5. bölüm
Gözlerimi hastanede açmıştım. Yan koltukta oturan Hazarı görünce kalkmaya çalıştım. Ama kolumdaki serumu farkedip yeniden yerime yattım.
-"Hazar"
-"Sadem, iyi misin?"
-"Ne oldu? Neden hastanedeyiz?"
-"Sen direksiyonun başında bayılınca ben de buraya getirdim."
-"Ne? Ne direksiyonu?"
-"Mezarlıktan dönüyorduk ya. Arabayı sen kullanıyordun."
Durdum. Uzun uzun düşündüm.
-"En son Pelini teslim etmişlerdi bize. Gerisini hatırlamıyorum" dedim gözümden düşen bir damlayla. Hastalığım gitgide ilerliyordu. Bu unuttuğum küçük bir şeydi. Daha da ilerisi olacaktı.
-"Ben yavaş yavaş unutuyorum her şeyi"
-"Sakin ol Sadem. Korkma hatırlayacaksın. Geçici bir şey bu" O an içeri doktor girdi.
-"Sadem hanım, uyanmışsınız"
-"Evet de. Siz yeni mi geldiniz? Ben bu hastanede doktorum da. Sizi tanımıyorum"
-"Ben Hare Çetin. Furkan beyin yerine geldim bu gün. Siz de Genel cerrahiye uzmanıydınız değil mi?"
-"Evet öyle. Bu arada hoş geldiniz"
-"Teşekkür ederim. Siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
-"Aslında, kötü. Hatırlamıyorum bazı şeyleri"
-"Korkmayın. Bu geçici. En fazla bir kaç saat sürer. Mide bulantısı, baş dönmesi gibi şikayetleriniz var mı?"
-"Şu an yok"
-"Peki. Serumunuz bitince gide bilirsiniz. Yazdığım ilaçları da fenalaştıkca kullanırsınız. 5 gün sonra da tedaviye başlayacağız." dedi ve gitti isminin Hare olduğunu öğrendiğim kız. İyi birine benziyordu.Boş boş kapıya bakmayı bırakıp Hazara döndüm.
-"Bir az daha iyi misin?" Dedi.
-"Ben iyiyim de, asıl sen iyi misin? Çok kötü gözüküyorsun"
Saçı başı dağılmış, gözleri şişmiş, hala hızlı hızlı nefes alıyordu.
-"Sen öyle direksiyonun başında bayılınca korktum bir şey oldu diye" dedi.
-"Korkma. Geçti. Kaza falan olmadı"
-"Kaza için değil de senin için korktum. Yumruğunu sıkıyordun. Yüzüme bakıyordun ama konuşmuyordun. Sonra birden bire direksiyona düşünce endişelendim işte. Hastalığının ne kadar ciddi olduğunu şimdi farkettim."
Benim için endişelenmesine şaşırmıştım açıkcası. Ama yine de alışmıştık bir birimize. Ona bir şey olsaydı ben de delirirdim. O kadar şey yaşamıştık birlikte. Tüm bunlar bizi bir birimize bağlamıştı sanki.
-"Korkma. Daha 1-2yıl var. O zamana kadar buradayım" dedim gülerek. Ama içim hüngür hüngür ağlıyordu. Ne olursa olsun insan ölmek istemezdi. Hayalleri başına yıkıldığı gibi, hayatı da başına yıkılsın istemezdi.Hiç bir şey demedi. Diyemedi. Ne diyecekti? İyileşiceksin mi? Yaşayacaksın mı? Kendi de biliyordu öleceğimi. Yaşamam için mucize gerekliydi. Mucizelerse masallarda olur. Burası gerçek hayattı.
Neredeyse yarım saat sonra serumum bitti. Hastaneden çıktık. Benim evime geldik. Beni koltuğa yatırdıktan sonra kendisi de karşı koltuğa oturdu. Hazara belli etmemeye çalışıyordum ama parmağımı kıpırdatacak halim yoktu.
-"İncelemeler bitdi mi?" Diye sordum Hazara.
-"Yarın sabaha bitecekmiş. Yarın sabah belli olacak her şey"
-"Kaderimiz yarın sabah belli olacak yani?"
-"Yani"
Sustuk. Saate baktım. Saat 1e doğru geliyordu. Bir az sonra sessizlik beni mayıştırdı ve uykuya dalmışım.Sabah uyandığımda karşımdaki koltukta başını koltuğun kenarına dayamış uyuyan Hazarı gördüm. Onu doğru dönüp cenin pozisyonu aldım. Yüzünü inceleme fırsatım olmuştu. Kahverengi saçları, griye yakın bir renkte gözleri, keskin yüz hatları vardı. 1.80 boylarındaydı.
Birden kıpırdanınca ne yapacağımı bilemeyip kapattım gözlerimi. Koltukta hareketlendi. Sesten anladığım kadarıyla ayağa kalktı. Nefesini yakınımda hissettiğimde yanımda olduğunu anladım. Üzerimdeki örtüyü düzeltti. Bir süre yanımda durdu. Gözleri üzerimdeydi. O da beni inceliyordu. Yaşadığımız kaostan bir birimizi tanımaya fırsat bulamamıştık.
Ah. Tanıyıp da napacaktık ki? Zaten her şey bittiğinde kendi yolumuza ikimiz de. Arkadaş değildik. Neden birlikte kalalım? Cinayet sayesinde başlamış arkadaşlık mı olur?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz
AbenteuerBu hikayede her şey sonsuzdu. Acılar da, mutluluklar da, gözyaşları da, gülümsemeler de, hayal kırıklıkları da. Sonsuz kavramını hayal edemiyorduk belki de. Ama iliklerimize kadar yaşıyorduk. Sonsuzluğun içinde kaybolup gidiyorduk. Sonsuz bir umutla...