Karakola giderken bir yağmur bastırdı aniden yağmur insanları fazlaca etkilemişti bardaktan boşalırcasına yağıyor derler ya tamda bu işte.Gökyüzüne baktığım anda iri iri yağan yağmur damlalarının berraklığını görebiliyordum.Normal şartlarda yağmuru hiç sevmem ama bu berraklık beni mest etmişti.Şırıl şırıl yağan yağmurun altında daha fazla ıslanmamak için büyük bir hızla karakola doğru ilerledim.Odama çıkmak üzere asansöre bindim,ikinci kata geldiğimizde asansörden indim.Charlıe'nın odasına doğru ilerlerlerken aniden önüme sekreter Parry çıktı ve;
-"Efendim general Charlıe bir görüşmede,odasında kimseyi istemiyor."
-"Peki kiminle görüştüğü hakkında bir fikrin var mı?"Bu sorunun cevabını biliyordum Parry Charlıe'nın attığı adımdan bile haberdardır.Yani cevap evet olmalıydı.
-"Hayır efendim bir fikrim yok!"neden yalan söylediğini bilmiyorum ama bu durum beni fazlasıyla kuşkulandırmıştı.Bu olayı daha fazla kurcalamak istemiyordum.Çünkü;Jacksonu çok merak ediyordum daha fazla zaman kaybetmeden;
-"Hı peki görüşmesi bitince yukarıda olduğumu söylersin"dedim başını salladı ve Jacksonla görüşmek üzere görüş odasına doğru ilerledim.Görüş odasına vardığımda kalabalık bir ortamkla karşılaştım.Yüzlerce insan vardı,sevdiği insanları görmek isteyen ,onların yolunu gözleyen,burdaki insanlar daha önce hiç dikkatimi hiç çekmemişti.Bugün de hiç bitmeyecek gibiydi gökyüzü bile benim için akıtmıştı sanki damlalarını.Jacksona karşı hep bir hazzım vardı,bugün o haz hüzüne dönüşmüştü.Ben bu düşüncelerimle boğusurken demir parmaklıkların arkasından bir ses geldi.
-"Hey çıkarın beni bu lanet yerden!"sürekli bu cümleyi tekrarlıyordu.Sesin kime ait olduğunu öğrenmek için oraya doğru yaklaştım.Sarı saçlı mavi gözlü esmer ve cüssece kabaydı.Mavi ve iri olan gözlerini bana dikmişti.Gözlerimi ondan kaçırmaya çalışırken kendimle büyük bir savaşa girmiştim.Aman Allahım bu Jacksondu.Kalbimin hızı değişmişti,tıpkı küçükken onu gördüğüm anda çarpan kalbim gibiydi.Ona doğru yavaş yavaş yaklaştım,bir saniye olsun gözlerinden gözlerimi ayıramadı.Bende kendime hakim olamıyordum.Ta ki arkadan gelen çığlık seslerini duyuncaya kadar sesler görüş odasından geliyordu.Ne olduğunu anlayamadan,hızla koşarak görüş odasına girdim
Yerde 30-35 yaşları arasında,saçlarına aklar düşmüş esmer bir adam yatıyordu.Yanında ise küçük bir kız çocuğu ağlayarak yardım istiyordu.Bir saniye bile düşünmeden yanlarına gittim,Hemen Doktor Wilma'yı çağırdım,küçük kız bana dönerek;
-"Yalvarırım,onu kurtarın o benim herşeyim birden bayıldıbeni bırakmayacağına dair söz vermişti"Daha fazla konuşamadan ağlamaya başladı.Duygularım darma duman olmuştu,küçük kızın elinden tutarak onu dışarı çıkardım.
-"Ağlama küçük,ona birşey olmayacak."dedim onu rahat ettirmek için.Gözünden düşn gözyaşlarının hızı dahada yükselmişti.Bana sarılarak yetindi sadece.Ondan bilgi almak için revire çağırdılar.
-"Burada seni bekliyor olacağım"dedim kahkullerinin altında gizli olan gözleriyle hafifçe gülümseyerek yanımdan uzaklaştı.Revirin önünde onu beklerken aklıma hiç tanımadığım ailem geldi beni neden bu dünyada yapayanlız bıraktılar ki?Başında durup ağlayanileceğim bir ailem bile yoktu .Sokak çocukları hep dikkatimi çekmişti,bu yüzden sık sık yardımlarda bulunuyor ve bu konu altında seminerlere katılıyordum.Yetimhanedeki çocuklar sokak çocukarına göre bir tık daha şanslı en azından kalacak bir yuvaları vardı.Yiyecek ekmekleri,oynayacak oyuncakları...İkisininde yoksun olduğu şey seviydi evet sevgi.Çocuklar bir dal gibidir.Çoğu kırılır çoğu ise meyve verir,bende bir dal parçasıydım kırılıp gitmedim ama annem beni yurdun önüne bıraktığı gün kuruyup gittim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ELMAS
FantasíaAŞKA KARŞI SAVAŞMAK DELİLİK OLMALI. AŞKA AŞIK OLMAK VE GERÇEKTEN İLK AŞK... BAZEN HİÇ VAR OLMAMIŞIZ GİBİ HİSSETMEK SANKİ DÜNYA YOKMUŞ GİBİ SANKİ DÜNYADAN KAÇABİLİRMİŞİZ GİBİ KÖR BİR NOKTAYA TUTULMAK HİÇ BU KADAR ACI OLMAMIŞTI. Tüm hakları saklıdır