13.BÖLÜM

48 4 2
                                    

Bu onu ikinci kez kucağımda taşıyışımdı.Ancak bu sefer kendi evime taşıyordum.Bir umut uyanır diye uğraşmama rağmen hala baygındı.Zorlukla cebimden anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım ve yavaşça Hee Young’u koltuğa yatırdım.Böylesine minyon tipli biri nasıl bu kadar ağır olabilirdi?Oturma odamın ortasına duran salon sehpamın üstüne oturup onu seyretmeye başladım.Niye böyle olmuştu?Ben ondan hoşlandığımı söyleyecektim ve o da kabul edecekti.Benim hayalim böyle değil miydi?Birden aklıma buluşmaya gitmeden önce kafamda canlandırdığım dialog geldi.

“Senden hoşlanıyorum Hee Young!”

“Aman tanrım Dae Ho,ben de seni seviyorum.”

Ve sarılırlar…Böyle olması gerekmez miydi?Bu ilişkiyi kaldıramam mı?O da ne demek şimdi?

“Ben cesaretimi toplamışım,sana hislerimi itiraf etmeye çalışıyorum sen ne diyorsun? ‘Söyleme’…Ne demek söyleme zaten belli ne diyeceğim bir de anlamamış gibi yapıyorsun.”

Hala bilinci kapalı olduğu için cevap verememişti elbette.Yanına gidip elimi alnına koydum.Ateşi yoktu,aksine yüzü buz gibiydi.Gidip bir battaniye aldım ve üstünü örttüm.Gözleri kapalıyken ve uyurken onu üçüncü izleyişimdi.Birbirimizi çok iyi tanımıyorduk ama sıkı fıkı olan insanların bile daha yaşamadığı şeyleri yaşamıştık.Onunla birlikteyken daha önce yaşamadığım birçok şey yaşamıştım.Şuan bile bir ilkti.İlk defa bir kız evime geliyordu.Eunji bile buraya gelmemişti.Çaresizce iç geçirdim.Şimdi ne yapacaktım?Ona hislerimi söylememi istemiyor,duymayı reddediyordu.Neden böyle yapıyordu?Birden kıpırdanmaya başlayınca hemen yanına çöktüm.Gözlerini ağır ağır açtı.

“İyi misin?Hala başın dönüyor mü?”

Gözlerini önce etrafta gezdirdi sonrada ben de sabitledi.

“Burası neresi?”

“Benim evim.”

“Beni baygın haldeyken evine mi getirdin Dae Ho?”

“Evet.”

Bakışları imalı bir hal aldı.

“Bir dakika,ne düşünüyorsun bilmiyorum ama baygın olduğun için.Yani hastane istemem deyince getirmek zorunda kaldım başka amacım yoktu.Cidden sadece seni buraya yatırıp üstünü örttüm.”

“Niye bunları söylüyorsun?Ben bir şey dememiştim ki.”

“Ama yani…Öyle bakınca ben ne bileyim telaşlandım.Yanlış anlama da.”

Güldü.

“Utanınca çok tatlı oluyorsun Dae Ho.Yüzün kızarıyor.”

Hemen ellerimle yanaklarımı kapatıp gözlerinin içine baktım.

“Neden böyle yapıyorsun?”

“Ne yapıyorum?”

“Hem hislerimi saklamamı istiyorsun hem de bana tatlı olduğumu söylüyorsun.Amacın beni sınamak mı?”

“Hayır.”

“O zaman bırak kendimi ifade edeyim.Senden-“

“Yapma lütfen.”

Boyumu eğip kafamı hırsla kaşımaya başladım.

“Delireceğim!”

“Daha birkaç gün öncesine kadar beni sevmediğini söylüyordun değişen ne?”

Tekrar ona döndüm.

“Bir bilsem.Seni sevmesem daha kolay olacak sanırım ama ikimizde biliyoruz ki durum bunun tam tersi.Ama anlamıyorum,neden böyle yapıyorsun?”

“İnsanlara çabuk alışıyorum ve çabuk üzülüyorum.Ve sen beni gerçekten üzebilecek birisin.”

“Ben mi?Bu fikre kapılmanı sağlayacak ne yaptım?”

“Seni sevmemi sağladın.”

Birden bir şey söyleyemedim.Bakışları çok çaresizdi.

“Tamam o zaman senin istediğin gibi olsun.Birbirimize karşı bir şey hissetmiyormuş gibi davranalım.”

Ayağa kalktım.

“Nereye gidiyorsun?”

“Sana su getireceğim.”

Ağır adımlara mutfağa gidip su doldurdum ve bir süre durup düşündüm.Saçmalık!Cidden çok anlamsızdı.İfadesiz bir yüzle tekrar salona gittim ama orada yoktu.Ve mektuplarımı sakladığım çekmece yarısı açılmış şekilde duruyordu.Hemen gidip mektuplara baktım,zarflar açılmamıştı.Okumuş olabilir miydi?Suyu bir yere bırakıp evi dolaştım ama yoktu.Gitmiş miydi?Nasıl böyle sessizce gidebilirdi?Hem de böyle bir konuşmanın ortasında…Sinirle dışarı fırladım.Bir süre sokak boyunca koştum ama ortalıkta yoktu.Cidden bu ilişkiyi istemiyor olmalıydı.

“Peki öyle olsun o zaman,başlamadan bitirelim...”

MEKTUP ARKADAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin