemekleri."dedi hemen kendini savunarak.
"O zaman bana daha çok yemek kalmasını sağlamak istiyorsam sadece brokoli yemem gerekiyormuş. Ben bunu yıllarca nasıl düşünemedim?"dedim ironik bir şekilde. Yoksa ben de brokoliye çok bayıldığım söylenemez. ama onun haricinde biz de evde yemek yapıyoruz ve sağlığımız elimizden geldikce korumaya çalışıyoruz. Ama asıl püf nokta zaten ''zamanımız olunca''.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkili hayat
Teen FictionSophia Lia Bell kendi iç dünyasına yaşamaya tercih eden içe dönük bir kız. Ama en yakın arkadaşı hariç kimsenin bilmediği bir sırrı var. Bu sırrı saklamakta gayet başarılıydı. Ama hiç bir şey sonsuza kadar süremez. Peki sizce Lia sırını daha ne kada...