Büyük bir heyecanla uyandım. Bugün doğum günümdü! 16. yaşıma basacaktım. Yatağımdan kalktım ve hazırlanmaya başladım. Ne giysem karar veremiyordum. Yaz ayındaydık. Ve partime Max'de gelecekti ( erkek arkadaşım.). Ona göre üzerime düzgün birşeyler giymeliydim. Siyah mini şortumu ve üzerinde "FOREVER METAL \m/" yazan dipten kollu siyah bol tişörtümü kaptığım gibi giyinmek ve saçımı yapmak için banyoya gittim. Acaba makyajı abartmalı mıydım ? Bu düşüncemden vazgeçtim ve kahverengi uzun saçlarıma dalga vermeye başladım. Gözlerime ince bir eyeliner çektim ve aynadan uzaklaşarak kendime baktım. Güzel görünüyordum. Artık parti için hazırdım.2 Saat sonra partide
Partim deniz kenarındaki bir kafedeydi. Çok eğleniyorduk açıkçası. Ne kadar fazla insan olursa o kadar fazla eğleniriz diye düşünerek davet edebildiğim kadar arkadaşımı davet etmiştim. Bir süre sonra Max yanıma geldi ve "Kayalıklara gel. Seninle birşey konuşmam gerekiyor." dedi. Heyecanlanmıştım. Peşinden yürümeye başladım. Kayalıklara geldiğimizde durdu. Haliyle bende durdum. Bana döndü. Gözleri çok duygusuz ve donuk bakıyordu. Açıkçası bu halini daha önce hiç görmemiştim. Benim tanıdığım Max daha çok eğlenceli bir tipti. İçimi büyük bir korku kapladı. Ve daha sonra duymaktan en çok korktuğum şeyleri söyledi bana. "Mylia artık bu ilişki yürümüyor daha fazla uzatmanın anlamı yok." dedi ve daha birşey söylememe fırsat vermeden gitti. Hareket etmeyi unutmuş gibiydim. Taş kesilmiştim sanki. Ne yani bitmiş miydi ? Biz bitmiş miydik ? Daha sonra sanki vücudum hareket etmeyi hatırladı ve sahilde koşmaya başladım. Daha fazla gözyaşlarımı tutamadım. İri iri taneler yanaklarımdan aşağıya süzülüyordu. Yüzüm çok yanıyordu ve kalbim çok acıyordu. Doğum günümü hiç böyle hayal etmemiştim. En sonunda yoruldum ve bulunduğum yere oturdum. Dalgalar bacaklarıma çarpıyordu. Güneş tenimi yakıyordu ama umrumda değildi. Daha sonra bir ses duydum. Birisi bana sesleniyordu. Etrafıma baktım. Çok ilginç. Yaz ayındaydık ve sahilde kimse yoktu. Yanlış duyduğumu düşündüm ve dalgaları izlemeye başladım. Daha sonra aynı ses daha net bir şekilde sanki beynimde çınladı. "Mylia... Bana gel... Üzülme... Bana gel ve tüm üzüntülerini alayım..." diyordu. Etrafıma yeniden baktım. Yine kimse yoktu. İyice kafayı yemiştim sanırım. Tam kalkıp gidecektim ki bir el ayak bileğimden tuttu ve çığlığı basıverdim. Hissettiğim el soğuk ve ıslaktı. Aşağıya bakmaya cesaretim yoktu ama baktım. Ve o an hayatımdaki en anormal ve en yakışıklı çocuğu gördüm. Bedeninin yarısı denizin içerisindeydi o yüzden görünmüyordu. Gözleri turkuaz mavisiydi ve saçları yosun yeşiliydi. Beni denize çekmeye çalışıyordu. Beynimde aynı ses yeniden yankılandı. Bu sefer en kuvvetli şekilde geliyordu. "Mylia... Benimle gel..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aranel Aldarion
FantasyDoğum gününde insan olmadığını öğrenen Mylia daha öğrendiklerini sindirememişken kendisini bir oyunun içinde bulur.