Kesik kesik uyuduğum bir gecenin sabahında kasvetli bir hava karşılamıştı beni. Saatin 8 olmasına rağmen havada güneşe dair tek bir iz bile yoktu. Salondan gelen sesleri duyunca kapının kilidini açıp salona ilerledim. Dorukhan salondaki masanın üstünü toplamaya çalışıyordu. Ufacık bir gülümseme oluştu yüzümde.
"Banyo nerede?" Sesimi duyunca elindeki kağıtları masaya geri bırakıp bana döndü. "Dış kapının sağında ikinci kapı." Başımı sallayıp bahsettiği yöne gittim.
Elimi yüzümü güzelce yıkadıktan sonra saçlarımı çözüp dağınık bir topuz yaptım. Neden bilmiyorum eskiden olsa onun yanında saçı toplu dolaşmayan ben, şimdi solgun ve itici yüzüme rağmen makyaj yapmayı düşünmüyordum. Onun beni güzel bulmadığını kabullenmiştim ve yüzüm canlı olsa bile o beni hiç beğenmeyecekti. Banyodan çıkıp tekrar salona gittiğimde Dorukhan ortalıkta gözükmüyordu.
"Kahvaltı hazırlayayım mı?" diye sorarak girdi salondan içeri. Başımı sağa sola salladım. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu. Dün yediğim hamburger yeterince mideme oturmuştu. "Annenler ne zaman gelecek?"
"Bilgim yok. Yarım saat önce babamla konuştum. Bir hafta içinde geleceklerini söyledi. Net bir gün yok yani."
"Neden geldin? Orada olduğumu nasıl öğrendin?" Sıkıntılı bir nefes verip yanıma oturdu. Dizi, bacağıma değince koltukta iyice kenara kaydım. "Korkma," dedi sessizce. Ancak yanıt vermedim. Bu konu ömrümün sonuna kadar susmak istediğim bir konuydu.
"Atıl ile konuştum. Mesajımı görüldü yapman çok normal değildi. Seni kırmış olsam tamam ama güzel güzel konuşmuştuk bir gün önce. Ne olduysa bir anda olmuştu. Sonra Atıl anlattı. Ona attığın konumu attı. Bende geldim."
"Atıl, neden gelmedi?"
"Aslında ben 'beraber hareket edelim' demiştim. Ama nedense dün bir anda içime bir şey oldu. Babanı aradım, konuştum ve sonra kendimi orada buldum." Gözlerim duyduğu şeyler karşısında biraz büyüdü.
"Babamla mı konuştun?" Diye sordum tekrar. Başını salladı. "Seni oradan alacağımı söyledim."
"Peki şimdi ne olacak? Ailene Elis'in arkadaşı olduğumu söyledin diyelim. Kaç gün kalacağım burada? Benim en kısa zamanda..." Cümlemi tamamlamamı beklemedi.
"En kısa zamanda il dışına çıkacağız, merak etme."
Cevap vermek yerine uzun uzun susmuştum. Sonra o da evden çıkıp gitmişti. Ne yapmam gerektiğini, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. İçimde bir yangın vardı. Ben ise bu yangınla baş etmek için yetersizdim. Beni bu yangından kurtarabilecek tek bir insan olsa bile ondan bunu asla isteyemezdim. Odaya girip onun yatağına oturdum ve çantamdan defterimi çıkarttım. Yine gözlerimi kapatıp rastgele bir sayfa açtım.
"Bitmemesi gereken çok şey vardır hayatta.
Mesela sen ve ben gibi.
Yarım kalmaması, tamamlanması gereken önemli şeyler vardır.
Yarım kaldığını sansak bile hayat onu tamamlar.
Peki söyle bana, sevgilim.
Bizim yarım kalmış bu hikayemiz, hayat tarafından tamamlanır mı?"
-18.08.2018-
"Sen ve ben mesela, nasıl bir oluruz, hiç düşünmüş müydün? Ben çok düşündüm. Çok hayal kurdum bununla ilgili. Sonra sen gittin, hayallerimin altında kaldım ben. Şimdi toparlandın mı diye sorarsan, toparlanmadım. Zaten sen enkaza çevirmiştin beni. Ben toparlansaydım bu sana saygısızlık olurdu. Ve ben sevgilim, kendime her şekilde saygısızlık yaparım ama sana asla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri
Mystery / ThrillerVe kaos ortasında bir yaşam. Bu kaosu bitirmek için gün geçtikçe büyüyen bir aşk. Dünyanın karşı çıktığı iki aşık kalp. "Şşt! Hadi ağlama, bak burdayım." Baş parmaklarıyla sildi gözümden akan yaşları. "Buradayım, çiçeğim." "Bitti mi?" diye sordum s...