0.8

1.3K 135 171
                                    

İyi okumalar!

Yoongi Hoseok'un odadan çıkmasının ardından birkaç dakika oturmuş ve beklemişti. Çocuğun gelmediğini görünce çok sıkılmıştı fakat Hoseok'un kendisine olan sert bakışlarının farkındaydı.

Aslında Yoongi'nin aklında çok o kadar fazla şey vardı. Min Yoongi... 21 yaş... Yoongi bunların bilmem kaç yıldır adını ve yaşını bilmezken jaeşısına geçen bir adam ona yaşını ve adını söylemişti. Peki doğruyu mu söylemişti. Bence adam sallamıştı doğruyu nereden bile bilirdi ki?

Yoongi ayağa kalkıp biraz dolaşmaya karar vermişti. Ne olursa olsun yıllardır oturuyordu ve eğer şuan böyle bir yerde bulunuyorsa buna hakkı vardı. Bulunduğu odadan çıkıp geniş koridora baktı açık olan kapıların olduğu odalara bakmaya başladı.

Evde bilmem kaç tane oda vardı ve 3 katlı bu ev kocamandı. Yoongi odalara bakmaya başladığında odakarın genelinin yatak odası olduğunu, onun dışınndaki odaların ise kitaplarla dolu olduğunu görmüştü.

Daha birkaç odayu gezmemişken girdiği odalardan birisinde arkası dönük yemek yapan Hoseok'u görünce geriye adım atmıştı.

"Senin burada olduğunu biliyorum, benden kaçmak zorunda değilsin. "

Hoseok arkasını dönmeden konuşurken doğradığı malzemeleri tencereye koyup karıştırmaya başladı. Yoongi ise ne yapacağını bilemeyen etrafta göz gezdirirken yemeklerin bulunduğu masayı görmüştü.

Hoseok son hazırladığı yemekleri de tabağa koyup masaya oturdu ve Yoongi'ye karşısındaki sandalyeyi işaret etti.

"Gelsene."

Yoongi çekingen bir tavır ile oturup yemeklerden yemeye başladı. İkisi de bir süre yemek yemişti sessizce. Gerçi Yoongi pek yemiyordu çünkü çekiniyordu.

Hoseok güzel yiyordu fakat gözü karşısındaki gençteydi. Seokjin hyungunun dediği şeyler aklını kurcalarken çubuğuna aldığı yemeği ağzına alacakken son anda vaz geçip Yoongi'nin tabağına koydu.

Başı önüne eğik olan Yoongi tabağına konan yemek ile gözlerini şaşkınlıkla açıp Hoseok'a baktı ne diyeceğini bikemeyerek.

"Bakma öyle de ye. Öleceksin yoksa, çok zayıfsın. "

Yoongi hala ne diyeceğini bikemeyerek bakarken Hoseok göz devirip koyduğu yemeği geri alıp Yoongi'nin ağzına depmişti.

"Neden öyle bakıyorsun?"

Yoongi ağzındakini yutup ağzını peçete ile sildi.

"Şey... Teşekkür ederim. "

Yoongi tebessümde bulununca Hoseok da ona karşılık vermişti.

"Sana sert davranmak istemezdim. Fakat anla beni, tanımadığım bir insanla tanışırken huzursuzum. "

"Anladım. Yıllardır bir odaya hapsolmuş bir şekilde olduğum için çevreye karşı bende biraz çekingenim sanırım. "

"Merak etme, biz sana kendimizi alıştırırız Yoongi-ah. "

Hoseok gülümsemeye devam ederek Yoongi'nin elini tuttuğunda Yoongi titremişti. Kötü birşey değildi bu, aksine Yoongi o ellerin bir daha ellerinden gitmemesini istememişti.

"O, benim adımı nereden biliyor? Yani nasıl desem, uydurduğu bir isim mi yoksa cidden benim adım Yoongi mi? "

"Aklın karıştı biliyorum, ama Yoongi senin gerçek adın. "

"Peki o nereden biliyor bunu? "

"Açıkcası bunu bende bilemiyorum... Seokjin hyung nasıl olduğunu anlamadığık bir şekilde herşeyi biliyor. Bunları ona bu köşkün sahibinin söylediğini söylüyor. Ama köşkün sahibini hiç görmedim onun yanında veya telefonla konuştuklarını falan hiç görmedim. "

Angel İn Dream[SOPE]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin