12.bölüm

159 47 156
                                    

Bomboş bir hayat düşünün. Tek bir anı bile yok. Yeni doğmuş bir bebeğin gözünden bakın hayata. Bir yere gelmiş, kimseyi tanımıyor. Kendi kim bilmiyor. Burada ne işi var? Onlar kim? Bir şeyler konuşuluyor. Anlamıyor. Neler oluyor? İnsanlar hareket ediyor, konuşuyor, gülüyor, ağlıyor. Ama o hiç bir şey anlamıyor. Hiç bir anısı yok. Sevdikleri, nefret etdikleri yok. Tanıdığı, tanımadığı kimse yok. Kendi kim bilmiyor. Konuşmuyor. Çünki anlamıyor. Anlasa konuşurdu. "Neler oluyor?" derdi. Ama yok işte. Bembeyaz bir sayfaya bomboş bakıyor sanki.

Zaman diliminin geçersiz olduğu, açık pencerelerden gelmeyen havayı kendine misafir eden, donup kalmış gözlerin bir noktaya dikildiği, haraket eden tek şeyin arka arkaya süzülen damlalar olduğu o oda. Hastane mi, mezarlık mı bilinmez. Ölecek tek can var, ölen 3 can.

-"Hare"dedi Hazar çaresizce. Harenin konuşmaya bile hali yoktu. Gözlerini Hazara çevirdi sadece.

-"O...Ölmeyecek değil mi?"

Hare öylece kala kaldı. Bilemedi ne söyleyeceğini. Kardeşi dediği kişinin ölüm fermanını ellerinde tutmuşdu sanki. Nefes aldıkça Sademin son nefeslerine haksızlık ettiğini düşünüyordu. O yüzden tek istediği bu duruma son verip nefesini sonsuzadek tutmaktı. Belki bu cevabı acımasızcaydı, ama

-"Bilmiyorum"dedi saniyeler sonra.

-"Nasıl yani?" Bir ses ancak bu kadar umutsuz ola bilirdi. Bir kelime ancak bu kadar can yaka bilirdi.

Hare eliyle yüzünü sildi. Derin bir nefes aldı.

-"Durum berbat ve hatta ötesi. Tümör durmuyor. Büyüyor hala. Kemoterapi ve radyoterapi hiç bir şekilde işe yaramıyor."dedi Hare ve masadan bir kaç kağıdı alıp, Hazarın önüne koydu. Üzerindeki tarihlere bakarak inceledi Hazar. Bunlardan biri Pelinin ölümünden 3 gün önceydi. Yani Sademin hasta olduğunu öğrendiği gün. Küçük siyah bir kısım vardı beyninin içinde. Küçücük bir şey neredeyse 25 yıllık koca bir hayatı silmişti bu gün. Sonra Hareyle olan ilk randevusuna baktı. O siyah daha büyüktü sanki. Bir kaç resim daha vardı. Gitgide büyüyordu. En son resme geldi. Bu güne. Tümor artık neredeyse sol beynin yarısını tutmak üzereydi. Resimleri tekrardan masaya koydu. Ağlıyordu Hazar da. Hem de hüngür hüngür.

-"Ameliyyata giremez. Masada kalır. Hastanede de tutamayız. Hastanelik bir durum yok"

-"Ne yapacağız? Kızın gözümüzün önünde yok olmasını mı izleyeceğiz?"dedi Hazar sinirle.

-"Yapa bileceğimiz hiç bir şey yok. Her şey Sademe bağlı. Hafızası yerine gelir belki. Ya da gidip gele bilir. Birazdan çıkacak hastaneden. Eve gidecek. Bir kaç gün sonra tekrardan kemoterapiye devam."

-"Umut var değil mi?"

-"Her zaman vardır."dedi Hare hafif gülümseyerek. Ama o kadar düşüktü ki. Bu gün olmasa bile yarın ölecekti Sadem. Bunu Hare de çok iyi biliyordu. Ama elinden ne gelirdi ki?

İçeriye hemşirenin girmesiyle Hazar koltukta dikleşti. Hareyse göz yaşlarını silip cevap verdi.

-"Hare hanım yarım saat sonra başlıyor ameliyyat."

-"Tamam. Odayı hazırlayın. Geleceğim"

Hemşire gittiğinde Hare ayağa kalktı.

-"Hadi Sademin yanına. Son kontrolleri de yapılıp eve gidecek"

Hazar da kalkıp peşinden geldi. Asansöre bindiklerinde Hazar içinden kendini sakinleştirmeye çalıştı. Kendini suçlu hissediyordu. Ona yaşattığı her şey için özür dilemek istiyordu. Ama artık Sadem yoktu. O başkasıydı sanki.

SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin