Üniversitenin kampüsünde gezen birçok liseli vardı. Liseler son sınıflarını üniversite tanıtımına getirmişlerdi.
Minjae de Huijun ile beraber yanyana yürüyordu.Etrafa göz gezdirip birkaç yorumda bulunuyorlardı. Bahçe cidden büyük ve hoştu. Birçok renk ve çeşitte çiçek sırayla dizilmiş güzel bir görüntü oluşturuyordu. İçten içe herkes hayran kalmıştı.
Sırada ünivetsitenin içine girmek vardı. Rehber öğretmen öğrencilere seslendi "Üniversitenin içine giriyoruz. Gürültü yapmayın ve dikkat edin çocuklar.". Herkes sessizce evet diye mırıldandı ve öğretmeni takip ettiler.
Üniversitenin koridorları geniş pencereler sayesinde aydınlık ve ferahtı. Yanlarından geçen üniversite öğrencileri sıcak bir gülümseyle selam verip yollarına devam
ediyorlardı.En sonunda kafeteryaya geldiklerinde herkes şaşırmadan edememişti. Buranın kafeteryası neredeyse okulları genişliğindeydi. Köşedeki masalarda kitap okuyanlar,daha orta masalarda sohbet edenler ve uyuyanlar bile vardı.
Minjae merakla etrafta gözlerini gezdirirken bir şey dikkatini çekmişti. Kafeterya sırasında başı eğik bir şekilde siyahlara bürünmüş bir öğrenci. Yaşı küçük görünüyordu ama sırada ve formasız olduğuna göre üniversiteli olmalıydı.
Minjae dikkatle sıradaki kişiyi incelerken Huijun "Neye bakıyorsun sen? Ne oldu?" diye sordu. Minjae ise sonunda bakışlarını çocuktan çevirip Huijun'a döndü ve "Bir şey yok. Hadi devam edelim." dedi.
Huijun anlamaz bir şekilde kafasını salladı ve kafeteryayı gezmeye devam ettiler.
Kafeterya turu bitince kütüphaneye gitmişlerdi. Kütüphanede en az kafeterya kadar büyük ve moderndi. Tam olarak tüm liseli öğrencilerin hayallerindeki üniversiteydi.
Ama susmak bilmeyen Seonghan yine şikayet ediyordu. " Öğretmenim bu kadar kitap neden var? Kim nasıl bu kadar kitabı okusun?" dedi.
Sınıf arkadaşları artık görmezden gelmeye alışmışlardı ama Minjae kimsenin cevap vermediğini görünce dayanamayıp "Üniversitede hem daha çok öğrenci var hem de dersler için daha fazla ihtiyaçları vardır." dedi.
Seonghan ise öfkeyle "Zaten her şeyi sen biliyorsun Bay Çok Bilmiş Minjae. Burada da kavga mı istiyorsun?" dedi. Minjae ise umursamamanın çok daha uygun olduğunu farkedip sustu.
Tabi eline bir kez koz geçen Seonghan susmayıp laf atmaya devam ediyordu. "Hah! Cevap bile veremiyor musun? Boyun kadar cesaretin yok mu senin? Veletin tekisin." .
Huijun ise en sonunda dayanamayıp "Yeter Seonghan. 3 yaşında gibi cidden laf dalaşına mı gireceksin? Bıktık artık senin bu çocukluğundan." dedi.
Seonghan ise daha da sinirlendi "Demek çocukluk he!" deyip yandaki masadan kalın bir kitap aldı ve Huijun'a doğru fırlattı.
Huijun son anda yana çekilerek darbeden kaçınsa da arkasındaki kişi o kadar şanslı olamadı.
Herkesin gözleri şokla sonuna kadar açılırken Huijun'un arkasındaki çocuk başına aldığı darbeyle yere düştü.
Kütüphanedeki herkes yerdeki çocuğun başına toplanırkan Minjae yerde yatan çocuğun kantindeki çocuk olduğunu henüz farketti.
Herkese merhabalar. Uzun zaman sonra tekrar minik bir ficle karşınızdayım. Umarım beğenmişsinizdir. Düşüncelerinizi yorumlarda belirtirseniz çok mutlu olurum. İyi okumalar😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm In Love (Bic×Minjae)
Fanfiction"Heart is gold but my hands are cold" Başlangıç tarihi: 08.09.2020