GİRİŞ

152 16 9
                                    

Hadi bakalım bir klasikle başlayalım

Buraya başladığınız tarihi bırakabilirsiniz.

İSTANBUL

22:36

İçimdeki sesi dinleyerek yürüyordum kötü ve yamuk taşlı olan bir mahallenin yolunda, sokağında. Her ses bir çığlıktı. Çirkin bir çığlık. Acı bir çığlık ve en önemlisi de bu çığlıklar içimde git gide çoğalıyordu. Hissizdim neden bu boku çıkmış dünyada hisli olmak isteyeyim ki.

Ellerimle arka cebimi kontrol ederken derin bir nefes aldım. Çakı vardı cebimde bazı kötü amaçlı insanlardan korunmak için, ah kötü amaçlı biraz nazik olmadı mı Roza? Şerefsiz mi demeliydim? Ya da cani. Bunları düşünmek bile saçmaydı. Ama bir kadın bu saatte sokaktaysa ve yalnızsa bunları her zaman düşünürdü.

Cesurdum kendimi koruyabilirdim ama ben koruyabilirdim, peki ya savunmasız olanlar onlar nasıl koruyacaklardı kendilerini, umursamak istemiyordum bu hayatta herşeye biçilen bir zaman, bir ömür ve bir acı vardı. Belki benim payıma düşen büyük olanıydı tabi bu bana göre öyleydi başkası olsa güler belki. Ama ben gülemiyorum. Gülmek istemiyorum. Çünkü acıdı, yemin ederim ki çok acıdı!

Kalbim.

Hissizliğim bu yüzdendi hissetmiyordum. hiçbirşeyi hissetmiyordum. Ellerim deri ceketimin ceplerine sığınmıştı, ama bu çaresiz bir sığınmaydı cebim bile buz tutmuştu hava eksi bilmem kaç dereceydi. Güzel popom donuyordu. Adımlarımı biraz daha sıklaştırıken seri bir şekilde alıp verdiğim nefesler gecenin karanlığında tıpkı bir sis örtüsü gibi her yere yayılıyordu, ama çabuk yok oluyordu.

Eve bir kaç sokak kalmıştı bugün maaş günümdü param ön cebimdeydi. Para taşımayı sevmezdim. Aslında ben parayı sevmezdim Çünkü, insanlar para uğruna herşeyi ama herşeyi yok edip kırıyordular. Para uğruna lanet işler yapılıyordu. Para işte eski insanların dediği gibi elinin kiriydi. Ama benim,

Kalbimin kiri olmuştu.

Düşüncelerim beni yoruyordu. Çok olmuştu ağlamayalı bu son günlerde böyleydim bir şekilde ağlamak istiyordum. Sanki birşeyler ağlamam için yüreğime baskı uyguluyordu. Bırak artık hissizmiş gibi davranmayı diyordu ama işte öyle yıllarca ağlamamak insanı katılaştırıyordu. Göz yaşlarım istesemde ıslanamıyordu. Sahi en son ne zaman? hangi vakit ağlamıştım ki ben?

Annen öldüğünde

Dedi içimdeki lanet olasıca boynu bükük kız çocuğu. Evin olduğu sokağa gelince ceplerimi karıştırdım. Deri ceketimin cebine koyduğumu hatırladığım anahtar siyah sade pantolonumun ön cebimden çıkmıştı. Bu duruma dudaklarımı büzmekle karşılık verdim. Tamam balık hafızasıydım aradığımı Hiçbir zaman bulamazdım nitekim aradığım şey bedenimin üzerinde olmasaydı yine bulamazdım.

Kapıyı dikkatli bir şekilde açtım oldukça sessiz olmam lazımdı. Babam umarım uyumuştur diye bir dilekte bulundum Tanrı'ya. Etrafı kolaçan ederek sessizce içeriye girdim kapıyı usul usul kapatırken tedirgindim. Kapı kapandı ama bir anda salonun ışığı yandı. Sessizce bu duruma söverken artık ses çıkarmaya falan özen göstermeden ayaklarımdakikısa botları hızla çıkardım. Ev sıcacıktı deri ceketimi portmantoya bırakırken.

"Lanet olsun. Bu sefer kesin öldürecek beni!"

Diye sinirle fısıldadım. Babamdan korkmuyordum zira babam dünyanın en iyi babası olabilirdi ama sevgi gösterme konusunda oldukça katıydı kötü davranmazdı ama hep soğuk konuşurdu. Keşke konuşmasaydı soğuk ve despot birşekilde. O zaman belki bu kadar hissiz olmazdım herkese ve tüm dünyaya karşı.

ZAMANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin