third

922 95 212
                                    

Parmaklarımın arasındaki kağıt parçası, zihnimi tekrar ve tekrar kurcalamama sebep olmuştu.

Olamazdı, değil mi?

John ile yatmış olamazdım.

Gözlerimi kapayarak zorladım kendimi.

Gece kime düşmüştüm bu kadar, kimi
öpmüştüm ve kiminle..

Sıkıntıyla derince bir nefes verdim. Elimdeki broşüre bir kez daha dikkat kesilerek ön yüzünü çevirdim. Fotoğraftan istediğim yüzü bulduğumda bakışlarımı ifadesinde dolandırdım.
Sertti, basketboldan soğutacak kadar sert.
Ancak garip bir şekilde oldukça doğaldı.

Fotoğraf bir maçtan sonra çekilmiş olacak ki herkesin yüzünde yorgun bir ifade vardı. Fakat öndeki birkaçının gülümsemesine bakılırsa yendikleri bir maçtı. Gerçi, daha önce yenildiklerini duymamıştım. Öyle ki artık kendileriyle yarışıyorlardı yalnızca.

Broşürü katlayarak cebime koydum ve oturduğum yerden kalktım. Çantamı tek omzuma gelişigüzel asmamın ardından kafeteryadan ayrılmıştım. Koridorlar ders saati olduğundan dolayı oldukça boş ve sessizdi. Adımlarım binanın çıkışına doğru ilerlerken bir kez daha düşüncelerimin beni rahat bırakmasını istemiştim.

Merdivenlerden inerek giriş katına ulaştığımda gördüğüm bedenle birlikte olduğum yerde durdum.Öyle ki bu durum, gülümsediğimi fark etmemi sağlamıştı.

Onunla konuşmak istiyordum.

Ancak ne denirdi ki,
neden ben ya da neden biz mi?
Ya da, hesap mı sormalıydım?

Bakışlarımı, düşüncelerimi es geçerek ilerideki bedende dolandırmaya başlamıştım.

Elindeki son broşürlerin hepsi yerde dağınık bir hâldeydi. Bedeni bahçeye çıkan kapıya yaslı bir şekilde boş bahçeyi inceliyordu.

Merak edilesi bir şekilde düşünceli duruyordu.

Ve tabii, her şeyi yeniden anımsatırcasına dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarası vardı. Gevşekçe duran dalı bana kayan bakışlarıyla birlikte parmaklarının arasına yerleştirmişti. Dudaklarının arasından hafif bir hareketle verdiği nefesin ardından dilini alt dudağında dolandırmış, alışık olduğumuz gülümsemeyi takınmıştı belli belirsiz.

Ben ise aptal gibi durmaya devam ediyordum olduğum yerde.

Duyduğum bildirim sesiyle bakışlarımızı ayırmıştım, fakat onunkileri hissedebiliyordum hâlâ.

Arka cebimdeki telefonu kavrayarak kilidi açmış, mesajı okumuştum.
Kimden geldiği belliydi zaten.

"Taeil. Benimle. Konuştu."

Okuduğum şeyle birlikte sırıtmıştım, en azından birimizin günü güzel geçiyordu.
Basitçe bir cevap yazdım.

Saniyesinde aldığım cevap ise bakışlarımı yeniden John'a kaydırmama sebep olmuştu.

"Beni maçta görmek istediğini söyledi!
Seni de görmek isteyen biri varmış."

Yeniden kesişen bakışlarımızla birlikte telefonu cebime yerleştirdim.
Daha da dikilemezdim, adımlarımı kapıya doğru ilerlettim ve engele yaklaştığımda durdum.

Şimdi yüzümden çok utanmazca bedenime bakıyordu. Burnumu dolduran duman kokusu pek çok şeyi anımsatırken umursamazca kapıyı işaret etmiştim.

about last night | johnmarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin